Ümit, Kaf Dağı'nın ardında değil, 1 Ocak'ta!..

A -
A +

Fatih Hoca, Kayserispor mağlubiyetinden sonra uzun uzun konuştu. "Herkesi ikna edebilmek için" çok çabaladı… Galatasaraylılar "İnşallah söyledikleri olur" dediler ama büyük bir çoğunluk "endişe içinde" ve "az ümitli" idi…

Hocanın söyledikleri içinden "önemli paragrafları" buraya alıyorum, "Kimlere söylendiğini" de kaydederek…
TARAFTARA: "… Kaybetmek istemeyiz. Puan da kaybetmek istemeyiz, mağlup da olmak istemeyiz ama futbolun içerisinde bunlar var. Bu durumdan hoşlanmamamıza rağmen bu kayıpların sezonun başında olması, ileride olmasından iyidir."

CAMİAYA: "… Galatasaraylılar bilmelidir ki biz doğru yoldayız. Neticeler yanlış olabilir ve bize yardım etmeyebilir. Hepimiz bunları bir tarafa koyacak, çok çabuk ayağa kalkabilecek tecrübeye ve Galatasaraylılığa sahibiz."

YÖNETİME: "… Karamsarlığa kapılmanın hiçbir manası yok. 1 Ocak ve sonrasında görecekler ki müthiş bir Galatasaray takımı olacak. Şimdi çok zaman var. Biz bunların üstesinden geliriz. Merak etmesinler, kusura bakmasınlar. Bazen böyle üzüyoruz."

FUTBOLCULARA: "… Bazı oyuncuların Galatasaray adına ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Bazı oyuncuların da forma fırsatından yararlanamadığı çok net. Bunların hepsini tartarız, adilane davranırız. Burada bir sorumlu varsa kimin olduğu tamamen belli. O yüzden ben de bunları söylüyorum."

VE… BAŞKAN'A "DOLAYLI" MESAJ: 1 Ocak ve sonrasında "Müthiş bir Galatasaray takımı" nasıl olacak; paraları şimdiden hazırlamaya başla Burak Başkan; gelsin transferler!..

Zira, bu takımın orta sahası darmadağınık, bekler güven vermiyor, stoperler bir ileri, iki geri, ferdi hatalarla kolay gol yediriyorlar, hücumcular "karavana şut" abonesi, duran toplar, kornerler "şutlar gibi" karavana, taç atmak, taç atana âdeta işkence, gençler bile üst üste iki maç çıkaramayacak kadar bitkin ve yorgun!..

Tablo ortada; Florya'da "gerçekten 'idman' yapıldığına inanmak" çok güç!..

Ben söylemiyorum, maçlar ve istatistikler, dahası mağlubiyetlerden sonra Fatih Hoca kendisi söylüyor; işiniz çok zor Burak Başkan!..

Benim ekleyeceğim tek şey var; sahadaki takımda oyun, tümüyle kadroda takım disiplini yok; futbolcular birbirinden ve hocalarından kopuk; Florya'ya "acilen" bir ağabey gerek!.. Bu ağabey, Fatih Hoca'ya da hatalarını, yanlışlarını söyleyecek bir "sorumlu" yönetici olmalı… Disiplin Kuruluna "ağabeylik eden" Alp Yalman örneği…

Bugün "Atletizm yazacaktım" ama Ah şu Galatasaray!..
Ben 66 yıldır, "spor yazarım, sadece futbol değil"; sporda da "bir numaram atletizmdir!.."

Sonra "basketbol", sonra "tenis", sonra "bisiklet" ve sonra da "futbol" gelir!..
Bugün "atletizm yazacaktım" ama "ülkeye 'sporu getiren' ve 'sporların kulübü' olan Galatasaray'da öyle şeyler oluyor" ki, onlarca milyon taraftarı olan bu kulübün "içine düştüğü" karanlığı yazmamak, "sporlara ihanet" olur!..

Atletizmi, "Ankara'dan taaa Urla'ya kadar gelen 'kötü kokuları' yazma görevimi" gelecek haftaya erteliyorum.

Sevgili Nezir Önal'ın iki yazısını okuyarak, "öğrendiğim ve 'biraz araştırdığım' olayları, iddiaları ve gelişmeleri" yazacağım. Üstelik "Atletizm Federasyonu seçimleri" de yaklaşıyor. Yazacak ve anlatılacak çok şey, aralarında "Türkiye sınırlarını aşanlar" da var; mutlaka yazılmalı ve "varsa" sorulacak hesap, sorulmalı!..

Acı gerçek ortada!..
"Düşman Başkan / Mustafa Cengiz" zamanı: "Rizespor maçında 'beraberliğe razı olunup, bir puana rıza gösterilse 1 puan farkla gelecek şampiyonluk" ama "Gol atayım" derken yenilen golle, kendi stadında sahayı 'sıfır' puanla terk etmek ve de şampiyonluğu "iki gollük averaj farkı ile" kaybetmek!..

"Dost Başkan Burak Elmas" zamanı: Galatasaray tarihinde görülmemiş bir şekilde "Ligde üst üste iki beraberlik, iki mağlubiyet alarak, 4 maçta 10 puan kaybetmek" ve puan cetvelinde 12'nciliğe düşmek!..

Farkı fark ediyor musunuz, Galatasaraylılar?..

Şaka!..
Fatih Hoca, durup dururken ve hem de sonunda "Şenol Hoca yerine 'Biz' diyerek 'çok kötü sonuçlara ve ağır eleştirilere rağmen" istifa etmeyen…

Gazetelerde yazıldığına göre "karşılıklı '10 milyon TL'lik' anlaşmayla koltuğunu bırakan" millî takımın son hocasını savunurken… Anlaşılıyordu ki, "kendini" de savunuyordu!..

Buraya kadar tamam da, "Galatasaray'da bugünlerin geleceğini" nereden biliyordu?..

Yılın takımı ve sporcusu!..
Elbette ülkemde "yılın takımı" art arda iki yılda "ikinci Avrupa şampiyonluğunu getiren" Ampute Futbol Millî Takımımızdır!...

Futbolumuz, FIFA sıralamasında 41'inciliğe, UEFA Uluslar Ligi'nde 3'üncü kümeye düşerken, "ay yıldızlı" Ampute Millî Takımımızın "yenilgi yüzü görmeden" finallerde 36 gol atıp, sadece 2 gol yiyerek ulaştığı zirve, göz yaşatıcı idi…

Federasyon Başkanı'dan yöneticilerine, hocalarımızdan, futbolcularımıza kadar emeği geçen herkese binlerce teşekkür… Helal olsun, alınlarınızdan öpüyorum!...

Ya Altaylı Erhan Çelenk; onu "nasıl yılın sporcusu" saymam!..

Evet, galibiyetler, şampiyonluklar getirecek goller atmadı. Ama "Sporun bir numaralı kriterinde 'destan' yazdı"; bütün sporculara, sporu sevenlere "İşte sporun sporcusu budur" diyerek, yıllarca unutulmayacak bir "fair play" tablosuna imza attı.

Yavaşlayan rakibinin önünden kaptığı topla boşalmış rakip sahada "gole giderken", onun seke seke kendisini yere bıraktığını görünce, durdu ve topu taca yolladı…

Maçtan sonra "O pozisyonun sonu gol olsa, biz oradan öyle galip gelsek bu bana, Altay Spor Kulübü'ne yakışmazdı" dedi ve ilave etti; "Hoca'm Mustafa Denizli de 'Golü atsaydın, seni o dakikada dışarı alırdım' dedi…"

Söyleyin sevgili okuyucularım, bu çocuğun alnından öpülmez mi? İşte, onun için "Ülke sporunda benim için '2021'de yılın sporcusu' odur!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.