“G.Saraylı olmayı” anlamak!..

A -
A +

İnanamıyorum, “Okumuşlar, Mektepliler” olarak bilinen bir büyük kulübün üyelerinin aralarında kurdukları “sosyal iletişim gruplarının içinden” bu kadar “seviyesiz ifadelerin kullanıldığı” mesajlar nasıl çıkar?..
Hem de bu gruplarda “Divan Kuruluna üye olmak gibi” bir etikete sahip üyeler çoğunlukta olursa!..
“Fikri izan ve insafsızlık” o noktalara kadar vardı ki, “Ben bu tabloya tahammül edemem” diyerek “gruptan ayrılanlar” bile var; işin “ağır hakaretlere, hatta tehditlere kadar varması”, tepki gösteren üyelerin “ne kadar haklı olduğunu” ortaya koyuyor!..
Ve de, “böyle mesajların sahiplerinin gruplardan ihracı” da gündemde!..
Ne yazık ki, “bazı üyeler” hâlâ ve hâlâ “Galatasaray gibi bir kulübün üyesi olduklarının” farkında değiller. “O kulübün ne olduğunun anlamına” varamamışlar.
Dahası, “Liseli” ile “Liseci” etiketleri arasındaki farkı da anlayamayacak kadar da “öngörü fakirrliği” içindeler!..
Kulübün Başkanı “bir dizi operasyon için” hastanede yatıyor, Başkan Vekili ve Başkan Yardımcısı “ölüm riski olan” bir pandemik hastalığın pençesinden yeni kurtulmuşlar; “onlar için” hem de “kişiliklerine dönük” çok ağır nitelemelerle “sözüm ona eleştiri yapmak” bir Galatasaray Kulübü üyesine yakışır mı?..
Bu nasıl bir “kan davasıdır” ki; gözleri, kulakları, yürekleri ve beyinleri “izana, insafa” kapatıyor?..
Onlar da insan, elbette, “böylesine” bir dünyada, böylesine “imkânların, imkânsızlıkların çok gerisinde kaldığı” bir süreçte, Galatasaray gibi bir kulübü yönetenler “hata da yapacaklardır, eksik de bırakacaklardır”; ama terazinin öteki kefesi, “inanılmaz olumlu adımlar ve başarılan işler ile” doludur!..
Taaa, “1955’lerden beri Galatasaray’ı yazan” bir gazeteci olarak diyorum ki; “Adnan Polat yönetimi istisna edilirse, Alp Yalman yönetiminden beri Galatasaray’ın başına gelen en başarılı yönetimdir, Mustafa Cengiz yönetimi!..”
Eğer “vicdanları varsa” ki, elbette vardır; özür dilemeli, “Çok ileri gittik, hata yaptık” demelidirler!..
Bilmelidirler ki, eleştirinin seviyesi, Tevfik Fikretlerin, Ali Sami Yenlerin ruhlarını rahatsız etmemelidir!..
Evet, eleştiri herkesin hakkıdır, hatta “sert eleştiri” de hakkıdır, “hesap sormak” da hakkıdır, “Daha iyi yapacaklar var, bunlar gitsin” demek de hakkıdır; ama “izan ve insaftan yoksun” bir seviyede “cephe” almak, işte bu olmaz, olmamalıdır!..

Oturma adabı!
Geçen hafta sonunda Mustafa Başkan evine gelmiş, evinin salonunda üç de misafiri ile beraber kameraların karşısında. Üç misafirin ikisi Abdurrahim Albayrak ile Yusuf Günay… Üçüncü misafirin “adını yazmıyorum” ama ona diyorum ki; “İnsan kameraların karşısında biraz toparlanır, öyle oturulmaz, hele de kameralar ‘gazeteci kamerası’ ise!..”

“G.Saraylı olmayı” anlamak!..

Akıllar başa böyle mi gelmeli?..
Uluçmarket’in “ana bölümünü yazmıştım” ki, “Galatasaray üyelerinin sosyal gruplarındaki mesajlarına yeniden bir göz attım”; Mustafa Başkan’ın “beyninden 10 saat süren bir ameliyat geçirdiği” haberlerinden sonra, birdenbire hava değişmişti!..
“Gözlerin nemlendiği, fazla ileri gidildiği” yazılanlardan belli oluyor ve art arda “birlik ve beraberlik” çağrıları yapılıyordu.
“Ameliyatın başarılı ve Başkan’ın da iyi olduğu” açıklamaları da, gerilmiş havayı yumuşatmış, “sevgi, saygı, kardeşlik” ifadelerini çoğaltmıştı!..
Kendi kendime “Akıllar başa böyle mi gelmeliydi?” diye sordum.
Mustafa Başkan’a, ailesine, yakınlarına, dost ve arkadaşlarına, başta Galatasaray yönetimi ve camiası olmak üzere tüm spor camiasına “geçmiş olsun” ve “acil şifalar” dileklerimi sunarken, “yakın zamanda görevinin başına döneceği” inancımı da tekrarlamak isterim; “Galatasaray’ın ona ihtiyacı var!..”

Maçlar oynanmalıdır ve oynanacaktır!..
Çok garip kişileriz, koronavirüs pandemisi “sosyal hayatı, iş hayatını büyük ölçüde kısıtlayınca” ve de “bu kısıtlamalardan, en küçüğünden, en büyüğüne kadar bütün kurum ve kuruluşların, doğal olarak da çalışanlarının ekonomik durumları etkilenince, dört gözle “normale dönüşü” bekler olduk; temennilerin bini bir para hâline geldi.
Şimdi devlet, yavaş yavaş “kısıtlamaları kaldırmaya başladı”; ekonomi çarkını hızlandıracak sosyal hayata moral verecek kararlar alınıyor; bu defa kıyameti koparıyoruz; “Maçlar oynanır mı, kornerlerde kafa kafaya çıkılacak? AVM’ler, berberler açılır mı, ne tedbir kalacak, ne kısıtlama, başa döneceğiz!..”
İlk bakışta “itirazlar haklı görünüyor” ama eğer “bizler birer vatandaş olarak ‘alınacak olan kişisel tedbirleri yerine getirir’ de ‘getirmeyenleri uyararak getirir hâle getirirsek’ kısıtlama ve yasakların kalkmasının olumlu sonuçlarının görüleceği” bir sona yaklaşırız; neden olmasın?..
Vatandaşlık budur; sadece “itiraz’ ve laf” ve de dahası “her şeyi devletten beklemek” sorunu çözmez!..
Maçlar oynanmalıdır, oynanması için de maç öncesi, maç sırası ve maç sonrası Kulüpler, görevliler, Sağlık Bakanlığı ve Federasyon “alınması gereken” bütün tedbirleri almalıdırlar ve alacaklardır da!..
Hayırlı olsun!..

Futbolcular dikkat!..  
Deniyor ki; “Bir futbolcu ‘Ben hayatımı ve ailemi riske atamam, maçlarda oynayamam’ diyebilir!..”
Elbette haklıdır ve “bu tavır” hakkı ama olabilir ama bilmelidir ki, itirazı kulübünden ayrılmasıyla sonlanacaktır!..
Peki ama “bunu diyecek ve kulübünden ayrılacak olan” futbolcuyu “hangi kulüp” transfer eder de oynatır?..

Şaka!..
Geçen sezonlarda kadrosunu “Galatasaray’da oynamış veya Galatasaray’ın talip olduğu futbolcularla dolduran” Fenerbahçe’nin “bu sene de Arda ve Mert Hakan başta Galatasaray’da oynayan ya da Galatasaray’ın talip olduğu oyunculara talip olduğu” haberleri spor sayfalarını süslüyor!..
Sanmam, “geçen yıldan ders almıştır” Ali Koç Başkan, iddiaya giren var mı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.