Acul medya ve elleri cepte hoca!..

A -
A +

Önce neden “acul” dedim yazımın başlığında, onu anlatayım.    Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Acul” kelimesinin karşılığında “Aceleci / Hızlı / Çabuk” yazar.
İşte onun için “bu üç kelimeyi de ifade eden” sözcüğü kullandım, okuyucularım hangisini isterlerse ya da “düşünürlerse” o kelimeyi yakıştırırlar; Fenerbahçe -Denizlispor (1-0) maçından sonra spor medyamızda atılan başlıklara, yazılan ve söylenen yorumlara…
Ooo… “Erol Bulut gitmiş, Emre Belözoğlu dönmüş, onunla beraber Fenerbahçe’de sahalara dönmüş, yeni bir sayfa açılmış, şampiyonluk yolu aydınlanmış…mış…”
Elbette “iki elin parmaklarının toplamından çok az” istisnalar da vardı; “Puan cetvelinin sonuna demir atmış bir ekibi 1-0 yenmek, ‘oynanan futbola bakılınca’ pek bir şey ifade etmiyor. ‘Yeni bir sayfanın açıldığını söylemek için’ hiç olmazsa birkaç haftanın geçmesi gerekiyor” diyorlardı.
Nitekim, Denizli maçından sonra oynanan ilk maçta, Y. Malatyaspor önünde “gene kötü futbol” ve gene “kötü bir sonuç” ortaya çıktı. Hem de “çoğu ilk on birde oynayan dokuz futbolcusunun pozitif çıkan testler yüzünden” değil sahada, yedek kulübesinde bile olmadığı bir Y. Malatyaspor vardı, Fenerbahçe’nin karşısında…
Aculcular, sezon başından beri “Fenerbahçe’nin tam bir gel-git içinde çalkalandığını” hemen unutuvermişler; 1-0’lık Denizlispor maçından sonra, “toz pembe bir Fenerbahçe tablosu” oluşturuvermişlerdi.
Onca milyon avroharcanarak 23 futbolcuyla kurulan yeni kadronun “ilk 11 için eksik gediği tam dolduramadığını” akıllarına bile getirmeden, “Samatta için” bile “Yeniden doğdu” diyebilen acul futbol ulemamız, bire türlü gerçekleri yazamıyor, “asıl sorumluları saklamak adına”, eski hedefi anarak “İşte Erol Bulut gitti, her şey düzeldi” mesajı vermek için yarışıyorlardı!..
Ne var ki, bu acı tablonun iki başsorumlusundan birini “teknik adam olarak” takımın başına geçirmekle “düze çıkılacağına inanmak gibi” bir garip iyimserliğe imzalar atılırken Y. Malatyaspor’undaha bir hafta dolmadan “pembe rüyalara” son verebileceği düşünülmüyordu.
Ve de, noktayı o gece aspor’da Reha Kapsal “Emre Belözoğlu’nu çok severim, başarılı olmasını isterim” dedikten sonra koymuştu; “Elleri cebinde teknik direktör olunmaz. Antrenmanda da, maçta da elleri cepte, olmaz!!!”

Sergen Hoca’ya!..
Tekrar yazıyorum; “dertsiz başına dert açmak” peşindesin, yapma…
İşler iyi gidiyor, Galatasaray ve Fenerbahçe sana çalışıyor, “şampiyonlukta uzak ara öndesin, takımın iyi”; dahası “durmadan konuştuğun hakemler” sana ve takımına karşı olsalar, MHK sana ve takımına “engelleme yapmak istese” tablo bu kadar güzel olabilir miydi?..
Sana mı düşüyor; “bir hakemin üst üste iki defa senin takımının maçında görevlendirilmesinin hesabını sormak?..”
“Kulüpler Birliği Başkanı da olan” Başkan’ının ve de “futbol ile ilgili yöneticinin” işleri ne; “hesap sorulacaksa”, onlar sormayacaklar mı?..
Sen “takımına bak, rakiplerine bak, taktik ile uğraş”, ötesi yöneticilerinin işi!..

“Hakemlere hakaret et” yönetmeliği!..
Ey Federasyon, “değiştirin artık”, kulüp başkan ve yöneticilerinin “hakemleri en ağır sözlerle hakaretlerle infaz etmelerine izin veren” yönetmeliği…
“Başkana veya yöneticiye ‘bilmem kaç günlük hak mahkûmiyeti ve de bilmem kaç bin lira para cezası’ verildi” haberlerini her hafta bol bol okuyoruz.
Okuyoruz da, “hakemlere saldırılar” bitiyor mu, ne gezer; hem de artarak devam ediyor.
Ne de zira “o hak mahrumiyetinin hiçbir kıymetiharbiyesi yok; stat ve salonların protokol tribünlerine giremiyorlar, para cezalarını da kulüpler ödüyor” o kadar!..
Peki, “sabıka kaydı”; ne kadar ağır ceza alırlarsa alsınlar, “sabıka kayıtları, sezon sonunda siliniyor”; ertesi sezona “tertemiz” giriyorlar.
“Sabıka kaydını” silme, yeni sezonda “yeni ceza alırken, sabıka kaydı işlesin, cezalar katlansın” ve de… “Makul ve mantıklı bir süreyi aşarsa, mesela toplam iki yıllık 720 gün gibi bir rakama ulaşırsa” işte o başkanın ve yöneticinin “başkanlık ve yöneticilik yapma hakları” sona erdirilsin!..
Para cezaları da “gerçekten ve doğrudan kendi cebinden ödeyecek” hâle getirilsin; görelim bakalım “hakemlere hakaret” kalır mı, ortada!..

Müracaatı Bedri Baykam yapmış!..
Tartışılıp durdu, “Fenerbahçe, daha önce ‘yıldızlar ve şampiyonluklar’ konusunda Federasyon’a müracaat etti mi, etmedi mi” diye…
“Fenerbahçeliliği ile ünlenmiş” Bedri Baykam da “tartışmaya katıldı” ve dedi ki:
“Geçmiş şampiyonluklar konusunu ilk gündeme taşıyan kişi, 1998'de ben oldum. Fenerbahçe 1907 Derneğinin lokalinde düzenlenen ‘Fener Dünyayı Yener' sergimin kataloğunda Türkiye çapında düzenlenen bütün eski şampiyonlukların dökümünü verdim ve ‘Türkiye Birincilikleri, Fenerbahçe Açık Ara Önde' başlığıyla bunu spor dünyasının dikkatine sundum. Daha sonra, FB TV'de beraber program yaptığım Ferruh Tanay ile birlikte, 2014’te TFF’ye çok içerikli bir dökümle müracaat ederek, 1957 öncesi şampiyonlukların tescili için resmi başvuru yaptık. Federasyon, ‘bir yetkilisinin' aylar sonra gönderdiği kaçamak bir e-Mail ile bunu gündemden düşürmüştü.”

Şaka!..
Anlıyorum, Avrupa’dan döndüğünde seni almayan eski kulübüne kırgın ve küskünsün. Ama bunu “Galatasaray’dan ayrılanlara, Galatasaray’ın sözleşme uzatmadıklarına, Galatasaray’ın almak istediklerine Fenerbahçe forması giydirerek gideremezsin; koca bir sezon bitiyor, onlardan kaçı, “senin onlara verdiğin değerin karşılığını verecek bir futbol oynayıp”, Fenerbahçe’ye “gerçek katkı” sağlayabildi; bir tane bile var mı?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.