Gazetecinin ekmek parası ile oynamak!

A -
A +

İşte, “bu yazımın başlığı”, bir kulüp başkanına, hele hele “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” sloganını ağzından düşürmeyen, “Tevfik Fikret’i, Galatasaray kulübünün kurucusu Ali Sami Yen’in yanına oturtan” çok büyük bir camianın başkanına “hiç ama hiç yakışmaz!..”
Kendisine “basiretsiz başkan” diyenleri “Bana hakaret ettiler” diye suçlayan bir başkanın “sadece bu başlık bile” evet “bir kulübün, bir büyük kulübün başkanlık eylemleri bakımından basiretsiz olduğunu” ortaya koymaz mı?..
Ne demek “basiretsiz”; Türk Dil Kurumu’nun sözlüklerine göre “Gerçekleri görebilmekten uzak, ileri ve uzak görüşlü olmayan” demek!..
Eee, “uzak görüşlü olabilseydiniz, gerçekleri görebilseydiniz”, bu kararınızın “21 yıldır Galatasaray muhabirliği yapan, mensup olduğu medya kuruluşunun ‘Galatasaray habercisi’ olan meslektaşımızın akreditasyonları iptal ederek, kulübe, antrenmanlara ayak basmasını yasaklamanın ne anlama geldiğini” anlamamanız mümkün müydü?..
O arkadaşımız, “Galatasaray muhabirliğini yapamazsa, Galatasaray’dan haber getiremezse”, o müessesede tutulur mu?..
“Bu tablo”, o gazeteci arkadaşımızın “ekmek parası ile oynamak” değil midir?..
Dahası, “o, bu kararınızla görevini yapamaz hâle getirilirse”, kuruluşu “Galatasaray haberlerini nereden alacaktır”; yalnızca “ajanslardan gelen haberlerle, kulüp açıklamaları ile” gazetecilik, habercilik olur mu?..
Onu yasaklamanız, “o basın kuruluşunun TV ise seyircilerinin, gazete ise okuyucularının haber alma hakkını, Galatasaray haberleri alma hakkını iptal etmeniz” anlamına gelmiyor mu?..
Bu karardan hemen vazgeçiniz Sayın Başkan, “basiretsiz” değil, sadece “ayağı bir an sürçen” bir başkan olduğunuzu ve o sürçmeyi düzelttiğinizi (Divan Kurulunda bu düzeltmelerinizin birçok örneğini verdiniz) gösteriniz.
Kaldı ki, “o arkadaşın verdiği haberlerin videosunu izledim, iki defa. Suçun, hakaretin ve ne s’si, ne h’si var, kanımca. Sizi rahatsız eden, o haberlerde “gerçeklerin olması!..”

Bir başka Başkan!..
Bugün, “Galatasaray başkanları” günü, Uluçmarket’te!..
Kulüp Başkanı’na mesajlarımı verdim. Sıra Galatasaray Divan Kurulu Başkanı’na!..
Tabloya bakın; bir Dernek, “ellerini, Galatasaray Kulübü’nün iç işlerine, neredeyse boğazına kadar sokarak, Galatasaray Kulübü Sicil Kurulunun 5 üyesini, verdikleri Galatasaray Kulübü’nün tüzüğüne tam uygun bir karardan dolayı, kendi derneğinin Disiplin Kuruluna verecek ve Kulübün Divan Kurulu Başkanı, “bu skandalı” kürsüye getiren bir başka sicil kurul üyesini susturmak isteyecek ve “Susmazsanız sizi ihraç ederim” diye tehdit edecek!..
Madde 1 - Galatasaray’ın Tüzüğü’ne baktım; “Divan Kurulu Başkanı’nın böyle bir ihraç yetkisi yok.”
Divan Kurulu Başkanı’nın bu yöndeki önerisinin, Divan Kurulunda oylanması sonunda “Başkan’ın garip olarak ‘ihraç’ dediği (Merak ediyorum, acaba ‘ithal hakkı’ da var mı) olayın, ancak kurul çoğunluğu ‘evet’ demesi ile gerçekleşmesi” gerekmez mi?
Madde 2 - Şöyle bir baktım, “Divan Başkanı, ‘dokundurtmak, konuşturtmak istemediği’ Cemiyetin yöneticiliklerinde de bulunmuştu ve bu konuda kafamda bir soru belirdi; “acaba” taraf mı tutuyordu; “Kulübe karşı, Cemiyet?..”
Buna da “Divan Kurulu üyeleri” karar vermeli; ben ya da Sayın Divan Kurulu Başkanı değil!..

Ya forvet?..
Mustafa Cengiz Başkan’a, bir de notum var; “forvetsizliğin Galatasaray’a nelere mal olduğu” ortada iken, işte kamp dönemi bitti, hâlâ “golcü forvet gelecek”; yooo, “Galatasaray futbol takımına ve Fatih Hoca’ya değil, asıl “Forvet isteği rüyalarıma giriyor, uyuyamıyorum” diyen size üzülüyorum; hâlâ geceleri, “golcü kabusu görerek” uyuyamıyorsunuzdur. Fatih Hoca da “Godot’yu bekler” gibi, golcüsünü bekliyor, ona da yazık!..

Ada dramı!..
Galatasaray’ın Sayın Başkanı Mustafa Cengiz, çıkıyorsunuz Divan Kurulunda “Ada konusunda” diyorsunuz ki:
“… Tahliye için bir ay içinde de benim dönemimde ikinci, toplamda altıncı davamızı açacağız. Ne yazık ki ben burada adalete tek bir söz söyleyemem. Biz davaları kazanamıyoruz. İnşallah bundan sonra daha farklı ve daha sıkı bakarak çözümlendireceğiz.”
“… Sayın işletmeciye buradan sesleniyorum. Kendisi çok iyi bir Galatasaraylı olduğunu iddia eder. Beyan esastır, inanıyorum. Lütfen Ada’yı bu hâlinde bize bıraksın.”
“… Zamanında gelirini elde etti. Allah daha çok kazandırsın fakat bu mezbele hâlden Türkiye’nin incisi, Galatasaray’ın en değerli varlığına ait hakkından lütfen geri çekilsin. Bizi mahkemelerde yormasın. Biz de kendisine gerekli iadeiitibarı sağlayalım Galatasaray üyeliği açısından.”
Bu sözlerinizi “tüylerim diken diken olarak” seyrettim, TV ekranında!..
Bu ne acziyettir; “Biz davaları kazanamıyoruz!..”
Bu daha da nasıl bir acziyettir; “Biz davaları kazanamıyoruz, ey Ada işgalcisi, lütfen Ada’yı bize bırakın!..”
Dahası da var, acziyetin; “Siz Ada’yı verin, biz de bize çektirdiğiniz bunca şeyi sineye çeker, kulüp üyeliğiniz için iade-i itibar eyleriz!”
Ancak “Galatasaray Genel Kurulunun verebileceği bir kararı”, kürsüden “kimselere sormadan” vadeden bir Galatasaray Başkanı!..
Bence, “o işletmeci, Galatasaray’a yeniden alınmalı ve de mükafaten Başkan da seçilmeli!..”
Helal olsun adama. Koca Galatasaray Kulübü’nü ne hâle getirmiş; şimdi ben, “Galatasaray Başkanı olan size ne demeliyim” Sayın Cengiz, ne demeliyim, siz söyleyin, ben söylersem “hakaret sayabilirsiniz!..”

Şaka!..
Hangi kulübün TV’sini açsam, o kulübün başkan ve yöneticilerinin “Kulüpleri bataktan kurtaracak yeniden yapılandırma projesini biz düşünmüş ve dillendirmiştik” açıklamalarıyla karşılaşıyorum. Madem düşünüyor, dilendiriyordunuz da, “niçin yapmadınız” da benim sayın ve sevgili başkanlarım, kulüplerinizi borç batağına batırdıkça batırdınız?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.