Neredeyiz, bilelim; sebep?..

A -
A +

UEFA Ligi’nde “ikinci / üçüncü sınıf” Avrupa takımlarının bulunduğu gruplarda “Beşiktaş’ın, Başakşehir’in Trabzonspor’un aldığı sonuçlar” elbette üzücü…
Buna “Şampiyonlar Ligi’nde” Galatasaray’ın “bekleneni hiç ama hiç vermemesi” de eklenince, tablo iyice acılaşıyor.
Bugünün “gruplardaki puan cetvellerine bakarsak”, dört takımımızdan ikisinin “gruplardan çıkma ihtimali kalmadı”; Trabzonspor ve Beşiktaş. Diğer ikisinin ise işi çok zor görünüyor; “Galatasaray’ınki ‘yok’ gibi, Başakşehir’in ‘var’ ama işte söylediğimden; ‘zor’ gibi!..”
Gruplarda, Trabzonspor 5 maçta 1 puan, Galatasaray 5 maçta 2 puan, Beşiktaş 5 maçta 3 puan, Başakşehir 5 maçta 7 puan çıkarabilmiş. Avrupa kupalarındaki 5’inci takımımız Yeni Malatyaspor ise daha “elemelerde” elenmiş!..
Tablo ortada; gruplarda 4 takımımızın oynadığı toplam 20 maçın 60 puanından sadece 13 puanını alabilmişiz; 3 galibiyetimiz, 4 beraberliğimiz var; 13 de mağlubiyet asılı puan cetvelinde. Özet; bu tablonun “elle tutulan tarafı” yok; peki ne yapılmalı?..
“Efendim, ‘Ajax’a bakmalı’ / ‘Kulüp takımlarımızı İstiklal Marşı’nı okuyabilen’ oyunculardan kurmalıyız” gibi “sporda ‘lanetlenen ve cezalandırılan’ ilkel bir ırkçılığı ‘çözüm olarak’ ortaya koymak” ile bir yere varamayız.
“Bunu yaparsak” bugünün dünyasındaki “futbol endüstrisini, insafsız şartlarını terazinin bir kefesine, ortaya çıkacak parasal, tribünsel büyük kayıplarla beraber koymalı”, dahası “Edirne’den ötesini” unutmalı; maç naklen yayınlarından ve de tribünlerden gelecek ‘milyonlarca avrolara ‘hayır’ demeliyiz!..”
“Daha imkânlı” Türk büyüklerinin “eskisi gibi’ Anadolu takımları önündeki “ezici” üstünlüğüne “yeniden” dönerek, ligin zirvelerine “İstanbul damgasını” vurmaya hazırlanmalıyız!..
İstanbul medyasınca da “istenen” bu değil mi?..
Bu tablo, ne yazık ki; “İstiklal Marşı” gibi “kutsal ve paha biçilmez bir değerin arkasına gizlenerek” gerçekleştirilmek isteniyor.
“Altyapıları Ajax seviyesine getirmeden, İstiklal Marşı’na sarılmak, kulüplerimizin, Süper Lig’imizin ve futbolumuzun intiharı demektir; “Dünya giderken Mersin’e biz tersine giderek” mi kurtulacağız?..  

İstiklal Marşı!..
“İstiklal Marşı’nı okumak” başka şeydir; “futbol oynamak” başka!..
Bir bakalım, mesela “Emre Mor” İstiklal Marşı’mızı söyleyebiliyor mu ya da “Avrupa’dan gelen” Türk oyuncuların kaçı ‘İstiklal Marşı’nı hatasız okuyabiliyor?..”
Avrupa’da “kaç tane Türk futbolcusu”, İstiklal  Marşı yerine, Almanya, İsveç, Avusturya, Hollanda Millî Marşlarını seçti?..
Ve de “İstiklal Marşı’nı okuyan” oyunculardan kurulu millî takımızın FIFA sıralamasında durumu ne?..
Sıralamada Belçika 1765 puanla zirvede, Türkiye “Şenol Hoca’nın gelmesi ile” başarılı sonuçlara imza atarak kasım ayında “üç sıra yukarıya çıkmış” ve 29’uncu!..Yıllarca 40’ların altında kaldıktan sonra, ilk defa “30’ların üzerindeyiz” diye seviniyoruz!..
Diyelim ki; “Türk takımları, altyapıdan oyuncu yetiştirmiyor, kadrolarını ‘İstiklal Marşı’nı bilmeyen’ oyuncularla dolduruyor. Bu tablo değişmeli, Türk kulüpleri ‘İstiklal Marşı’nı bilen’ oyuncuların çoğunlukta olduğu takımlar kurmalı!..” “Bu süreçleri” yaşamadık mı; “Galatasaray’ın 2000’li yıllardaki takımı ve o takıma dayalı millî takım hariç” ne yapabildik, o süreçlerde?..
Peki, bugün Avrupa’da bunca yıldır milyonlarca Türk yaşıyor, Türk gençleri hem de “Avrupa standartlarındaki altyapı takımlarında futbol öğreniyor”; hocalar dâhil, sahalar dâhil, antrenman imkânları dâhil her şey üst düzeyde. Kaç tane “bonservis bedeli mesela 40 / 50 milyon avroluk ‘yıldız’ Türk futbolcusu” yetişti; geriye dönüp onca yıla bakalım; hatta “Türkiye’den gidenleri” de katsak, sayıları iki elin 10 parmağını geçebilir mi?..
İşte “son örnekleri”; “iki büyük yıldızımız” biri Türkiye “İstiklal Marşı’nı okuyor”, öteki Almanya (Alman Milli Marşı’nı okuyor) kaynaklı; acı gerçek ortada; “özel hayatlarındaki düzensizlik ve magazin sayfalarındaki yıldızlıkları yüzünden” ne durumdalar?..
Tabloya “yerli / yabancı ve sadece saha performansı” olarak baktıkça ve kolay yolu seçip, “gerilemenin sebebi” olarak “kafayı yabancılara taktıkça” çözümü bulamayız!..
Spor sadece “spor ve skor” değildir; anlayalım, artık!..

Berna Başkan, aman dikkat!..
Kayserispor’un “yeni” teknik direktörü Bülent Uygun “hedefi” yüksek yere koyuyor ve… 
Diyor ki; “”Kayserispor için el birliği ile güzel şeyler yapmamız gerekiyor. Berna Hanım’la yeni bir yola çıkıyoruz. Sportif direktörümüz Bülent Bey de önümüzdeki süreçte güzel görevlerde bulunacaktır. Beraber transferlerimizi gerçekleştireceğiz. Güzel bir kadro oluşturacağız. Devre arası, bu şerefli ve onurlu formayı hak edecek futbolcu kardeşlerimizi buraya getireceğiz. Kayserispor’u bulunduğu yerden çıkararak, bu sezon ufak da olsa bir tarih yazmış olacağız. Sonraki yıllarda da Şampiyonlar Ligi’nde ya da Avrupa Ligi’nde oynayan bir Kayserispor’u ortaya çıkarmak istiyoruz. Hedefimiz budur.” 
Sayın Berna Gökbaşı “Lütfen İzmir’de bir dostunuz varsa”, ona sorun ve de “Bülent Hoca’nın Süper Lig’e çıkan Bucaspor’un başına gelince kadroyu hemen hemen tümüyle temizleyip nasıl 20’den fazla transfer yaptığını ve de küme düşmenin kesinleştiği haftalarda nasıl bırakıp gittiğini öğrenin…”
Ve de ocak ayında “transfer harekâtına” öyle başlayın; yanlış hatırlamıyorsam, yeni hocanız o zamanlarda “bir menajerlik şirketinin de ortağı idi”, ama Bucaspor “onun yaptığı transferler yüzünden” mali olarak battı ve bugün nerelerde bir araştırın!..

Şaka!..
“En iyi kadro Galatasaray’da” dedik; hâli ortada!..
“Yoo, Başakşehir’in kadrosu daha iyi” dedik; beş gün geçmedi, Roma’yı ihya ettik!..
“Tersine bir şom ağızlılık var” galiba, bizlerde!..

Sözün özü
Kulüp başkanlarına; “Denenmiş ve ‘başarısız olmuşlar’ ile yeni deneme yaparsanız”, bilesiniz ki; Siz de “denenmiş” durumuna düşersiniz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.