Dün ve bugün!..

A -
A +

"10 yaşındaki bir çocuğun sırtındaki formaya bile tahammül edemez hâle nasıl geldik? Gelin anlatayım…"

Önceki hafta, “Sarı-kırmızılı forma giydiği için”, Antalya’da “bir çocuk” stattan çıkarılmıştı.
Bu hafta İstanbul’daki maçta, “Trabzonspor forması giyen” iki çocuğun formaları güvenlik kuvvetlerince çıkarıldı!..
Düşünebiliyor musunuz, “sporu ve spor rekabetini ne hâle getirdik”; 10 yaşındaki çocukların üzerlerine giydikleri formalara bile tahammül edemiyoruz artık; utanmalıyız!
“O çocuğu da, o iki çocuğu da şikâyet eden” ve “sporun tertemiz rekabetinden bihaber” ahmaklar ve de “bu ahmaklığa ortak olan” güvenlikçiler ve onların amirleri için yazılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki…
Tribünlerde “rakip takımın formasını giyen küçücük çocuklara bile tahammül edemeyecek kadar” düşmanlık tohumları ekilmişti, sporumuza; neden, nasıl, ne zaman ve kimler tarafından?.. 
Beni, İstanbul’da taaa 1940’lı yılların sonlarında, spor yazarı rahmetli Necati Dayım (Bilgiç) götürmüştü, Dolmabahçe Stadı’ndaki bir maça. İlk defa büyük ve gerçek bir statta maç seyredecektim. Kendisi “basın tribününe girecekti”, ben de karşıdaki kapalı tribüne, davetiye ile. 
“Sen Galatasaraylısın, şu kapıdan girecek ve tribüne çıkıp, o tarafta bir yere oturacaksın. Tribünün öbür tarafı Fenerbahçelilere ayrılmıştır” demiş ve beni kapalı tribünün sol tarafındaki kapıya yönlendirmişti. O kapıdan girdim ve o taraftaki bir yere oturdum. Galatasaray’ın ünlü amigosu rahmetli “Karıncaezmez” Şevki’yi ilk defa o gün gördüm. 90 dakikanın nasıl geçtiğini bilmiyorum, çok heyecanlı idim, o renkli tribün hâlâ gözlerimin önündedir.
Maç berabere bitti. Fenerbahçelilerin arasında sarı-lacivert renklere bürünmüş taraftarlar vardı, bizim tarafta da sarı-kırmızılı taraftarlar. Zaten Karıncaezmez Şevki, tepeden tırnağa sarı-kırmızı idi. 90 dakika iki tarafın tezahüratı bitmedi. Hakem son düdüğü çaldı ve tribün “beraberce” boşaldı. Kapının önünde kol kola giren Galatasaraylılar, Fenerbahçeliler vardı, maçı tartışıyor, kimileri Taksim’e doğru yokuşa tırmanıyor, kimileri tramvay duraklarına gidiyordu.
Bir “o günlere bakın”, bir de “çocuklara bile tahammül edemediğimiz” bu günlere?..
Sportif rekabeti, “spor dışına taşan düşmanlıklara çevirdik”; üstelik bile bile, göre göre. Peki, nasıl oldu, nasıl başladı bu “tehlikeli, çirkin” yolculuk?..
Bakınız, “spor rekabetini yavaş yavaş düşmanlığa çeviren” bu yolculuğa 62 yıldır şahitlik eden bir gazeteci olarak söylemeliyim ki, “bu dönüşümün ana sebebi”, ne yazık ki, “Rabbena hep bana” ve de “Benden sonra tufan” diyen başkan ve yönetimlerin saltanat ihtirasları ile “medyamızın da bu gidişe çanak tutması” idi.
Hele hele, TV kutularının ülkeye yayılması ve ekranların “reyting uğruna” sporda “kulüpçülüğün” her türlü gösterisine açılması, dahası “bu gösterinin çok ekranda köprü altı kulüpçülüğü seviyesine kadar indirilmesi”, bitmedi, spor sayfalarının da bu yarışa katılması, sporumuzu futbol tribünleri başta bugünlere kadar getirdi.
Ve elbette, siyasetçiler de “bu gidişe engel olacak kanunları çıkaracak” yerde, seyirci olmayı sürdürünce, “bugüne gelişte” şaşılacak hiçbir şey kalmamıştı.
Yazmalıyım; bu yolculukta “değişen ‘çarpıcı’ bir başka tablo” daha vardı. Spor yazarlığına başladıktan yıllar sonra, “yıllar önce” Dolmabahçe Stadı’ndaki Galatasaray-Fenerbahçe maçında seyirci olarak katıldığım tablonun “önce yavaş yavaş, sonra giderek hızlanıp değişmesinin sebeplerini” araştırdığımda, karşılaşmıştım, bu “değişen başka tablo” ile!..
O tablo şuydu; 1940’lı yılların sonlarına doğru, “seyrettiğim” o maç döneminde, bu iki büyük kulübün başkanlarının “kim olduğuna” bakmıştım. Fenerbahçe’nin başında Şükrü Saracoğlu vardı; başbakanlık yapmıştı, TBMM Başkanlığı yapmıştı. Galatasaray Başkanı ise Suphi Batur’du. Sinop milletvekilliği yapmıştı. İlk başkanlığı ile ikinci başkanlığı arasında da kurucu meclis üyeliği, senatörlük, Senato Başkan Vekilliği yapmış bir kişiydi!..
Ya bugün?..
Yorum yok!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.