Yüzde 51 / Yüzde 19 / Yüzde 30; kimin payları?..

A -
A +

 Kimse kusura bakmasın, İtalya ve Galler önünde 180 + 10 dakikada “bir gol bile atamayan” ve de “skordan öte futbol bakımından da bizleri fena hâlde mahcup eden” takım için “Millî Takım” demeye dilim varmıyor, kalemim yazmıyor!..

--------

Önce şişir Allah şişir… Sonra vur Allah vur… Sonra gene şişir… Sonra gene vur; vur da vur, vur da vur!..

İşte benim anlı ve de şanlı futbol ulemamın “büyük” çoğunluğunun beş gün içinde spor sayfalarında ve de spor ekranlarındaki seyrisefain’i; yani “Şenol Güneş kaptanlığındaki futbol gemimizin dolaşımını anlatım” tablosu!..

Kimse kusura bakmasın, İtalya ve Galler önünde 180 + 10 dakikada “bir gol bile atamayan” ve de “skordan öte futbol bakımından da bizleri fena hâlde mahcup eden” takım için “Millî Takım” demeye dilim varmıyor, kalemim yazmıyor!..

Ve de diyorum ki; “bu acı tablonun sorumlusu yüzde 51 pay ile futbol gemimizin kaptanı Şenol Güneş, yüzde 19 pay ile geminin personeli ve de yüzde 30 pay ile de bizler, yani geminin turistleri olan futbol yorumcuları!..”

Gruptaki maçlar başlamadan yapılan “torba kadro / çorba taktik” denmesinden öteye gitmeyen üç hazırlık maçındaki futbol kalitesine hiç itibar etmeyerek, “İtalya’yı bile yenebiliriz” söz ve yazıları ile “balonu şişiren” bizler değil miyiz?..

Kaçımız, o günlerde “Bu gemi engin sulara açılamaz, Kaptan’ı rotayı doğru tayin edemiyor, hazırlık döneminde bile ‘deneme’ bahanesiyle bir araya getirilemeyen personeli neredeyse ‘birbirini tanımamanın, birbiriyle uyum sağlayamamanın şaşkınlığı içinde” diye yazabildik, söyleşebildik?..

Hele hele, ya “gemiyi İtalya’dan sonra Galler kayalıklarına da çarptıran” Kaptanmızın “Sorumlu benim” diyerek, “bütün sorumluluğu, hatta pozisyon pozisyon anlatıp ‘çalışmıştık ama yapamadılar, edemediler’ diye personele yüklemesine” ne diyebildik?..

Bizler, “hamaset” söz konusu olunca “gerçekleri” rafa kaldırmıyor, sonra da “acı gerçekle karşılaşınca”, aslında “kendimize düşen sorumluluk payının acısı ve öfkesini de ekleyerek”, başlamıyor muyuz; Kaptan’a ve personele “vurmaya”; vur da vur, vur da vur!..

Hele hele Kaptanımızın “personeli için ‘tecrübesizler’ demesi” yok mu; insanın “onun ağlanacak hâline gülmemesi” mümkün değil!..

“Bu personel tecrübesiz ise, neden tecrübelileri seçmedin” sorusunu sormayı bir yana bırakarak… “Bu personelin bu gemide bugüne kadar kaçar defa seyahat ettiği, sayısal olarak ortada iken… Ve de ne yazık ki, “bu personelin büyük çoğunluğunun Avrupa’nın ve Türkiye’nin önemli takımlarının as elemanları arasında olduğunu bile unutan” ve “geminin kayalıklara çarpmasının sebeplerinin başına ‘tecrübesizliği’ koyan” bir Kaptan ile karşı karşıya olduğumuzu da yazmamız ve söylememiz geremiyor mu?

Sözü ve yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum; “Uluslar Ligi’nde küme düşen” bir futbolumuz var ve de “düşüren” bir Kaptanımız!..

O günlerde “bizler” futbolumuzu küme düşüren Kaptanımız için “yazılması ve söylenmesi gerekenleri” yazabilsek ve söyleyebilsek, dahası “ne yapması gerektiğini” anlatabilsek, “anlamıyorsa”, ona anlatacak üst sorumlulara “gereğini yaptırabilsek”, büyük bir ihtimalle bugünlerde “yeni bir kaptanın yönetiminde” gemimiz İtalya ve Galler kayalıklarına çarpmayabilirdi!..

Bilmem ki, “bu görevi” bugün yapabilecek miyiz?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.