Utanç tablosunun asıl sorumluları!..

A -
A +

Türk futbolu, Türk sporu adına “utanç” tablosuna bakın; Avrupa kupalarında Galatasaray, Fenerbahçe, Başakşehir 6 maç oynadı; 2 beraberlik, 4 mağlubiyet; son olarak mağlubiyetlerin yarısına imza atan Fenerbahçe, 1 gol atabildi, 4 gol yedi, UEFA kulüpler sıralamasında 260’ıncı olan Vardar’dan!..
Neden? Neden? Neden; futbolculardan mı, elbette, teknik adamlardan mı, elbette, başkanlardan, yöneticilerden mi, elbette!..
Amma, işin aslı astarı ortada; yukarıda yazdığım bütün bu sorumluların, “utanç tablosundan alacakları pay” yüzde 49’dur!..
Yüzde 51 pay ise, “Görünen köye çok uzun yıllardan beri kılavuzluk eden” siyasetçilere aittir. “Halka açık şirketleri olan” büyük kulüplerimiz başta olmak üzere, Türk futbolunu ve elbette sporunu “Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu’nun sadece ‘şekle yönelik’ toplam 30-40 maddelik yönetim cenderesi içinde bırakan”, milyar dolarlara, avrolara ulaşan rakamların döndüğü futbol piyasasını, “40 yıldır doğru dürüst bir Kulüpler Yasası çıkaramayarak” sonunda “bu tablolaya mahkum eden” siyasetçilere!..
İşte yıllardır Attila Türker kardeş yazıp geliyor; “menajerler - yöneticiler - teknik adamlar içinde” dönen dolapları. Kulüpler “gırtlağa kadar borca girerken, ceplerini dolduranların kimler olduğunu” da!..
Galatasaray’ın “istifa ettirilen” genel sekreteri Fatih İşbecer açık açık söylemedi mi, Divan Kurulu toplantısında; “Galatasaray borca batarken, birileri zenginleşmiş” diye!..
Bu gerçekler “sokaktaki çocuklar tarafından bile bilinirken”, hâlâ “bu düzenden beslenenlerin, kulüplerin başında kalanların önerilerini beklemek, itirazlarına kulak vermek” ve de “Bu yasa böyle çıkarsa kulüplere yönetici bulamazsınız” tehditlerine boyun eğmek”, sonunda “defalarca hazırlanan” Kulüpler Yasası’nı tozlu raflarda bırakmak, dahası “Bu defa tamam, inceliyoruz, tamamlıyoruz” ninnileri ile Meclis’e kadar bile götürememek, bu “utanç tablosunda kimlerin aslan payını alması gerektiğini” göstermiyor mu?..
Türkiye’de “ilk defa spor bakanlığı ihdas edildiği ve de rahmetli İsmet Sezgin ağabeyimiz o bakanlığın başına getirildiği günden beri” dinlemeye başladığımız “Kulüpler Yasası masalı” hâlâ anlatılmaya devam ediyor. Bakınız o günden bu yana kaç iktidar göreve geldi, kaç bakan bu masalları anlattı, durdu, sayısını unuttum. Ama spor ve futbol tarihimiz, “bugünkü utanç tablosunu” unutmayacaktır.
“Bu utanç tablosundan” elbette “Sorunun esasını atlayıp”, durmadan “o futbolcu, bu futbolcu, o antrenör, bu antrenör, o taktik, bu taktik,  o başkan, bu başkan” tartışmalarıyla “aysbergin sadece su yüzündeki tarafını” görmek ve göstermekle yetinen spor basınımız da futbol tarihimizin, spor tarihimizin huzurunda  “payına düşeni” alacaktır; yazıklar olsun!..
Sporun içinden gelen “yeni” Spor Bakanımızdan ümidim var; Sayın Osman Aşkın Bak, eğer bu yasayı, “bugünkü tablodan beslenenlerin itirazlarına kulaklarını tıkayarak, olması gereken şekilde Meclis’ten çıkarabilirse”,  haklı ve hakkı olarak “kulüplerimizi de, futbolumuzu da, dahası sporumuzu da kurtaran Bakan” olarak tarihe geçecektir; bekliyoruz!..

Bu şaka değil!.. 
“10 maç, 7 mağlubiyet, 2 beraberlik, 1 galibiyet”; bu istatistik, Aykut Kocaman Hocanın “son iki yılının Avrupa kupaları maçlarına ait!..” 
“Ben başkan olduğum sürecek bu kulübün kapısından içeri giremez” dediği Aykut Kocaman’ı “Çok değişmiş” diyerek Fenerbahçe takımın başına getiren Aziz Yıldırım’a, Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular “En büyük başkan, Aziz Başkan” demeye devam ediyorlar; haksızlar mı?..

Turşucu Galatasaraylılar!..
Galatasaray’da, “Futbol takımı başarılı olursa, mayısta yapılacak seçimi Dursun Özbek kazanabilir diye düşünen ve “bu sebeple futbol takımının başarılı olmaması için “kürsülerde, yazılarda, kapalı kapılar ardında” elinden geleni ardına koymayan “Galatasaray Kulübü üyeleri” var. Sadece “iki örnek” bile onları anlatmaya yeter!..
Daha düne kadar “Maçlarda bayılabilecek adama onca para verilir mi” diye kıyameti koparıyorlardı, Gomis, daha ilk iki maçında futboluyla da, golleriyle de rakipleri de, onları da bayılttı. (Bu satırlar Sivasspor maçından 12 saat önce yazıldı) 
Daha düne kadar “Galatasaray menkul kıymetler şirketi mi, inşaat şirketi mi; Galatasaray spor kulübüdür, camia da, taraftar da başarı bekler” diye kıyameti koparanlar vardı.
Galatasaray yönetimi “istenileni, hem de en iyisini” yaptı. TV ekran başları, tribünler taraftarlarla doldu ve de Galatasaray Başkanı “Görevimiz, başarı bekleyen taraftarı memnun etmektir” dedi. 
Bu defa “Bunca para harcanır mı, batırdınız kulübü. Onca yaşlı futbolcuların yerine gençler alınmalıydı” diye kıyamet koparmaya başladılar. (Bu hayalle Ünal Aysal kaç oyuncu transfer ettirmişti, başkanlık döneminde, unutuldu. Bugün hâlâ başka kulüplere kiralık verilenler ama maaşlarını Galatasaray’ın ödediği o futbolculardan kurtulabilmek için çaba harcanıyor.)
Tribünlerde seyirci kalmamıştı, kombine satışları 11 bine takılmıştı. “Gençlerle, “turşu kurar gibi” takım kurulacak ve beklenecekti; öyle mi?..
Utanın, “dün ne diyordunuz, bugün ne diyorsunuz”; kuzum sizler “nasıl” Galatasaraylılarsınız?..

Şaka!..
“Muhtemel bir başarısızlığa karşı şimdiden sızıldamaya, vızıldamaya başladı”, Futbol Millî Takımımızın “yeni” hocası Lucescu!..
Takımlarda oynayan “Türk futbolcu sayısı azmış da, nasıl olacakmış bu iş?” imaları yapıyor!..
Bu sözleri söylerken, “bir zamanlar Çavuşesku’nun olan” Romanya’dan öteye, Avrupa’nın zirvedeki futbol ülkelerinin büyüklü, küçüklü takımlarında oynayan futbolcularımızı unutan, (ki, Millî Takımımızın iskeletinin büyük bölümünü gurbetçiler teşkil ediyor) bir millî takım hocası!..
Bizlere de, “Galatasaray’ı atlatarak ona koşan” Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören’e ve Başkan Yardımcısı Ali Dürüst’e de “şaka yapan” bir “Üst Aklımız var”, galiba!..

Hatırlayan var mı?.. 
Duyamıyorum, “Galatasaray’dan yılda 5 milyon avroya yakın para alırken”, birazcık indirim talebine “Hayır” diyen ve bugün bir Fransız takımında, hem de “vergilerini de kendi ödemek üzere” 1,8 milyon avroya sahaya çıkan Sneijder’den, dahası, “Ah vahlar arasında giden” Podolski’den, bitmedi, “kendisine ayrı top verilmesi gerektiğine inanmışçasına” egoizmin bütün figürlerini sahaya döken, “kompleksli ve kaprisli” Bruma’dan söz eden var mı?..
Bir Rodriguez’in oyununa ve servislerine bakın, bir de Bruma’nın futbolunu hatırlayın; sadece bu örnek bile İgor Tudor’un ve yönetimin “futbolcuya dayalı kokuşmuş sistemin kökünün kazınması projesinin ne kadar haklı olduğunu” göstermiyor mu?.. 

Yorumsuz!..
Bu diyalog, “Fenerbahçe’nin kendi sahasındaki Vardar faciasından birkaç gün önce, aSpor kanalında bir futbol programından alınmıştır:
Kemal Belgin: “Valbuena her şeye maydanoz!..”
Hıncal Uluç: “Başka maydanoz yok da ondan!..”
Ve de “Vardar maçından sonra” spor yazar ve yorumcularımız koro hâlinde; “Fenerbahçe’de Valbuena’dan başka futbol oynayan yoktu!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.