Selçuk giderken, Arda geliyor mu?..

A -
A +

Arda ve “Arda’nın arkasına saklananların”, millî takımda Fatih Hoca’ya yaptıklarından sonra, Galatasaray’ın “eski kaptanı” için çok ağır yazılar yazdım ve haklıydım.
Arda’yı “Galatasaray’da Arda yapan” hocasına karşı aldığı vaziyet ve yaptıkları tam bir “sportif ihanet” idi…
Arda, “Hocası yüzde 100 hatalı bile olsa”, ona karşı “yaptıklarını yapmamalı” idi ki… O “manevi intihar olayında”, Fatih Hoca’nın “yanlışı yoktu ve hatası yoktu!..”
Ve de “Atletico Madridli, Barcelonalı” Arda, “onu havuza itenlerin” kurbanı olmuş, bu arada “özel hayatında da onu ‘doğru’ yola sokacak” bir “baba” hocadan yoksun olduğu için, büyük bir yalnızlığın içinde, futbolun zirvelerinden çok aşağılara doğru yuvarlanmıştı.
Şimdi… Arda, nihayet “gerçek Arda’ya yakışacak” bir dönüş ile kendine gelmiş ve “tribünlerdeki on binlerin, TV’lerdeki yüzbinlerin gözleri önünde”, hocasından özür ve af dilemişti…
Doğrusu, “o el öpme ve kucaklaşma sahnesi, ‘göz yaşartıcı’ film sahnelerinden biri” gibiydi ve filmin “iyi son ile’ biteceğinin” de işareti idi!.. “İyi son”; Arda “asıl yuvasına dönecek” ve “Onu ‘O yapan’ formasına da kavuşacaktı”; Florya’sına da! Ve elbette “onu bekleyen” Galatasaray Müzesi’ne de!..
Ve de, bu “iyi son”, bugünün Ardalarına da, bundan sonra gelecek olan “bütün” Ardalara ders ve örnek olacaktı; inşallah “gerçek” olur!..
Bir kaptan (Selçuk) giderken, bir kaptan (Arda) gelir ve Galatasaray’ın şu anda ihtiyacı olan “kaptanlık boşluğunu” doldurur!..
Galatasaraylıların belki de “yarısından fazlası” tereddüt içinde; “Doldurabilir mi?..”
Galatasaraylılar, siz “Selçuk’un son yıllarındaki” durumuna bakarak karar vermeyin; Selçuk ile Arda arasında çok büyük “iki fark” var. Arda, “Galatasaray altyapısından geldi”; bir; Arda, Selçuk’tan “çok daha büyük bir futbolcudur”; iki!..
Biliniz ki, Arda, “Emre Belözoğlu’ndan da “büyük” bir futbolcudur; Fenerbahçelilerin “Galatasaraylı Emre’ye nasıl sahip çıktıklarına bir bakın” ve de “gelirse” eski kaptanınızı siz de “öyle” kucaklayın!..

Ayağına kurşun sıkan Federasyon!..
Bir Federasyon, hem de “işler iyi giderken”, dahası “durup dururken” kendi ayağına “okkalı” iki kurşun sıkar mı?..
İnanmak mümkün değil, ama Nihat Özdemir hem de “iki hafta içinde” bunu yapmayı başardı ve Federasyonu’nu da, Merkez Hakem Komitesi’ni de “topal ördek” durumuna düşürdü!..
“Zorlu Oda buluşması” ve TFF Mali Fair Play talimatında “borçlu kulüplere tanınan sınırlamayı ‘yüzde 30 aşma sağlayan’ maddeyi hem de “sezon ortasında” değiştirerek “yüzde 10 arttırmak” 45’lik bir tabanca kurşunu gibiydi!..
Hele hele gelen tepkiler üzerine “kararın geri çekilmesi” bir federasyon için “hem fikri, hem fiziki iflas” demekti; o da oldu!..
Bitmedi, bu arada gerçekleştirilen “Zorlu Oda Buluşması”, hem Federasyon, hem de Merkez Hakem Komitesi içim tam bir “Domdom kurşunu” oldu!..
Nitekim “hem federasyonun, hem MHK’nın, hem Fenerbahçe’nin üzerine gölge düşüreceği çok açıkça belli olan bir ‘özel büro’ toplantısının nelere mal olacağını hesaplayamayan” bir Federasyon Başkanı ile “o büroya giden” MHK Başkanı’nın, bundan sonra “dünyanın en maharetli terzileri de olsalar” dikiş tutturamayacakları daha “ilk derbide” ortaya çıktı.
Beşiktaş Başkanı’nın Fenerbahçe derbisinden sonra “açık açık” söyledikleri, Galatasaray’ın hocasının, Göztepe yenilgisinden sonra “iğneli” imaları, “zorlu” bir dönemin başladığını gösteriyordu. Ve de…
Ceza kuruluna gönderilen Beşiktaş Başkanı ile Galatasaray Hocasının “kurulun ‘ceza tayinine gerek yoktur’ kararı” ile aklanmaları, “zorlu” dönemin sezon sonuna kadar devam etmesinin yolunu da “resmen” açmıştı; eyvah ki, ne eyvah!..
Ve çok açık ki, “bu buluşma”, doğrudan Fenerbahçe’yi yaralamıştı; zira sarı-lacivertlilere her yenilen takım “Zorlu buluşmayı” ortaya atacak, dahası “Hakemler ‘Zorlu buluşmanın etkisinde olmadıklarını gösterme’ yarışına” gireceklerdi. MHK da “duruma doğrudan” müdahale edemeyecekti; zira başkanı Zekeriya Alp, “Zorlu buluşma odasında” ayağına “domdom kurşunu” yemişti!..
Dedim ya “daha ilk hafta”, kurşunları, “iki penaltısı verilmeyen” Beşiktaş ile o maçın hakemleri Cüneyt Çakır ile Mete Kalkavan da yedi.
“Kaş yapayım” derken “Göz çıkarmak” sözü, bu tablo için çok hafif kalıyordu ve de futbolumuz, “ayaklarına kurşun sıkılan” kurullarıyla, “Teşbihte hata olmaz” bahanesine bile ihtiyaç olmayan “topal ördek” benzetmesini yakasına takarak uçurumun kenarına gelmiş bulunuyordu!..
Ve… Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz’ın “Zorlu buluşmasını” da kattığı zehir zemberek “Unutulmamalıdır ki; Firavun varsa Musa var, laneti varsa Felak-Nas var. Lanet döner dolaşır yapanı bulur günümüzde canlı örnekleri olduğu gibi!” açıklaması da, uçurumun içinin alev alev yandığını gösteriyordu!..

Buyurun cenaze namazına!..
Beşiktaş, TFF’ye müracaatla “Fenerbahçe maçının hakem, gözlemci, temsilci raporları ile VAR konuşmalarının kendilerine verilmesini” istemiş ve Federasyon bu isteğe cevap vermemiş. Beşiktaş Kulübü, “Tahkim itirazı için” kendilerine “bu müracaatın cevabının verilmesi gerekirken verilmediğini” belirterek, ikinci bir müracaat yapmış, “TFF’ye verdiği mühleti uzatmış” ve de “Eğer gene verilmezse, ‘Tahkim müracaatımızın yapılmaması’ sebebiyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunacağız” demiş.
Ben bu satırları yazarken, daha “bu müracaata cevap verip verilmediği” belli değildi, ama belli olan bir şey vardı; işler çığırından çıkmıştı. Nihat Özdemir Federasyonu “gücünden çok şey” kaybetmiş, kulislerde “Yolun sonu galiba” tartışmaları başlamış, hatta “MHK Başkanı’nın istifası cebinde” fısıltıları yaygın hâle gelmişti!..
Bakalım, devran neyleyecek?..

Acı gerçeğe karşı, “asparagas” haberler mi?
Gazetelerde “Fenerbahçe FIFA’lık oldu” başlıklı haber; “Fenerbahçe, geçen sezon 1,4 milyon avro bonservis bedeliyle transfer ettiği Ferdi Kadıoğlu için NEC Nijmegen’e sadece ilk taksit olan 700 milyon avro ödeyince FIFA’lık oldu. Hollanda kulübünün şikâyetiyle ilgili kararın ocak ayında alınması bekleniyor.”
Şimdi, “bu ajans haberini sayfalarına koyan” gazetelerde, “haftalardır Fenerbahçe’nin ocak transferinde patlatacağı bombaların haberleri okuyan” okuyucular ne düşünür, merak ediyorum.
Şu anda “bonservis bedeli” en az “5 milyon avroya çıkan” bu genç yıldız için, Hollanda kulübüne “700 bin avro ödeyemeyen” bir kulübün, “yıldız bombaları patlatması nasıl mümkün olabilecek” diye düşünenler “acaba” haksız mı olurlar?..

Şaka!..
Bir Fenerbahçeli okuyucumdan mail; “Yaktı bizi Zorlu Center’da yapılan toplantı. Beşiktaş’ı yendik, Ersun Yanal kaldı. Ben zaten hayatımda Cüneyt Çakır’ı hiç sevemedim!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.