Erkeklerden tavsiyeler...

-Kömür gibi kara saçınızı sarıya boyamayın... Ne gerek var?..
...
-İlişkilerde rahatsızlık duyduğunuz davranışları net bir şekilde söyleyin... Kaprisle, triple anlatmaya çalışmayın...
...
-Topuklu ayakkabıyla yürümeyi bilmi-yorsanız giymeyin...
...
-Her bulduğunuz abidik gubidik diyeti uygulamaya çalışmayın... 
...
-Sevgiliniz için kız arkadaşınızı satmayın... Sevgilinizden ayrıldığınız gün kapısını çaldığınız kişi olacaktır...
...
-Ehliyetiniz var diye araba kullandığınızı iddia etmeyin...
...
-Dedikoduya biraz ara verin... Sonra yavaş yavaş unutun.. Azaltarak bırakılır eminim...
...
-Yolda kedi köpek gördüğünüzde “Ayyy canımmm çok minnoşşşs’’ deyip iki saat yanınızdaki kişiyi bekletmeyin...
...
-Kadınlardan tavsiye almayın... Onlar sizin kötülüğünüzü istiyor...

Öğrendim ki; “-Yeterince düşmeden, nasıl kalkacağını  öğrenemiyorsun...”

Temel bir gün...

Kahvede deri ceketli kel, iri-yarı bir azman, Temel’e omuz atınca ani bir gerginlik olmuş...
“Bana bak” demiş sarışın Temel;
“-Senden hiç korkmuyorum, çünkü ben cesur bir aileden geliyorum. Dedem paraşütsüz olarak bir zeplinden atlamış, büyükbabam paraşütsüz 2.000 metredeyken balondan atlamış, annem ve babam da yine paraşütsüz olarak pervaneli bir uçaktan aşağı atlamışlardır. Yarın ben de paraşütsüz olarak jetten atla-yacağım!..”
“Deli misin” demiş azman şaşkınlıkla, “Ölürsün yahu?..”
Temel umursamaz tavırla, “Ölürsem öleyim” demiş,
“-Zaten kimsem de kalmadı ki!..”

İtirafım var

(...isim: hami... şehir: istanbul ...yaş: yirmi beş)
Çarşıda arkadaşla yürüyoruz...
Birden yanımdaki kollarını iki yana açarak narayı basıyor “Vay sen nerelerdeydin” diye...
Ve iyice bir sarıldıktan sonra anlıyor karşıdan gördüğünün aslında tanıdığı başka birisine benzediğini...
Ama iş işten geçmiş, rezillik yaşanmış oluyor...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)

Kabullenmek!..

“-İşin aslı o ki; kimsenin bize ödül falan vereceği yok...
...Ve gücümüz yettiğince huylarımız ve kişiliğimize katlanmak durumundayız...
Çünkü ne tecrübe ne de ‘içgörü’ eksikliklerimizi, çıkarcılığımızı ya da açgözlülüğümüzü düzeltme konusunda bize yardımcı olamaz...
Arzularımızın dünyada gerçek bir karşılık bulmadığını öğrenmeliyiz...
Sevdiğimiz kişilerin bizi -en azından bizim umduğumuz şekilde- sevmediğini kabul etmeliyiz...
İhanet ve sadakatsizliği kabullenmeli;
...Ve, belki de en zoru şu ki, bir başkasının bizden kişilik ya da zekâ bakımından üstün olduğunu kabul etmeliyiz...”
(...Sandor Marai)

...gibi bir hayat

-Film indirirken %99’da internet kesilmiş gibi bir hayat...
...
-Ters dönmüş kaplumbağa gibi bir ha-yat...
...
-Duvara şut çekmişsin de sekip suratına gelmiş gibi bir hayat...
...
-0,7 kalemle girdiğin sınavdan 0,5 almışsın gibi bir hayat...
...
-Berber önlüğü altından çalan telefona bakıyormuşsun gibi bir hayat...
...
-999 oyunlu atari kasetinden 15 oyun çıkması gibi bir hayat...
...
-Güneş gözlüğüyle selfie çekerken            gözlük camından yansıyan telefon gibi bir hayat...

KRAMPON

SABRİ Reyiz, başkan Dursun Özbek’i tebrik ederken, “Benim takıma 14 senede veremediğim zararı 2 senede veren Başkan gibi Başkan” ifadelerini kullandı...
...
AZİZ Yıldırım; yine gündemle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu; “Evlilik programlarının yasaklanmasını KHK’ya ben önerdim...”

Bizim pano

Serdar’ın sinüsleri iyice iltihapla dolmuştu...
Baş ağrısı çekilmez boyutlara ulaştığında, tavsiye üzerine Bursa’dan “acı kavun” karışımlı özel bir ilaç siparişi verdi...
Kıymetli ilaç buz kütlesi içinde geldi...
Herkes merak içindeydi, faydası olursa çok kişi kurtulacaktı...
Aklımıza geldikçe “Değişen bir şey var mı” diye sorduk, her seferinde “Henüz yok” dedi,
“-Ama ilaç daha bitmedi...” 
Aradan bir hafta on gün geçti, “İlaç bitti” dedi;
“-Ama zerre kadar düzelme yok...” 
Hemen tavsiye eden arkadaşı aradı... Arkadaş da doktoru... Bugüne kadar faydasını görmeyen kimse olmamıştı...
Doktor da şaşırdı, “Numaramı verin, beni arasın” dedi...
Serdar aradı...
Buruna damlatacağı ilacı, içerek bitirdiği anlaşıldı...
Gülündü... Geçildi...

Ana Kumanda

(...BEYAZ TV – Derin Futbol)
SİNAN ENGİN: Hocam, ben çok değiştim. 20 sene evvel burada olsaydım çoktan dalmıştım sana...
AHMET ÇAKAR: Benim söylediklerimi biri bana söylese ben de dalmıştım valla...