Hâl-i pürmelal… Ve Galatasaray…

A -
A +

Hâlâ konuşuyorlar… Doğrusu ya, Fatih Hoca’nın spor yazarlarının önüne çıkıp  “masal anlatmasındaki” pişkinliği, Burak Başkan’ın Galatasaraylıların önüne çıkıp “hikâye anlatmasındaki” cinliği anlamakta zorluk çekiyorum. Zira G.Saraylıların artık onlara inanacaklarını sanmıyorum.

“Düşman oluştur - Hedef saptır - Başarısızlıkların sebep ve sorumluluğunu hakemler başta düşmana yükleyerek hedef olmaktan kurtul”; işte buldukları “kurtulma yolu” ama… O yol “Galatasaray’da” tam bir çıkmazdır; kül yutulmaz; yutturmaya çalışan medya cambazlarına rağmen…

“Bir hoca” düşünün, “Hakeme ‘had dersi’ veriyor ama kendisi, “had bilmezlikten ‘aldığı cezalar’ ile neredeyse Guinness Rekorlar Kitabı abonesi” olacak…

“Bir başkan” düşünün, “hem Futbol Federasyonu talimatlarından”, daha da önemlisi “hem de başkanı olduğu kulübün tüzüğünden” haberdar olmadığını ortaya koyan açıklamalar yapıyor, sözler söylüyor.

Ve daha da inanılmazı; kulüp yönetim odalarını boks ringlerine çeviren, gonk sesleri yerine küfürlü bağırlar duyulan, ama Başhakem ağır sözler söyleyerek odayı terk edince “has Galatasaraylı Genel Sekreter ile has Fenerbahçeli Başkan Başdanışmanı arasındaki boks maçının sonucunu tayin edecek düdük çalınmadığı için” seyircilerin araya girerek “beraberliği ilan ettikleri acı ve çirkin” gösteri…

“Uzmanlık dalları arasında benzerlikler olan” bir Genel Sekreter ve Başkan Danışmanı… Başkan hem de Fenerbahçe Kulübü Üyesi olan” bu danışmana nereden ihtiyaç duyuyor?

Ve de “Yönetim Kurlu kararı” olmadan nasıl görev veriyor ve maaş ödüyor? Benzer bir durum, Sevgili Bülent Timurlenk’in ifadesiyle “… CEO olarak atandığı kulüpte hangi spor yönetimi tecrübesiyle bu göreve getirildiği belli olmayan ve Londra’da ikamet eden bir profesyonel…” olayında da var…

Hâlbuki Galatasaray Tüzüğü “bakınız” ne diyor:

“87.16) Kulüp işlerinin yürütülmesi için yürütme birimini ve diğer kadroları saptamak, personeli işe almak, ücretlerini belirlemek, işten çıkarmak 

MADDE 89: Genel Kurul’dan yetki alınmış olması koşulu ile Kulübü yükümlülük altına sokacak kararların en az 7 (yedi) üyenin olumlu oyu ile alınması zorunludur.” 

Bu maddelere ortada iken, “Ben başkanım, istediğimi alır, istediğim maaşı veririm” ne demek oluyor?

Dahası, TV ekranlarında “Galatasaray’da başkanlık sistemi vardır, yapabilir” diye ahkâm kesenler de, kanunları ve tüzüğü hiç bilmediklerini gösterip, duruyorlar…

“Başkan Yardımcısı ve Sportif AŞ görevlerinden istifa ettiğini” yazılı olarak bildiren “Rezan Epözdemir olayı” Başkan ve yönetim adına tam bir fiyasko…

Başkan’ın “Genel Kurul’da seçildiği yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmediğini” bildiren Epözdemir ile istifa eden Genel Sekreter Köksal Ünlü’nün yerine iki yedek üye ataması” da gülümsemelere yol açtı. Zira “Bir; Epözdemir yönetim kurulundan istifa etmemişti. İki; yedekten gelecek üyeler atanmazdı, aldıkları oya göre, en yüksek oydan başlamak üzerine yönetimde açılma olduğunda sıra ile girme hakkını kazanırlardı.”

Hey gidi koca Galatasaray hey, “ne hâllere düştün” ve “nasıl yönetilmeye başladın”; çok açık ki…

“Yeni bir yönetime ve başkana ihtiyacın var”; nasıl olur bilmem, ama “bu ihtiyaç giderilmezse” G.Saray’ın nereye gideceğini düşünmek bile istemiyorum; gönlü Galatasaray’dan yana olan” bir spor insanı olarak!..

Ve de Fatih Hoca’mız (1)… 

“Biten”, daha doğrusu “kendini bitiren” bir hocası var, Galatasaray’ın!..

Bakın ne diyor; Galatasaray Divan Kurulu Üyesi (Geçen dönem Disiplin Kurulu Üyeliği de yapmıştı) Ayhan Yeğinsu:

“Yorum yok... Tespitler:

  • GS’den kiralık giden Yunus, GS’nin sol tarafını felç etti, iki de gol attı...
  • GS transfer ettiği Rumenler sahada ne yaptı? Cevap hiçbir şey...
  • Kerem’in oynadığı futbolda ciddi düşüş var... (Neden acaba?)
  • GS’de ne yaptığını bilen oyuncu sayısı “zero”...
  • Hangi taktik ile oynanıyor? Oyun içinde gidişata göre ne tedbir alınıyor?

Aslında saymakla bu liste uzar gider...

Neyse ilk devre sonu yakın... 

Transfer listemiz hazırdır mutlaka...

Siz ikinci yarıda bu takımı görün...” 

Ve de Fatih Hoca’mız (2)…

Hâlâ ve hâlâ “hakemlerle uğraşmayı savunma zanneden” ve de bütünüyle “inandırıcılığını kaybetmek üzere olduğunu fark edemeyen” Fatih Terim, bilmem ki Bülent Timurlenk’in şu satırlarını okudu mu? 

“Son altı günde Rezan Epözdemir’in adının Kerem’den daha fazla medyada yer aldığı bir takım kazanmayı hak etmedi, beraberliği hak eden ise haftalardır bu futbol kaosuna rağmen takımlarını destekleyen G.Saray taraftarıdır…

Bir futbol takımının bütün hafta gündeminde başkan ve yöneticiler varsa, maç günü bile futbolculardan rol çalıyorlarsa işi zordur.”

“Hoca’sını korumak için” Federasyon’a ve hakemlere savaş açan bir Başkan ve…

“Başkan’ını korumak için” hakemlere ve Federasyon’a açtığı savaşa devam eden bir Hoca!.. 

Ve sahada “döküm döküm dökülen” bir takım… Ne olacak bu işin sonu?..

Cevabı beklenen soru!..

Necati Çeteci’den bir mail; “Türkiye Atletizm Federasyonu seçimlerinden sonra, Erzurum’da yapılan bayrak yarışlarının sonuçlarının değiştirilerek ilan edilmesindeki şaibenin ortadan kaldırılması için soruşturma açılmasını ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasını beklerken Federasyon Disiplin Kurulu Başkanlığından konuyla ilgili savunma yapmam istendi. Konuya açıklık getirmek ve bu tür olayların tekrarlanmaması için ulaştığım bilgileri sosyal medyadan grup arkadaşlarımla paylaşmamın spor ahlakı ile bağdaşmadığı öne sürülüyor.”

Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar’ın “açıklaması gereken” bir durum; kim, kimi, neden karalamak istiyor” anlaşılması gerek…

Şaka!..

Ali Koç ile, Burak Elmas karşılaşmışlar, hâl hatırdan sonra Ali Koç sormuş; “Sen mi, ben mi daha önce gideceğiz?..”

Burak Elmas gülümsemiş; “Sen dört yıldan fazla kaldın, ben daha yeni geldim, daha çok vaktim var!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.