Kibriyâ Allah'a mahsustur...

A -
A +

Allahü teâlâ, kullarına gönderdiği kitapların hepsinde, kibri ve gururlanmayı kötülemiş ve yasak etmiştir. Nahl sûresinin 23. âyetinde meâlen: (Allahü teâlâ, kibirli olanları elbette sevmez!) buyurulmaktadır. Peygamber efendimiz de, bir hadîs-i şerîflerinde; (Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete girmeyecektir) buyurmuşlardır. İslâm âlimleri buyuruyor ki: "Allahü teâlâ ilim, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsân buyurmuştur. Fakat, yalnız üç sıfatı kendine mahsûstur. Bu üç sıfattan hiçbir mahlûkuna vermemiştir. Bu üç sıfatı; kibriyâ, ganî olmak ve yaratmak sıfatlarıdır. Kibriyâ, büyüklük, üstünlük demektir. Ganî olmak, başkalarına muhtaç olmamak, herşey Ona muhtaç olmak demektir." Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecâvüz etmek olur. Allahü teâlâ, kullarına karşı mütekebbirdir. Zira O, kibriyâ sâhibidir. Azamet, büyüklük ve kibriyâ, yücelik ancak Allahü teâlâya mahsûstur. Hadîs-i kudsîde: Bütün fesâdın başı kibirdir (Azamet ve kibriyâ bana mahsûstur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak istiyenlere, çok acı azâb ederim) buyuruldu. Tekebbür edene, yani kibir sâhibi olana karşı tekebbür etmek câizdir. Kibir sâhibine tekebbür etmek, sadaka vermek gibi sevaptır. Kibir sâhibine karşı tevâzu eden kimse, kendisine zulmetmiş olur. Bid'at sâhiplerine ve kibirli zenginlere karşı da tekebbür etmek câizdir. Bu tekebbür kendini yüksek göstermek için değildir. Onlara ders vermek, gafletten uyandırmak içindir. Takıyyüddîn Sübkî hazretleri; "Çok iyi anlayıp gördüm ki, bütün fesâdın başı kibirdir. Kibir, şeytanın büyüklenip kendini beğenmesi ile işlenen ilk günah oldu. Kalbde kibir, büyüklenme hâsıl olduğu zaman, kendisini büyük görüp, başkalarını aşağı görür. Kibir, kalbi nasîhat kabûl etmekten ve emre itâat etmekten alıkoyar" buyurmaktadır. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri bir gün yolda giderken yanından geçen bir köpeği görür ve köpeğe değip necâset bulaşmasın diye elbisesini toplar. O anda köpek, Allahü teâlânın kudreti ile dile gelip; "Benden sana bulaşacak kir, üç defâ yıkamakla temiz olur. Ama senin nefsindeki kibir kiri, yedi deryâda yıkansa temiz olmaz" der. Kibriya yani üstünlük, yalnız Cenab-ı Hakka mahsustur. Sonradan yaratılan, dünyaya gelmesi ve ölmesi kendi elinde olmayan bir insana, kibirlenmek mi yakışır yoksa tevazu göstermek mi? İmâm-ı Zeynelâbidîn hazretleri buyuruyorlar ki: "Kibir sahipleri benim çok garibime gidiyor. Kendilerinin bir damladan meydana geldikleri, sonra da çürümüş, kokmuş leş olacaklarını bildikleri halde yine de kibirlenirler; bunlar neyine güvenirler!" Aklında noksanlık vardır! Müslüman, kibirli olmaz, olamaz. Bir kimse kibirliyse, onun Müslümanlığında ve aklında noksanlık vardır. Zira Ahmed bin Hanbel hazretleri; "Kibir taşıyan kafada, akıla rastlayamazsınız" buyurmaktadır. Kibirli kimse, saadet kapısından içeri giremez. Kendini beğenen, kendini üstün gören, kendini kabiliyetli gören, kendini iyi gören bir kimse, saadet kapısının dışında dolaşır, kapıdan içeri giremez. Kibirli kimse, kibrini kırarsa, kibrini yıkarsa o zaman saadet kapısından içeri girer. Kibir, bütün saadetlere engel bir duvar gibidir. Bu kibir duvarı, saadet kapısını açmaya engeldir. Diğer günahlar, kibir gibi değildir. Allah hepimizi affetsin. Hepimizin günahları vardır. Fakat elhamdülillah Müslümanız. Ancak Müslüman kibirli olamaz. Eğer kibirliyse, o kimsede noksanlık var demektir. Bu çok mühim bir ölçüdür. Kibirden kurtulmanın tek çaresi ise, kibirli olmayanlarla beraber olmaktır. Allahü tealadan ve O'nun dininden bahsederek sohbet etmektir. Allah adamlarını ve müslümanları Allah rızası için sevmek ve sevilmektir. Hiç kızmamak, gücenmemek, darılmamak, haddini bilmek, kusurunu görmek, ayıbını görmektir. İslam âlimleri, akıllı olmak lâzımdır buyurmuşlardır. Akıllı insan, karşısındakinin iyi tarafını, kendisinin kötü taraflarını gören kimsedir. Karşısındakinin kötü tarafını gören kimse, akıldan mahrumdur. Kendisinin iyi taraflarını gören kimse de, akıldan mahrumdur. Demek ki akıllı insan, akıllı, iyi bir Müslüman, daima Müslümanların iyi taraflarını görür, o iyi taraflarına âşık olur. Kendisinin iyi taraflarını göremez. Dolayısıyla daima arkadaşlarına muhtaçtır. Arkadaşlarına muhtaç olmayan, onun hizmetine, duasına ihtiyaç duymayan mahvolmuştur. İşte o, felakettedir. Başarıya da engeldir İnsanoğlu, nefsinin esiri olunca, her şeyi yapacağını, her şeye sahip olacağını zanneder. Ölümü unutur, hiç ölmeyecekmiş gibi hareket eder. Ele geçireceği şeylerde çok acelecidir, sabırsızdır. Halbuki insan, acele etse de, her şeye sahip olmayı arzu etse de, Allahü tealanın takdirinden başkası olmaz. Rabbimizin emri olduğu için sebeplere yapışıp neticeyi sabırla beklemek lâzımdır. Kızmak, sinirlenmek kibirdendir. Aceleci, sabırsız olmak, şeytandandır. Her iki hal de, insanı felakete sürükler. İnsan aceleci, sabırsız da olsa, iş olacağına varacaktır. Netice olarak, İslâm âlimlerinin buyurduğu gibi: "Kibir, her iyiliğe, her fazilete, her güzelliğe ve her başarıya engeldir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.