“Başkent, Naili Moran Atletizm Sahasız Olmaz!”

A -
A +

Evet, sevgili Necdet Ayaz kardeşim, spor adına, sporun anası olan “Atletizm” adına yazdığın “Başkent, Naili Moran Atletizm Sahasız Olmaz!” başlıklı yazını büyük bir üzüntü içinde okudum; çok haklısın!..
İnsanlık tarihinde, “spor, atletizm ile başlar” ve bugün de dünyanın dört bir yanında “spor” denilince “ilk akla gelen” de atletizmdir!..
Yazdığın gibi, dün de, bugün de “Olimpiyat” demek, “Atletizm” demektir, yarınlarda da “Atletizm” olacaktır!..
Şu satırlarını, sporla ilgili olan ve de “özellikle sporu yönetenler” hiç ama hiç unutmamalıdırlar: “Dünyadaki en önemli spor organizasyonunun Olimpiyat Oyunları olduğu hepimizin malumudur. Dört yılda bir organize edilen Olimpiyat Oyunları’nın açılış ve kapanış törenleri atletizm sahasında yapılıyor. En fazla madalya bu branşta dağıtılıyor. Her branşta koşu bölümünün olması atletizmi sporların temeli, Olimpiyat Oyunları’nın da can damarı konumuna getiriyor.
”19 Mayıs Spor Kompleksinin yıkılması ve yerine “modern bir stadyumun yapılması kararı” alınanı yıllar oldu.

Kararın alındığı günlerde, “Yapılacak yeni stadyumun altında, ‘yıkılan stadyumun altında ve etrafında olan bütün spor dallarının merkezlerine yer verileceği, stat ile beraber yıkılacak olan Naili Moran Atletizm Sahasının başka yere taşınacağı bilgisini” almıştık.
Ben de, “Sporumuzun atletizm sahasız olmayacağının” ve “Atletizm dünyamızın endişe içinde olduğunun” altını çizen yazılar yazmıştım. Necdet Ayaz kardeşimin yazısından anladığım kadarı ile “hâlâ Naili Moran Atletizm Sahasına yeni bir yer bulunamamış” ve “Üç yıldan önce de problemin çözülmesi mümkün olmayacakmış...”
Sporun her dalında “futbol hariç” en üst düzey organizasyonlarda “bizleri madalya yağmuruna tutan” sporcularımız, dünya spor zirvelerini şaşkına çevirirlerken “Sporların Anası” atletizmde, “bu acı tablo ile” karşılaşmak, doğrusu ya insanı üzmekten de, üzülmekten de öteye taşıyor... Atletlerimizin, onların hocalarının gözleri yaşlı... Elbette “atletizme aşık” olan bizlerin de, atletizm yazan çizenlerimizin de!..
Merak ediyorum; “bu acı tablo ortada iken” Atletizm Federasyonu ne yapıyor?..
Ve Spor Bakanı’mız Mehmet Muharrem Kasapoğlu ne düşünüyor?..
Türk atletizminin gözyaşlarını dindirecek bir çözümün müjdesini verelebilecekler mi?..
Ülkenin her tarafında “küme düştüğümüz” futbol için milyarlar harcanacak modern statlar yapılırken, “sporların anası olan” atletizmde “bir Naili Moran Atletizm Stadı” yapamayarak... Hem de Başkentimizde “atletizmi sokakta bırakırsak”; bu tablo Türkiye’mize yakışır mı?..

G.Saray, kabuğuna çekilemez!..

Şaşıyorum, TV ekranlarında kurulup, “Bu kadar para o oyuncuya verilir ama verilmemeli... Bunca borç içinde olan Galatasaray (ki, Üç Büyükler içinde en az borçlu. Ö. U.) bu ölçüde transferler yapamaz” diyorlar...
Gazetelere bakıyorsunuz, mesela “örnek çok ama” ben bir tanesi ile ilgili haberi sütunuma alıyorum; beraberce okuyalım: “Fenerbahçe’nin Güney Koreli savunma oyuncusu Kim Min-Jae’nin yeni takımı belli oldu. Fransa Ligue 1 ekiplerinden Rennes, 25 yaşındaki oyuncuyu kadrosuna kattı. Fransız ekibi bonservis bedeli olarak Fenerbahçe’ye 18 milyon avro ödeyecek.” Ligini PSG’nin 20 puan gerisinde 4’üncü bitiren Rennes, “dünyada yığınla benzeri olan” bir stopere “18 milyon avro” ödeyecek, Türkiye’nin en büyük kulüplerinden biri olan Galatasaray ise “en büyük problemi olan orta sahaya, bu problemi çözecek bir oyuncunun bonservisine 4 / 5 milyon avro ödememeli” öyle mi?..
Peki sevgili meslektaşım, “Galatasaray nasıl şampiyon olacak, nasıl “asıl hedef” Avrupa Kupalarına katılacak, 4 milyonluk bonservisi olan oyuncuları” bile alamazsa?..
Taraftarlar, tribünlere “kimi seyretmek için” gidecek, TV başına oturacak?..
Eğer “borçluluk sorununun böyle çözüleceğini” sanıyorsak ve “böyle bir çözümü uygulamaya koyarsak”, Avrupa’da “Karadağ takımlarını bile” yenebilir miyiz, acaba?.. Borçları ödemenin çaresi; “Giderleri ‘böyle yanlış formüller ile’ azaltmak değil, gelirleri artırmaktır...”Tri bünleri dolduracak, Avrupa Kupalarına katılacak, TV başlarına milyonları oturtacak, forma / eşantiyon satışlarını artıracak coşkuyu oluşturacak, reklam verenleri, sponsorları arkasından koşturacak takımlar kurulmalıdır; çözüm buradadır!..
“Kuruşun hesabını yaparak” ülkenin en büyük holdingini kuran merhum Vehbi Koç’un torunu Ali Koç, işte bu sezon “nihayet” bu şaşmaz gerçeğin gereğini yapıyor!.. Hocasıyla, transferleriyle, “şampiyonluğun ve Avrupa Kupalarının hakkını verecek” bir takım kurdu; helal olsun!..
Düşünüyorum; “Galatasaray kabuğuna çekilsin” diyenler, acaba Fenerbahçeli mi?..

Diagne, “doğru” söylüyor!..

Diagne, “Benim oynamaya ihtiyacım var. Oynadıkça açılan bir oyuncuyum. Türkiye’deki en iyi forvetin kendim olduğunu düşünüyorum. Baktığım zaman elde ettiğim başarılardan bunları görebiliyoruz. Gol atmakla ilgili kalitemi herkes biliyor ve isteyince de neler başarabileceğimi kendim de biliyorum. Ağır bir sakatlık geçirdim. O dönemi arkada bıraktım, artık yeni bir sayfa açılıyor. Fiziksel ve mental olarak da kendimi hazırlıyorum, yeni sezonda yeni bir Diagne göreceksiniz.” Okan Hoca, ona bu şansı tanımalı; “golcü ve forvet olarak” sayfalarda adı geçenlerin çoğundan iyi olduğunu görecektir; Mustafa ve Gomis’ten de.

Şaka!..

Marcao gitti, bence “bu hâliyle oynamaya devam edecekse”, Kerem de gönderilmeli ya da “kulağı iyice çekilmeli!..” Her “duran top vuruşunun başında” o; “art arda karavana atmak bile” onu mahcup etmiyor!.. Ve... Ne yazık ki, Okan Hoca kenarda seyrediyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.