Froome ve Sky düşmanlığı bitmeli!..

A -
A +

İspanya Turu sona erdi ve bu sezon Fransa Turu’nu kazanan Christ Froome, bu turu da kazanarak çok uzun yıllar sonra “duble yapan” ilk bisikletçi oldu; müthiş bir başarı!..
Evet, Chris Froome’un adı artık, bisiklette tarih yazan “en büyükler”, Eddy Merckx’ler, Bernard Hinault’lar, Miguel Indurain’ler ve Jacques Anquetil’lerle beraber anılıyor!..
Ne var ki, bu büyük bisikletçi, Eurosport’ta “turları anlatan arkadaşlara bir türlü kendini sevdiremedi”; yıllardır, yüzleri kızarmadan, Froome’un da, takımı Sky’ın da kaybetmesi için adeta “dua eder” durumdalar.
TV başında turu “onların anlattıkları” ile izleyenlerin çileden çıkmaması mümkün değil; bu kadar “taraflılık” bu kadar düşmanlık” olur mu?..
“Froome geride kalınca bayram”, dahası “Froome’un bir domestiğinin geride kalması bile bayram!..”
“Anlatıcılara kalırsa”, bütün takımlar Sky’a karşı ortak yarışmalı, bütün bisikletçiler Froome’a karşı, “Froome’un zaman olarak en yakınındaki bisikletçiye domestiklik etmeli”; destek vermeli, yardım etmeli!..
Bunları “yüzleri kızarmadan söylüyorlar” da, alenen “sevmediklerini, kaybetmesini istediklerini” ağızından kaçıranlar bile var; “heh heh heh” diye gülerek!.. (Bütün bu yazdıklarım, turların bantlarında var, hem de fazlası var, eksiği çok!..”
Bitmedi; bakıyorlar ki, “Froome, onların bütün çabalarına ve turdaki rakiplerinin bütün gayretlerine rağmen, kazanacak”, bu defa, insafsızca “doping imalarını” yapmaya başlıyorlar; yazıklar olsun!..
“İdeolojik görüşler” ile Sky takımının sahiplerinden nefret edebilirsiniz, ama bu nefret, “bisiklete bu kadar yatırım yapan” ve “nefes kesen takımlar” kuran bir kulübe ve de onun “tarihe geçen, en büyükler arasına giren” sporcusuna bir insafsızlık gösterisi olarak “sürekli şekilde” ekranlara yansıtılabilir mi?..
Bu acı tabloya ya bu arkadaşlar kendileri ya da Eurosport yönetimi bir çare bulmalıdır, hem de hemen!...

İspanya mı, pandispanya mı?..
Ne oldu; yere göğe sığdıramadığımız ve 56 sayı atabildiğimiz ve elendiğimiz maçtaki oyunumuz için “kendi takımımıza destanlar yazdığımız” İspanya, EuroBasket 2017’nin yarı finalinde, hezimete uğradı, Slovenya önünde…
Baştan sona rakibini ezen ve 92-72’lik sonuçla 20 sayı fark atan Slovenya nerede, 12 Dev Adam nerede?..
Şimdi, Turgay - Harun - Hidayet çizgisine ve “birkaç istisnası hariç, bu çizginin ayrılmaz parçası hâline gelen” basket medyamıza sormamız gerek; “kandırılmaya ve unutulmaya daha ne kadar devam edeceğiz?”
Ve de anlatacağız; yalancıların mumu bir hafta bile yanamadı, işte İspanya ve işte onu ‘pandispanya yapıp, yiyiveren’ Slovenya. “12 Dev Adam” işte böyle olunur, “kendi evinde” ilk 16’ya kalmaya destanlar yazılarak değil!..”
Merak ediyorum, Turgay - Harun - Hidayet çizgisinde olanların, Slovenya-İspanya maçını izlerken “yüzleri” kızarmadı mı?..
“Onların yakınında”, basın tribününde oturan bir sevgili meslektaşıma telefonda sordum, bu soruyu, kahkahası ve cevabı kulağımda çınladı; “O pişkinlerin yüzü kızarır mı, Öcal abiiii!..”

Selçuk doğruyu yaptı!.. 
Selçuk, Antalyaspor maçında 60’lı dakikalarda oyuna girince, Muslera’nın ona “kaptanlık pazıbendini göndermesi” ve onun da kabul edip koluna takması olay oldu. Taraftarların bir kısmı da, “Totti’nin, Roma’da böyle bir durumda kaptanlık pazıbendini almadığının” videosunu, sosyal medyada dağıtmış, Selçuk’u yerden yere vurmuştu.
“Futbolu bırakacağını” açıklayan ve çok çok bazı maçlarda “son 15-20 dakikada oyuna giren” Totti’nin durumu ile Selçuk’un durumu “aynı değil”; bu bir!.. 
İkincisi, “Selçuk almasa idi”; bu defa spor sayfalarına da, spor ekranlarına da “daha büyük bir haber olmayacak” mıydı; “Selçuk ilk on bire alınmamasına tepki koydu; kaptanlık bandını reddetti!..”
Ve de “o videoyu sosyal medyaya koyan” sözüm ona taraftarlar da “böyle bir kampanyaya katılmayacaklar” mıydı?..
Muslera da, Selçuk da “doğrusunu yapmışlardır”; aksini düşünenler ve eylem koyanlar utansınlar!..

Fark!.. 
“Kendi kendimizi övgü yarışına çıkmakta” üstümüze yok; buna “Türk’ün Türk’e propagandası da deniyor!..
Perşembe gecesi Başakşehir’i, hem de kendi evinde “adını aklımda tutmakta ve yazmakta zorlandığım” Bulgar takımı önünde TV ekranında seyrederken, hep “bu sözler” kulağımda çınladı durdu!..
Ludogorets’in futbolu ile Başakşehir’imizin futbolu arasında “gerek niyet ve gerekse uygulama bakımından” önemli farklar vardı ve bu “farklar, sonuca yansımasa” da, Bulgar takımından yanaydı!..
Başakşehir’in Avrupa maçları istatistiği gösterdi ki, “Süper Lig için övgüler yağdırdığımız” bir takım henüz “büyük” diyeceğimiz bir durağa ulaşamamıştı!..
Ve de hocası, “büyük takımları yenebilen istikrarlı bir takımının hocası” olmaktan yukarıya çıkamamıştı!..

Şaka!..
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Divan Kurulu kürsüsünde “10 milyon avroya yakın bir parayı futbol simsarlarına komisyon olarak ödediklerini” açıkladı.
Aaaa, o da ne; “Gomis golleri”, daha bir ay önce “imzalar toplayarak, kampanyalar açarak Divanı Kurulunu olağanüstü toplantıya çağıracak kadar ateşli görünen üyelere atmıştı” galiba, ne ses vardı salonda, ne de seda!.. 

Nevriye
Yılmaz!.. 

Gazetelerde ve TV’lerde haber: “Galatasaray Kadın Basketbol Takımı Yardımcı Antrenörü, Türk kadın basketbolunun efsanesi Nevriye Yılmaz, FIBA Kadınlar Avrupa Ligi tarihinde iz bırakmış 32 basketbolcu arasında yapılan değerlendirme sonucu, bu organizasyonun en iyi oyuncusu seçildi.
Oyuncuların benzer özelliklerine göre kategorilere ayrılıp, birbirleriyle elemeli bir turnuva usulü eşleştirildiği ‘Modern Heroes’ (Modern Kahramanlar) yarışmasında bütün dünyadan gelen oylar sonucu Nevriye Yılmaz; sırasıyla Sancho Lyttle, Sonja Petrovic, Alba Torrens, Ann Wauters ve Diana Taurasi’yi eleyerek mutlu sona ulaştı.”
Peki, bu “mutlu ve gurur verici” olayın sonrasında, “Galatasaray Efsaneleri” dizisi yapan GS TV ne yaptı?..
İzleyin GS TV’yi, ne yaptığını, yapamadığını göreceksiniz, ben yazmayayım!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.