Ecelin geleceğini bilen emelini azaltır

A -
A +

Ecelin geleceğini yakînen bilen bir kimse, emelini azaltır. Zira Resûlullah efendimiz; (Akllı kimse, ölmeden önce hesâbını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir) buyurmuştur. Dünyanın nimetleri hakkında çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir. Ama şu beyit, bütün bunları özetleyivermiştir: Vefâsızdır, ey denî dünyâ senin her ni'metin! Ecel fırtınaları, mahv eyliyor her rif'atın. Dâvûd-i Tâî hazretlerine akrabâlarından birisi: "Akrabâyız, bana nasîhat verip vasiyet ediniz" deyince Dâvûd-i Tâî hazretleri ağlamaya başlar ve; "Gece ve gündüz, yolculukta bir konak yeri gibidir. Dünya ile âhiretin arası bu kadardır. Dünyadan, âhirete mutlaka gideceğimize göre oraya hazırlanmak lâzım. Çünkü yolculuğun bitmesi yakın, ecelin gelmesi de ondan daha aceledir. Ben bunları sana söylüyorum, fakat bu nasîhate, senden çok, benim ihtiyâcım vardır" buyurur. Abdülazîz bin Ebû Revvâd hazretlerine; "Nasıl sabahladın?" diye sorulunca, ağlamaya başlar ve; "Ölümü unutmuş, üstelik günahları da çok olan kimsenin hâli nasıl olur. Ecel, süratle geliyor, ömür her gün eksiliyor. Akıbetin Cennet mi, Cehennem mi, ne olacağı bilinmiyor. Ya Cehennem olursa, hâlimiz ne olur?" buyurur. Ahmed Mürşidî Efendi bir gün talebeleri ile sohbet ederken, bir talebesinin nasîhat istemesi üzerine ona buyurdu ki: "Aslâ dünyâ malına meyletme. Sen bu âleme para ve mal toplamak için gelmedin. İyi ameller yapmak için geldin. Malım mülküm yok deme. Olmadı diye gam çekme. Bu benim mülkümdür diyene, bir gün ecel gelir. Bu sûrette o malın sâhibi olduğuna dâir iddiası yalan olur. Bu yalan dünya, dâimâ insanlara gaflet gömleği giydirir. Bu fânî mülkü elimizden alır. Kendini ona sâhip sanacak bir yalancı müşteri bulur. O da ölür, yerine başkası çıkar. Dünyanın âdeti böyledir. Verir alır, alır verir." "Bugünün işini yarına bırakma" İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretleri kendisinden nasihat isteyen halîfe Hârûn Reşîd'e; "Bugünün işini yarına bırakma, yoksa işleri ve hakları zâyi edersin. İstekler bitmeden ecel gelir çatar. Ecel gelip çatmadan sâlih amel işle. Çünkü ölüm gelince, amel yapılmaz" buyurmuştur. Ömer bin Abdülazîz hazretleri de nasihat isteyen birine yazdığı mektubunda; "Şimdi, sana Allahü teâlâdan korkmayı, Allahü teâlânın sana ihsân ettiği şeylerle, âhirete hazırlanmayı tavsiye ederim. Sen sanki ölümü tatmış, ölümden sonra olan şeyleri görür gibi amel yap. Günler ve geceler, süratle gidiyor... Ömür her gün noksanlaşıyor. Ecel ise yaklaşıyor. Kötü amellerimizden dolayı Allahü teâlâdan af ve magfiret dileriz. Günahlarımızdan ve bu yüzden bize gazab etmesinden O'na sığınırız" buyurmuştur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Her geçen an, ömrümüzü azaltmakta, ecel zamânını yaklaştırmaktadır. Bugün aklımızı başımıza toplamazsak, yarın âh etmekten ve pişmânlıktan başka elimize birşey geçmez. Dünya hayâtı, iş yapacak zamândır. Keyif yapacak, eğlenecek zamân ileride gelmektedir. Orada, dünyâda yapılan işlerin karşılığı ele geçecektir. İş zamânını eğlence ile geçirmek, çiftçinin tohum ekmemesi ve mahsûl almaması gibidir. Cehennemden kurtulmak isteyen, helâl ve harâmları iyi öğrenmeli, helâl kazanıp, harâmdan kaçınmalıdır. Gaflet uykusu ne zamâna kadar sürecek, kulaklardan pamuk ne vakit atılacak? Ecel gelince, insanı uyandıracaklar, gözleri kulakları açacaklar. Fakat, o zamân pişmânlık işe yaramayacak. Rezîl olmaktan başka, ele birşey geçmeyecektir. Hepimize ölüm yaklaşıyor. Âhıretin çeşit çeşit azapları, insanları bekliyor. İnsan öldüğü zamân, kıyâmeti kopmuş demektir. Ölüm uyandırmadan ve iş işten geçmeden önce uyanalım! Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını öğrenip, şu birkaç günlük ömrümüzü, bunlara uygun geçirelim. Kendimizi âhıretin çeşitli azaplarından kurtaralım! Tahrîm sûresi 6. âyetinde meâlen, (Ey îmân edenler, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır) buyuruldu." Bu dünya bir köprüdür... İmâm-ı Gazâli hazretleri de buyuruyor ki: "Ecel sana yaklaşmakta, Cennet ve Cehennemden biri, seni beklemektedir. Ecelinin, bugün gelmeyeceği ne malûm? Bugün gelmezse, bir gün elbette gelecek. Başına gelecek şeyi, geldi bil! Çünkü, ölüm kimseye vakit tayin etmemiş ve gece veyâ gündüz, çabuk veyâ geç, yazın veyâ kışın gelirim dememiştir. Herkese ânsızın gelir ve hiç ummadığı zamânda gelir. Bugün, ecelin geldiğini, dahâ bir gün müsâade etmeleri için, yalvardığını, sızladığını ve sana, bir gün bağışladıklarını ve şimdi, o günde bulunduğunu farz et! O hâlde, bu günü elden kaçırmaktan, bununla, saâdete kavuşmamaktan daha büyük ziyân olur mu? Yarın ölecekmiş gibi, dilini, gözlerini ve yedi âzânı harâmdan koru!" Şu mısralar söylenecek ve yazılacak her şeyi, kısaca özetleyivermiş: Bu dünya bir köprüdür, her gelen geçer durmaz! Hani âbâ-ü ecdâdın, ne oldu, kimseler sormaz. Hani annen, baban nerde, bu dünyâ kimseye kalmaz. Gelenler hep sefer eyler muhakkak dâr-ı ukbaya. Yüzün dön, ilticâ eyle, Cenâb-ı Zât-i Mevlâya!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.