Görünen köydü, kılavuz istemezdi!..

A -
A +

"Ben ne demiştim” diye yazmayı, övünmeyi hiç sevmem ve de mesela bugün olan gibi çok nadir yaparım, sadece “gelişmekte olan olaylara etkisi olacağına” inandığımda!..
Daha Galatasaray-Kayserispor maçına 3 gün kala, geçen cumartesi sabahı okuyucularımızın elinde olan Türkiye gazetesinde, bu sütunlarda “Galatasaraylılar rahat olun” başlığı ile ve de “en az 9-10’uncu defa” şunları yazmışım:
“Bakınız, ‘Galatasaray kötü yönetiliyor’; tamam, zaten ‘yerden yere vuruyoruz’ o da tamam!..
Ama ‘futbol takımı için” Fenerbahçeli, Beşiktaşlı yazarçizerleri, yorumcuları bir yana bıraktım, hiç olmazsa ‘Galatasaray’ın içinden gelen yıkıcı ve ‘yalanlarla bezenmiş iddialara, iftiralara kulak vermeyin!..’
‘Galatasaray yönetimi ile Galatasaray Futbol takımını ayırın’ ve ‘kurulan yepyeni bu takımın arkasında durun’, hocasına ‘çok değil 3-4 maçlık zaman tanıyın’; Igor Tudor ‘bu takımı bu kaos ve kargaşa içinde hiç tahmin edemeyeceğiniz bir futbol seviyesine taşıyacaktır’; göreceksiniz!..
‘Futbolcuya dayalı’ bir sistemle Galatasaray Futbol Takımı, son iki sezonunu ‘nasıl geçirdi’ ortada, ‘ligleri nerelerde bitirdi’ ortada!..
O sistem yıkıldı, elebaşları tasfiye edildi; o günleri özleyenler kaldıysa, onlar da gidecek ve ‘birilerinin Galatasaray futbolunun içine uzanan elleri’ kırılacak!..
Bu Galatasaray futbolunun kurtuluşu olacak; çok değil 3-4 hafta bu takımı, bu futbolcuları, bu hocayı destekleyin ve ‘İçinizdeki, aranızdaki sosyal medyacı yıkım fetvacılarına kulaklarınızı tıkayın’; işte o kadar!..”
Bu yazının devamını, Galatasaray, Kayserispor maçında hem de sahada getirdi. Bakınız o maçla beraber neler oldu; özeti yazımın “İşte kâr etmenin yolu” başlığını taşıyan bölümünde!.. 

İşte kâr etmenin yolu!..

Koca koca adamlar, aralarında iş adamları var, yılların yöneticileri var, “ekonomiden anladıklarını söyleyenler” var ve “söz birliği etmişçesine” ve özetle diyorlar ki; “Galatasaray geçen yıl şu kadar zarar etmiş, zarar şu kadardan bu kadara çıkmış, şimdi bu transferler yapılır mı? Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalı ve takımı genç oyuncularla kurmalıydık!..”
Gösterilen yol, “Galatasaray’ı liglerde belki de 8’inciliğe, stada gelen 12-14 bin seyirci sayısını da ortalama 8 binlere düşürecek, kombinelere, localara bir yığın indirim yapılmasına, mağazalarda, otoparklarda bonus üstüne bonus verilmesine rağmen müşteri çıkmayacak, sponsorları kaçıracak” bir yoldu ve “Galatasaray böylece kâra geçecekti” öyle mi; hay aklınızla bin yaşayın e mi!..
Galatasaray’ın nasıl “kâra geçeceğini”, işte Divan Kurulu toplantısında “bol bol küçümsenen” Kayserispor maçı göstermişti, aslında!..
Kayserispor maçının skoru değildi, “kâr yolunu gösteren”; sahaya çıkan Galatasaray takımı idi, “oynadığı büyük ümitler veren futbolunu dosta düşmana gösteren” Galatasaray takımı!..
Bakınız, bu maçtan sonra 3 gün içinde neler olmuş; “800 bin dolara varan loca satışı, 2.500 yeni kombine satışı”, GS Store’ların canlanışı, yeni açılacak müzenin coşkuyla, heyecanla gezilmesinin sağlanışı, sponsorların peşinde koşulacağına, sponsorların peşinde koşacağı bir kulüp haline yeniden geliş ümidinin yeşermesi” ve de en önemlisi “her 15 günde bir dolacak tribünlerin” Galatasaray markasına katacağı değer artısı, “sponsor, reklam anlaşmalarında masaya öz güvenle oturuş” ve daha niceleri…
İşte “büyükler böyle kâr eder”, küçülerek değil; elbette, Ünal Aysal döneminde yapıldığı gibi” yapmamak, “büyümek için har vurup harman savurmak” şartı ile!..
Bu defa “öyle” yapılmadı; “En az 4-5 yılın yepyeni takımı kuruldu, gelecek yıllarda her transfer sezonunda belki 1-2 yıldız, ama çoğunlukla geleceğin genç yıldızları ile takviye edilecek” ve “transfer bütçesini rakiplerine göre çok minimumda tutacak” ve de asıl bugünlerde “Galatasaraylıların da, Galatasaray kasasının da yüzünü güldürecek bir takım. İtina ile seçilen nokta transferlerle kurulan bir takım!.. 
Bakınız etrafınıza, “Beşiktaş hariç, Galatasaray’ın bu takımı gibi, statların yeşil çimlerinin başpehlivanlığı için gerçekten taraftarına büyük ümitler veren” bir takım var mı, ortada?..
Ne yazık ki, “böyle bir takım kurulmuş”, bıraktım bir yana Fenerbahçelileri, Beşiktaşlıları, bazı ve hem de “kulüp üyesi” Galatasaraylılar, “bu takımı psikolojik olarak yıkmak için” ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Divan Kurulu toplantısında “kürsüde Kayserispor maçını, sadece skor olarak yorumlayıp küçümseyerek ve de küçümseyenleri alkışlayarak”  gerçek yüzlerini gösterdiler; hem de utanmadan!..

Osmanlıspor maçı!...

Bu gece Galatasaray “ilk deplasman maçını” Osmanlıspor ile oynayacak.
İlk hafta maçlarına bakarsak, Osmanlıspor’un işi çok güç görünüyor; ama Galatasaray’ın da işi “en az Osmanlıspor kadar” zor!..
Osmanlıspor’un “futbol ve kadro bakımından” zorlukları, sorunları var; Galatasaray’ın ise “psikolojik bakımdan!..”
“Bir kötü sonucun, ilk haftanın sihrini bozacağı endişesi ve korkusu” olacaktır, Galatasaray takımının!..
Bence, “bu psikolojik baskı” kırılmalıdır öncelikle. Koca bir lig sürecinde “kötü sonuç da olacaktır, yenilgiler de!..”
Önemli olan, “bu süreçleri” bir büyük takım olarak en aza indirmek ve de “çabuk ayağa kalkmaktır!..
Galatasaray takımı bunu yapacak güçtedir. “Osmanlıspor maçı sadece bir deplasman testi olacaktır”, o kadar!..
Galatasaray seyircisi, haftaya “stadını doldurarak ve destek vererek” bu takımı coşkuyla beklemelidir!..

Şaka!...

Fenerbahçe’nin “4 gün önce hocası istifa etmiş ve 10 kişi kalmış” Vardar’a 2-0 yenilmesinden sonra yıllarca Türkiye’de beraber çalıştığımız, birlikte bol bol büyüklerin Ege deplasmanlarına gittiğimiz Emre Bol’un yazdığı yorum, “Golcü aranıyor” başlığını taşıyor. 
Sevgili Emre, bence “teferruatı yazmış” ve de “asıl olanı” atlamışsın; “Takım aranıyor!..”

Gülme komşuna!...

Ne oldu, “yerden yere vurulan” Igor Tudor’un Galatasaray’ı da ortada, “göklere çıkarılan” Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’si de!..
Ve de ilk soru; “Avrupa’da İsveç futbolu mu, Makedon futbolu mu öndedir?..”
Dahası, ikinci soru; “Millî maçlar sebebi ile doğru dürüst hazırlık zamanı bulamayan” İgor Tudor’un takımı mı, yoksa “hazırlık zamanı bulan” ama hocasının ağzı ile “daha 2 aylık mühlet istenen” Fenerbahçe takımı mı bu “başarısızlık tablosunda” geridedir?..
Bitmedi; sırada üçüncü soru var; şimdi, “10 kişi kalmış bir takıma 2-0 yenilen, ama bu yenilgiye kadar TV ekranlarında futbol ulemamız tarafından Galatasaray takımından ve hocasından çok önde oldukları günlerce ve saatlerce ballandıra ballandıra anlatılan Fenerbahçe ve Aykut Kocaman mı taraftarlarına daha çok ümit vermektedir, yoksa Igor Tudor’un Galatasaray’ı mı?..”
Fenerbahçe için söylediklerinize saygım var, ama “Galatasaray için o ekranlarda söylediklerinizden dolayı”, bilmem ki yüzleriniz  kızartıyor mu?..
Ve son soru; acaba, çok nadir olsa da, olabilen “bu tip yol kazalarında” acaba “Bu Avrupa mağlubiyetlerinde hocalardan çok ve de asıl, güvenilen, inanılan Selçuk İnanlar, Mehmet Topallar ve onlara benzeyen saha içi yıldızlar başrolü oynamış” olabilirler mi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.