Çıkar yabancıları, elde ne kalır?

A -
A +

Bir “yabancı sayısı azaltılsın” lafı kampanya hâline getirilerek konuşuluyor, yazılıp çiziliyor!..     Bir düşünün bakalım; “Yabancı sayısının azaltılması”, konunun genelinde ne getirecek; “İçte, yeniden ‘Büyükler’ hegemonyası” ve de “Dışta, Balkanlardan öteye gidememe dönemi!..”
“Yabancılar”, mesela “dışta” Beşiktaş’ın “Şampiyonlar Ligi gruplarından ‘namağlup çıkabilmesini’ sağlıyor, mesela “içte” de “Anadolu takımlarının ‘Büyüklere’ duman attırmasını!..”
Ligimizin “ne kadar renkli ve mücadeleli hâle geldiğini” görmüyor muyuz, Şampiyonlar Ligi’nde bile “kuralar çekildiğine” mesela bu sezonun başında Galatasaray’ın düştüğü grup için “Lokum gibi kura, lider bile çıkabiliriz” diyecek hâle gelmedik mi?..
Bakınınız, “yanlış, yabancıların sayısında değil, hatalı yapılan transferlerdedir, altyapı temelin ve üstyapıya doğru yükselişin sağlıklı ve doğru yapılmamasındadır” ve “hedefe yabancı sayısı konularak” saptırmaca oynanmaktadır!..
Anadolu takımları “o çok mütevazı bütçeleri” ile “geldikleri ve oynadıkları haftadan itibaren gol atan, üçleme bile yapan” golcüleri bulmakta, Büyüklerin defanslarını “sağdan soldan darmadağın eden” kenar adamlarını almakta, defanslarını “taş gibi hâle getirecek” stoperleri, bekleri, “orta sahayı dolduran” iki yönlü futbolcuları seçmekte yarışırken, Büyüklerdeki “transfer rezaletleri” her sezon, daha sezonun yarısına gelmeden “pehlivan tefrikaları gibi” günlerce, haftalarca, aylarca yazılıp, çizilmekte, dahası “birileri zengin edilmektedir!..”
Bakınız, “gereği yok ama” ne zaman azaltılabilir yabancı sayısı; “Topa birazcık iyi vuran Türk oyuncuların karaborsaya düşmeyeceği ve onlara bonservis bedeli olarak 5 milyon ve üstünde avrolar istenmeyeceği, yıldızlaşanları Üç Büyüklerin, onlardan da Avrupa kulüplerinin kapmasının ligimizin ve futbolumuzun seviyesini düşürmeyeceği ‘kaliteli ve yeterli’ bir yerli oyuncu havuzuna kavuştuğumuz” zamanlarda!..
İşte Anderlecht’in Yunus’a önerdiği, Stuttgart’ın Ozan’a ödediği bonservis bedelleri. Yusufları, Abdülkadirleri ve benzerlerini transfer etmeye kalkın bakalım, kulüpleri “kaç milyon avro” isteyecekler?
Bunları kimler alabilir; Üç Büyüklerin “yabancı sayısı azaltıldığı için” kapışacakları ortada değil mi?
Gelsin “gene” Üç Büyükler hegemonyası; “en diptekilerin bile en tepedekilere ecel terleri döktürdükleri” bir Süper Lig’e paydos… Peki, yayıncı kuruluş, mücadele, heyecan ve kalite seviyesi düşen bir lig için, “bugün ödediği paraları” neden ödesin? Tribünler çok azı hariç nasıl dolsun, TV başlarındaki fakirlik geri mi gelsin?..
Yapılması gereken, sistemi “yabancı sayılarıyla oynayarak değil, ‘altyapıdan ilk on birlerde oynayacak seviyeye getirilecek oyuncular yetişmesini teşvik edecek’ tedbirleri geliştirerek” sağlamlaştırmak olmalıdır!..
Bunun da ilk şartı, “kaliteli altyapı hocaları ithal etmekten ve yetiştirmekten” geçiyor, “piyasada iş bulamayan” antrenörlere iş kapısı açmak değil!..

Giden ve gelecek olan!..
“İDDAA ihalesi” ile Yıldırım Demirören gitti. Hiç İDDAA oynamamıştım, ama “ihalesinin sonucu” çok hoşuma gitti.
Şimdi “yerine gelecek isimler” konuşulup, yazılıyor; Fikret Orman, Aziz Yıldırım, Göksel Gümüşdağ, vs. vs.”
Kulislerde adı geçen isimlere bakınca, acaba “İhaleli Yıldırım Demirören kalsa daha mı iyiydi” diye düşünüyorum.
Neden “gelenin gideni aratacağını bile bile ‘denenmiş’ kişileri işbaşına getiriyor”; sonra da “yerden yere vurmaya” başlıyoruz?
Neden mesela rahmetli Hasan Doğan ve mesela Mehmet Özhaseki gibi isimleri arayıp bulmuyoruz?..

Liseciler, “kelle” istiyor!..
Sen misin, “Yüz otuz beş Galatasaray Lisesi mezununu kulübe üye yapmayan”, ben de seni “Genel Kurulda ibra ettirmeyeceğim!..”
O 135 lise mezununun müracaat formlarının “birçoğu imza eksikleriyle, bazıları tek elden sahte imzalarla doldurularak kulübe tek elden verilmesi” kimin umurunda?
“Tüzüğün hükümleri paspas edilmeden, Sicil Kurulu ‘yok sayılmadan’ ve “doğru düzgün müracaat formlarıyla bir yıl sonra bu 135 lise mezununun kulübe üye yapılması imkânı varken”, kulislerde ve sosyal medya gruplarının yazışmalarında meydan okuma çok açık; “Tüzük de neymiş, Sicil Kurulu da neymiş, sen alacaksın arkadaş 135 mezunu. Ne eksik olursa olsun, bekletmeyeceksin, ey ‘Lisesi’ olmayan Başkan, ibra etmeyeceğiz seni!..”
Mustafa Cengiz Başkan’ın “idari ibra edilmemesi için” onca sebep varken “Yooo, Galatasaray Başkanı ibra edilir, ibra etmediğimiz Adnan Polat, gitti mahkemeden oylamayı iptal ettirdi” diyenlerin içindeki “Liseciler”, şimdi “kelle istiyorlar”; tam bir gövde ve “Bu kulüp bizim, bizim borumuz ötecektir” gösterisi; yazıklar olsun!..

Şaka!..
İtalyanlar kıyameti koparıyorlar; “Roma’yı, Porto değil, Cüneyt Çakır eledi” diye…
Sakın, Çakır’ın Porto’da “Sarı-kırmızı antipatisi” nüksetmiş olmasın?..

İşte Başkan adayım!..
Rıdvan Dilmen “Ligde şampiyonluk için iki aday kaldı. Ciddi söylüyorum. Beşiktaşlı, Fenerbahçeli ve Trabzonlu olup da şampiyonluk yolunda Başakşehir karşısında Galatasaray’ı destekleyen var mı? Bence hiç yok. Ülkenin dörtte üçü şu an Başakşehirli” demiş.
İşte tam da “Futbol Federasyonu Başkanı olacak adam”; başkasını aramaya gerek var mı?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.