Akhisar bir heykel bekliyor!..

A -
A +

Koşuyordu, Okan Hoca, koşuyordu; “bitmek bilmeyen” bir koşuydu âdeta bu koşu, ekranda seyrediyordum; geçmek bilmeyen saniyeler ve saniyelerce sürdü. Maçın sonu çok yaklaşmıştı, takımı 2-1 galip durumdaydı ve 3’üncü gol gelmişti; “kupayı kucaklamayı neredeyse garantileyen” goldü, bu ve Okan Hoca koşuyor, koşuyordu!..
Fenerbahçe kalesinin yan tarafında “sevinçten üst üste kümelenmişti” Akhisarlı oyuncular ve “Akhisarspor kalesine yakın olan yerinden” fırlamıştı, Okan Hoca. Koştu koştu, o kümeyi kucakladı… Aslında kucakladığı “futbolcuları, yöneticileri ve taraftarları ile birlikte yazdığı” bir tarihti ve unutulmayacaktı; unutulamazdı!..
Akhisarpor, Manisa’nın bir “büyük” ilçesi idi. Takımı Süper Lig’e çıktığında çok kişi “Geldiği gibi düşer” diyordu. Maçlarını oynayacağı bir stadı bile yoktu; yol kısaydı ama “maçlarını, Manisa’nın 19 Mayıs Stadı’nda oynuyordu” ve bu stat âdeta deplasmandı. Zira Manisa ile Akhisarspor arasında uzun yıllardır süren “il olma” gerilimi vardı ve de “Süper Lig’den düşmüş” bir Manisaspor “giderek daha alt kümelere doğru yolculuğa çıkarken”, Akhisarspor Süper Lig’de oynuyordu!..
Oynadı Akhisarspor, hem de “öyle bir oynadı” ki, ne statsızlık, ne mali imkânsızlıklar onları yıldırabildi; “iyi hocalar seçtiler, iyi futbolcular seçtiler” ve de hem Süper Lig’de kaldılar ve hem de işte “önce Galatasaray’ı eleyerek, sonra Fenerbahçe’yi yenerek” Türkiye Kupası’nı aldılar; helal olsun, bin defa helal olsun!..
Kulüp Başkan ve yöneticileriyle, belediye başkanları, kaymakamlarıyla, sponsorlarıyla, taraftarlarıyla ve elbette Okan Hoca ve talebeleriyle el ele vererek yazdıkları tarih için, Akhisar’da bir heykel dikilmeli; ülkenin “bütün ilçelerine örnek olsun” diye!..
Bir ilçe takımının Türkiye Kupası’nın zirvesine bayrağını dikmesi, “bu heykeli” hak etmiyor mu?..

Ziya Paşa ve Arda!..
Arda “16 maçlık” cezayı hak etti, bir defa değil, on defa, yüz defa, bin defa hak etti.
Bakıyorum; “Bu kadar da olur mu” diyenler var ve çoğunlukta; Federasyon disiplin mekanizmasının bugüne kadar yaptıklarına ve yapamadıklarına bakarsak, “Bu kadarı da olmaz” tepkisi haklı.
Ama ben olaya “Federasyon cephesinin bugüne kadar sürdürüp geldiği eyyamcılık” penceresinden bakmıyorum, bu defa…
Açtığım ve baktığım pencere Arda’nın penceresi!..
Arda gibi, kendini ve futbolunu Barcelona’ya kadar taşımış ve “Türk futbolunun dünya futbolunda temsilcisi haline gelmiş” bir sporcu, önce “şöhretini sahalarda sürdürmek yerine, tatlı hayat / magazin sayfalarının kahramanı olarak devam ettirmek” gibi “sporcuyu mahveden ve de “kendisi Barcelona takımının antrenmanlarının bile dışına taşıyan” yanlış yola girdi. Sonrasında, “Arda’yı Arda yapan” hocası Fatih Terim’e, gazeteci ağabeyi Bilal Meşe’ye yaptıkları, nihayet “ikinci bahar yaşayacağı” Başakşehir’de “saha içi çirkin kabadayı rolünü gönüllü olarak üslenerek” yazdığı acı soslu “arabesk” senaryoyu sahneye koyması!..  
 Onca insan, onca zamandır onu uyarıyor, öğüt veriyor, “Yapma, etme, kendine yazık ediyorsun” diyor; başrolünü oynadığı onca skandalı “affetmek için” gönüllerinden geleni, dilleriyle, kalemleriyle soyunma odalarına, gazete sayfalarına, TV ekranlarına dökmek için yarışa giriyor, ama nerede “anlayacak” adam?..
“Adam” diyorum, zira o, artık “çocuk değil, genç değil”, olgunlaşmış, “her şeyi görüp geçirmiş” bir adam; bu yanlışları yapmakta inat ederse, “gençlere, genç sporculara kötü örnek olursa”, bıraktım Federasyonu, Disiplin Kurulunu, Tahkim Kurulunu” bir yana, “ibreti alem için” bu cezayı hak etmedi mi?..
Elbette üzülüyorum, ama “artık” acımıyorum; Ziya Paşa ne doğru söylemiş; “Nush (Nasihat / Öğüt) ile uslanmayanı etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!..”

Sorular!..
Hocasın, ama “hocalığını” unuttun, bu futbol sezonunda. Diyorlar ki, hakkında; “Futbol takımının hocalığı yerine, Fenerbahçe’nin sahipliğine soyunmuş bir başkanın söyleyemediklerinin seslendiriciliğini üstlenmeye hevesli bir görevli olmaya ağırlık veren bir Aykut Kocaman var, karşımızda”; bilmem ki ne dersin; haklılar mı?..
Bir soru da Fenerbahçeli bir avukat arkadaşımdan; dedi ki; “Öcal Abi, bizim hoca, tertibi de, taktiği de, hatta maç boyunca müdahalelerde çıkacakları da, girecekleri de sezonun başında buzdolabına koymuş, rakip kim olursa olsun, öylece çıkarıyor ve sahaya sürüyor. Duyduğuma göre Okan Hoca da dondurmayı çok seviyormuş, ne dersin, Akhisarspor’un bir sezon içinde 3 Fenerbahçe galibiyetinin var mı başka izah tarzı?..”

Nereden çıktı bu Sneijder?..
Birileri, galiba “Galatasaray Futbol Takımını dağıtmak için” kumpas kurmaya çalışıyor!..
Tam “şampiyonluk yarışını bitirecek iki hafta kalmışken”, onun ne işi var Türkiye’de ve de “Galatasaray’a gelirim” haberleri ne anlama geliyor? Dahası, “Başkan Mustafa Cengiz de müjde veriyor, Galatasaraylılara” haberine!..
Demiş ki, sevgili Başkan “Fatih Hoca isterse”; bir defa hatıralardadır; zamanın başkanı Ünal Aysal “Drogba’yı getirdiğinde yüzünden gülücükler eksilmeyen” Fatih Hoca, “Sneijder’i karşısında görünce” suratını asmıştı!..
Ve gene hatırlayın; Galatasaray’ın mali açıdan en zor günlerinde, “bütün futbolcular ‘fedaya yanaşmışken’ 5 milyon avroyu aşan yıllık alacağından tek kuruş inmemekte direnmiş” ve sonunda “zor bela takımdan gönderilmişti”; zira “takıma saha içi faydası” da kalmamıştı!..
Şimdi, “nereden çıktı” 2 yıl daha yaşlanmış Sneijder ve de haberleri; “Melo gelsin” daha iyi, hiç olmazsa “belki” faydalı olur!..

Şaka!..
Akhisarspor-Fenerbahçe maçının canlı yayınında ekranda zaman zaman Aziz Yıldırım’ı gördük. Hani “Bu kupanın kıymeti yok, falan yaş takımını da çıkarırım, katılmasak da bir şey kaybetmeyiz, zira masrafı çok, zarar ediyoruz” gibilerden sözler sarf eden Aziz Yıldırım’ı. “Uğur gelsin” diye Spor Bakanı’nın, Vali’nin yanından kalkıp, arkada bir koltuğa oturan Aziz Yıldırım’ı!..
Futbol Federasyonunun “son dakikada talimat değiştirerek”, cezalı başkanların “final maçlarını protokol tribününden seyretmelerinin yolu açmasını” ağır şekilde eleştiren arkadaşlarımız olmuştu!..
Meğer, Federasyonun bu kararı “Aziz Yıldırım’a ödül değil, en ağır ve acı ceza olacakmış” da haberimiz yokmuş!..
Diliyorum ki, hiçbir kulüp başkanı, “büyük favori olarak çıkılan bir maçtan sonra, futbolcularının başları öne eğik sahayı terk etmelerini seyretmeğe” mahkûm ve mecbur olmasın”; üzülmemek, acımamak elde değil!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.