Hakem değiştirmek kabahat midir?

A -
A +

Spor Toto Süper Lig’in 20’nci haftasında F.Bahçe ile Beşiktaş’ın maçının hakemlerini değiştirmek; evet bir MHK için bir istifa ya da görevden alınmak için yeterli sebeptir.
Herkesin öküzün altında buzağı aradığı iklimde böyle bir hakem değişikliği yapamazsınız. Allah korusun ölüm, sakatlık, kaza, bela olmadıktan sonra...
Bunu size federasyon yaptırdıysa çıkın; “mertçe” açıklayın!
Hakeme maçı tebliğ etmek “tetiği çekmek” gibi bir şeydir.
Artık dönüşü olmaz, hiçbir zaman da asla gizli kalmaz!
Ancak ne yazık ki; bunu idrak edemeyecek bir MHK görev başında.
Ya da bunu düşünemeyecek bir TFF!
“Dediğim dedik, biz her şeyin en doğrusunu biliriz” anlayışı; bugün MHK’yı aşırı şekilde tartışılır hale getirmiştir.
Hiçbir başarı kaydedemeyen can simidi arayan kulüplere bundan daha fazla yardımcı olamazdınız!
Bravo size!

4 tane çok basit sorum var?
“Hakem değiştirildi” haberlerinden sonra, MHK yazılı bir bildiri yayınladı! Benim 4 tane çok basit ve sade sorum olacak!
1) Söz konusu iddiayı, pazar gecesi ekranda Mustafa Çulcu söyledi, Ersin Düzen de konudan haberdar olduğunu açıkladı. Basın bülteni için ertesi gün akşam 18.30’a kadar niye beklediniz? Neden hiçbir gazetecinin telefonuna cevap vermediniz?
2) Bu aralar Riva’da danışmandan geçilmiyor. Her gün birisinin daha “danışman” yapıldığını öğreniyoruz. Bu danışmalarınız size katkı vermiyorlar mı?
3) Yapılan açıklamada hakemlere her hafta maçların perşembe günü öğle saatlerinde tebliğ edildiğinin altı çiziliyor. Söz konusu maç cuma günüydü. Her hakem ve benim gibi bu işi yakından takip edenler de iyi bilirler ki; cuma maçlarının hakemlerine tebligat çarşamba günü yapılır.
4) Yaptığınız bu işgüzarlık size ne kazandırdı? TFF, MHK ve hakemler yıpranmadı mı? Değişmeseydi; bu kadar yıpranır mıydınız?

Ey TFF ey MHK farkında mısınız?
Her fırsatta “Yeni Cüneyt Çakırlar yetiştiriyoruz” diyorlar ya...
Bu koca bir yalan!
Gelin ben size Türk hakemliğinin Avrupa’da nasıl dip yaptığını somut bir şekilde izah edeyim.
UEFA’nın her yıl ocak-şubat aylarında yaptığı seminere Avrupa’dan ortalama en gözde 80 hakem çağrılıyor. Bu yıl 29 Ocak - 1 Şubat tarihlerinde Malta’da yapıldı.
Türkiye’den sadece Cüneyt Çakır çağrıldı.
Oğuz Sarvan ve Zekeriya Alp dönemlerinde 5 hakem çağrılıyordu.
Bu rakam önce 5’ten 3’e, 3’ten 2’ye bu yıl da 1’e düştü.
Çağrılan hakemler aşağıdaki sıralamaya göre bu yıl 1’e düştü.
1) Cüneyt Çakır, Hüseyin Göçek, Fırat Aydınus, Bülent Yıldırım, Halis Özkahya.
2) Cüneyt Çakır, Hüseyin Göçek, Halis Özkahya.
3) Cüneyt Çakır, Hüseyin Göçek.
4) Cüneyt Çakır.
Bu ne demek? Son 4 yılda Türk hakemliği hızla geriye gidiyor demek.
Bundan daha somut bir ölçüm olamaz.

Olmaz, olmuyor da!
Onlarca defa yazdım, yüzlerce defa söyledim.
Yusuf Namoğlu göreve geldiği 3 dönemdir inatla ve ısrarla vazgeçmiyor, 10 hakemle ligi döndürme fantezisinden...
Kendisiyle bu konuyu defalarca tartıştım.
22 hakemin 10’unu kullanmak şuna benziyor; Bir taksi durağında 10 taksiyi işe boğacaksın, diğer 10 taksiyi işe göndermeyeceksin!
Soruyorum size; burada huzur ve güven olur mu?
Biri 3 haftada, hatta 2 haftada cebine 30 bin TL koyacak! Diğeri 10 bin TL bile alamayacak. Üstelik hata yapan-yapmayan ayrımı bile olmadan.
Her hafta 9 maça 10 hakemi atamakla sağlıklı ve başarılı bir iş çıkmaz.
10 çok mutlu hakem, 10 çok mutsuz hakem!
Olmaz! Nitekim olmuyor da...

Emre konusu!
4 Şubat günü Konya-Başakşehir maçı oynandı.
Emre son dakikada ikinci sarı karttan atıldı. Kamuoyunda çok yoğun bir şekilde “Emre niye direkt kırmızı kart görmedi?” sorusu soruldu.
Hakemin “kırmızı” değil de “sarı” kart kararı vicdanlarda hiç oturmadı.
6 Şubat günü yani 48 saat dolmadan hakem, Kayseri-Akhisar kupa maçının tebligatını alarak ödüllendirildi!
Yapma Yusuf Abi! Ne olur bari gözümüze sokma!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.