‘Volcker’ sesleri yükselirken!..

A -
A +
Bundan yaklaşık 43 sene önceydi. 1979'da ABD Başkanı Jimmy Carter döneminde, Paul Volcker, ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı olarak göreve başlamıştı. Ülkede enflasyon yüzde 12-13 seviyelerindeydi. ABD için oldukça yüksek rakamlardı bunlar. FED Başkanı Volcker, o dönemde çift hanelere ulaşan bu enflasyonu bastırmak için faiz oranlarını yüzde 21,5 ile, ABD tarihinde eşi benzeri görülmemiş noktalara çıkardı. Arkasından konut ve otomobil kredi faiz oranları bu seviyeye yaklaştı. Ekonomi resesyona girdi, işsizlik patladı... Sonuç, 3 yıl sonra enflasyon yüzde 3-4 patikasına çekilebildi. “Enflasyon belası ile yaşamaktan iyidir” diyerek, bir yeri yaparken bir yerden taviz verdiler.
 
Bugün gelinen noktada ABD kamuoyunda ve otoritelerde yine “Paul Volcker” sesleri yükseliyor. Sebebi, son enflasyon rakamı... ABD’de geçen hafta açıklanan haziran ayı enflasyonu, yüzde 9,1 ile son 41 yılın zirvesini tazeledi. Yıllar sonra yine çift haneye doğru bir hareketlilik söz konusu. Üstelik emtia fiyatlarında bir süredir yaşanan gerileme ve FED’in faiz artış sürecinde bulunmasına rağmen... Şimdi gözler 27 Temmuz’daki FED faiz kararına çevrildi. Enflasyon rakamı öncesinde 75 baz puanlık faiz artışına kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak enflasyon sonrasında beklentiler, 100 baz puana doğru yükselmeye başladı. Bu gerçekleşirse, hâlihazırda 1,75 olan FED politika faiz oranının, 2,75’e çıkarılması söz konusu olacak. Bunun da ötesinde FED’in gelecek aylara yönelik vereceği mesajlarda “daha da şahinleşme” beklentisi hâkim... Çünkü 2,75’lik faiz oranı bile 9,1’lik enflasyon rakamının çok altında... Paul Volcker gibi bir hareket çekerler mi bilinmez ancak agresif bir FED, Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
 
Dolar endeksinin 108’i aşarak tarihî zirvelere koştuğu, avronun bile ABD para birimi karşısında tuş olduğu bir dönemde, zaten yeterince hırpalanmış TL’yi nasıl savunacağız? Bunun planlarının yapılıyor olması lazım. İthalat ve cari açık hâlâ yüksek, dövize ihtiyaç var, rezervler bu tabloyu çok desteklemiyor. TL’deki değer kaybı, alınan her önlemin ardından devam ediyor. CDS risk primi geçen hafta bir ara 900 gibi yüksek bir seviyeyi test etti. 17,50’nin üzerinde dolarda rahatsızlık artabilir.
***
Piyasalara dönüp bakacak olursak...
 
BORSA: BİST100 endeksi 2.360-2.400 bandının üzerinde tutunmaya devam ediyor. Bu destek seviyeleri korundukça endeks bazında endişeye gerek yok. Yukarıda ise 2.470 seviyesinin üzerinde kapanışlar gelmeden, sırtımızı rahat yaslanamayacağız. İkinci çeyrek bilanço dönemi yaklaşıyor, hisse ve sektör bazlı hareketlilikler öne çıkabilir. Yüksek enflasyon-yüksek ciro denkleminde ana eğilim, kârların da iyi geleceği yönünde... Petrol fiyatlarındaki gerileme hisse bazlı hareketlere sebep oluyor. Dünyada demir-çelik fiyatlarının gerilemesi bir süredir borsadaki sektör hisselerine nasıl olumsuz yansıdıysa, petrokimya sektörü de ‘brent’te yaşanan gerilemeden olumsuz etkileniyor. Bugünkü eğilimde borsa, yaz aylarını bu seviyelerde konsolide olarak geçiriyor gibi görünüyor. Ortam fırsat verirse, sonbahardan itibaren yeni zirvelere doğru yelken açılabilir.
 
ALTIN: Dolardaki güçlenme ons altını yeni diplere doğru sürükledi. Geçen hafta 1.700 dolar sınırına kadar yaşanan gerileme, gram altın fiyatlarını da baskıladı. Ancak 17,50’yi test eden dolar sebebiyle, gram altın 950 liranın üzerinde tutunmayı başarıyor. Gram için 950-960 seviyeleri, aynı zamanda son 7-8 haftalık dip seviyelerine işaret ediyor. Bu anlamda söz konusu bölgeler satmak için değil alım fırsatı kollamak için daha cazip görünüyor. Tek dikkat edilmesi gereken, ons altın... Orada 1.680 dolara kadar bir gerileme söz konusu olabilir. Bu seviye, ons için de son 2 yılın dibi olması bakımından önemli bir destek vazifesi görebilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.