Onların ardından!..

A -
A +

"Erdoğan Şenay, Mehmet Baturalp, Fahri İkiler ve İsmet Iraz!.. Art arta gelen dört acı haber…"

Sağlıklı ve uzun yaşamak; bir insanın “hayatında beklediği” ve belki de “ilk sıraya koyarak” beklediği bir gelecek… Hele “o hayat”,  mutlu bir aile, gerçek dostlar, sevdiği bir meslek ile iç içe ve el ele ise…
Ne var ki, işte o mutlu hayatın, hele hele “sonlarına doğru” yaklaşıldığında, “üzüntü dolu” günlerin çoğalması gibi “acı bir gerçek ile” buluşması da, yüreği burkuyor; aileden, dostlardan, meslektaşlardan ay, hatta hafta geçmiyor ki, “bir kayıp haberi” alıyorsunuz!..
Evet, hatta, “işte son 10 gün içinde olduğu gibi” art arta gelen “4 acı haber” bile alıyorsunuz; Erdoğan Şenay, Mehmet Baturalp, Fahri İkiler ve İsmet Iraz!..
Dört sevdiğim insan, dört arkadaş, dört spor adamı, ikisi ülkenin en ünlü sporcuları, branşlarında spor adamları, ikisi uzun yıllar meslektaşım; benim nasıl yüreğim yanmaz?..
Futbol ve yazar arkadaşım, meslektaşım; Erdoğan Şenay, basketbol, kaptanlık ve hocalık efsanesi bir başka arkadaşım; Mehmet Baturalp, spor gazeteciliğinin ve örneğin özellikle “en sevdiğim sporlardan biri olan” tenis gazeteciliğinin son Mohikanı; Fahri İkiler ve de tekvando sporunu ülkeye getiren, onu birkaç amatör sporcu olarak başlatıp, sporcu olarak, hoca olarak, yönetici olarak Türkiye’yi dünya zirvelerine taşıyan, sporculuğuyla, hocalığıyla, insanlığıyla, dostluğuyla “unutulmazlarım arasına giren” dostum; İsmet Iraz!..
Ne yazık ki ve de öyle bir dünyada yaşıyor ve o dünyanın “vefasız çarkları içinde” övülüp duruyoruz ki, insan vicdanı ve gönlü ile baş başa kaldığında, kendi kendine soruyor; bu yerleri çok zor doldurulacak spor adamları için, “ölümlerinde” spor camiası, spor basını, yani bizler ve bizler ne yaptık?..
“Birkaç istisnası dışında”, üstelik çoğu da gecikmiş 5-10 satırlık haber, “birkaç paragraflık” birkaç yazı, TV ekranlarında “birkaç üzüntü ifade eden” söz ve cenaze törenlerinden birkaç “sadece resim altılı” fotoğraf, görüntü dışında, ne yaptık, ne yapabildik?..
Varsa yoksa futbol; “pespaye hâline getirdiğimiz, skandal ve rezaletlerle süslediğimiz”, dahası ve sonunda “sporumuzu spor olmaktan çıkaran ve unutturan” futbol dışında neye önem ve hakkını veriyoruz” ki, artık?.. 
Bu “unutulması mümkün olmaması gereken” 4 spor insanına, spor medyası olarak acaba ve mesela bir “Feghouli’nin cezası, bir Pepe’nin sakatlığı, bir Alper Potuk’un ‘burun estetiği yaptırması’ kadar yer ve önem” verebildik mi?..
Yıllardan beri hep bunu, bu vefasızlığı yapıyoruz ve sonra da soruyoruz; “Neden bu hâllere düştük?..”
En sevdiğim şairdir Ahmet Haşim, onun “Melali anlamayan nesle aşina değiliz” sözü, aklımdan da, gönümden de çıkmaz.
Haşim’in bu sözünü “biraz” değiştirerek, hep söylemişimdir; “Vefayı anlamayan nesle aşina değilim!..”
Ne yazık ki, “çok sevdiğim ve vazgeçemediğim” bu meslek yüzünden, istisnaları giderek azalarak “Vefayı anlamayan ve unutan” bir camianın içinde yaşamaya ve yazmaya devam ediyorum.
Bana sormayın; “Vefayı sadece gazeteciler mi anlamıyor ve unutuyor” diye, evet “insanlık giderek anlamıyor ve unutuyor, vefayı” ama, gazetecilik o değil midir ki, “bu unutmaya isyan etmek ve de unutturmamak için insanlara gereken mesajları vermek…Vermek…Vermek…”; nerdeee?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.