Ayaküstü...

A -
A +
Zaman değişti anam... Okumayana kız vermiyorlar. Ağlamayana aş vermiyorlar. Ekmek, peynir de neymiş Bırak gülü, taş vermiyorlar. … Yazın denizdeler, kışın dağda. Bırak güneşi, kış vermiyorlar. Dilimde tüy bitti, hep söyledim. Bu iş böyle, böyle dedim. Ne biçim iş, renk vermiyorlar. … İşleri dereyi geçene kadar Postu yere serene kadar Bir daha bakmıyorlar ölene kadar Bu ne biçim iş, nereye kadar. Bırak selamı, ses vermiyorlar. … Çok bekledim, öyle ya ne laflar. Baksan çok saflar, uyanıklar. Arkadaşlar, hep tanıklar. Birçoğu şimdi gözümde sanıklar. Bırak tadı, tuz vermiyorlar. … Herkesi aynı, temiz sandım. Meğer ne çok da kandım. Bundan sonra neme lazım. Herkese anladığı dilden vaazım. Doğru söyleyene iş vermiyorlar. (...Mustafa Koç/Okur-Yazar)   Öğrendim ki; “-Düşmek çaresizlik, ayağa kalkmak zorunlulukmuş…”   itirafım var...
(...isim: levent ...memleket: istanbul... yas: yirmi üç)
Geçen gün liseden arkadaşlarla toplanıp eski günleri yâd edelim dedik...
Sohbet muhabbet derken konu benden açıldı ve o öldürücü darbe Samet’ten geldi... Lise 1’de coğrafya dersinde hoca konuyu anlatıyor, kafam biraz dalgın konunun yarısını kaçırmışım o anda hoca bana dönüp “Erciyes de aslında sönmüş bir volkanik dağdır değil mi Levent” deyince sınıfı koparacak cevap benden geliyor...
“-VALLAHA DE!..” 
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
    İnsanlar...
“-İnsan hercai, bir dalda durmaz bir yaratıktır ve belki de satranç oyuncuları gibi gayeyi değil, gayeye giden yolu sever… Kim bilir belki de insanların yeryüzünde ulaşmaya çalıştığı tek gaye, bu gayeye ulaşma yolundaki daimî çaba, başka bir deyişle hayatın ta kendisidir… Ama, ben her zaman istediğimi yapacağım… İstemediğim bir şey uğruna hiçbir şeyi, en ufak bir hevesimi dahi feda etmeyeceğim… Tüm içtenlikle istediğim şey, insanları mutlu etmek… Bu sayede mutlu olacağım ben… Durabiliyor musunuz beni, yer altındaki kovuğunuzdan?..” (…Dostoyewski)


Temel’in yeri...
Adamın oltasının misinası, fırlatma kamışının makara kısmında tamamen karışmış...
Karısından ve baldızından rica etmiş, sokağa çıkmışlar...
Kadınlar misinanın ucundan tutarak kaldırım boyunca epeyce açılmışlar...
Adam da misinayı tekrar düzgünce makarasına sarmaya başlamış...
Fıkraya burada dahil olan yaşlı Temel, oltanın ucundaki iki güzel kadını görünce “Harika” demiş;
“-Gerçekten merak ettim... Beyefendi, acaba yem olarak ne kullanıyorsunuz?..” 

...gündemin kırıntıları...
Milletin kalbi ile gördüğünü, okumuşlar gözleri ile göremiyor. Okudukça körleşiyoruz.
∆∆∆
Doymamışın oğlu olmuş. Babasını soymuş.
∆∆∆
İnsan...
Tarttım, baktım.
Et.
Kemik.
Kan ve su.
Bir de nefis denen darası.
Herkesin içinde bu yarası.
∆∆∆
Türkiye’de ‘darbeler tarihi’ içli dışlı ders olarak okutulmalıdır.
∆∆∆
Elin cebi torba değil ki büzesin.

 

Krampon...

RASİM Ozan’ın yerine Beyaz Futbol’a transfer edilen Ergün Penbe, programa adapte olabilmek için haftada iki gün semt kahvesine takılacak.
∆∆∆
“HAMZA Hamzaoğlu’nu kim kovdu” diyen Dursun Özbek, kovanın kendisi olduğunu hatırlayınca bir...
∆∆∆
KADIKÖY Devlet Hastanesinin adı “Robin van Persie Devlet Hastanesi” olarak değiştirildi…

 

Bizim pano

Haftanın Serdar bombası şöyle;
Sabah çıkarken bir gün önce giydiği montu arayıp bulamamış...
“Akşam maç yaptığımız halı sahada kaldı kesin” diye aklına gelmiş...
Tesislere gidip montu tarif etmeye başlamış;
-Yakası bordo, açık yeşil bir mont...
“Üzerindeki olmasın” demiş görevli...
Başını öne eğip servise binmek için yola koyulmuş...

Ana Kumanda...

(...A SPOR – Takım Oyunu)
SERKAN KORKMAZ: Görüyorsun değil mi Hocam, Barcelona’nın stoperleri bile ne kadar çok teknik...
ERMAN TOROĞLU: Barcelona’nın malzemecileri bile teknik Serkan...

 

Ayaküstü...

 

 

 

 

   
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.