Allahü teâlânın sevgisi arttıkça...

A -
A +

Bir kimsede, Allahü teâlânın sevgisi arttıkça, kendinden iğrenmeye, halinden utanmaya başlar. Çünkü cenâb-ı Hakkın lütfu ile, bu sevgiye kavuşan bir kimsede, mahluklara ait sevgi yavaş yavaş azalır ve başka şeylere olan bağlılık da yok olur. Kalbinde Allahü teâlânın sevgisinden başka bir sevgi kalmayan kimsede, aşağı, çirkin sıfatlar ve bütün kötü huylar yok olur. Hadis-i şerifte; (Dünyâ sevgisi arttıkça, âhirete olan zararı da artar. Âhiret sevgisi arttıkça, dünyânın ona zararı azalır) buyurulmuştur. Kötü huyların başı... İslâmiyeti öğrenmekten, din büyüklerinin kitaplarını okumaktan, sohbetlerinde bulunmaktan maksat, nefsin kötü huylarından ve çirkin sıfatlarından temizlenmektir. Çirkin sıfatların, kötü huyların başı, nefse düşkün olmak ve onun arzularına, isteklerine tutulmaktır. Çünkü, Allahü teâlâdan başka şeylere düşkün olmak, nefse düşkün olmaktan ileri gelir. İnsan, her şeyi, kendini sevdiği için sever. Çocuğunu, malını sevmek, onlardan istifade edeceği içindir. Allahü teâlânın sevgisi insanı kaplayınca, insan, kendini sevmekten kurtulur. Kendine düşkün olmaktan ve kendini sevmekten kurtulan insan, kendisi ile bağlantılı olan bütün sevgilerden de kurtulur. Kendisinde sadece Allahü tealanın sevgisi kalır. Bu sevgi de onu, çirkin sıfatlardan, kötü huylardan temizler, kurtarır. Veşşemsi sûresinin 9. âyetinde meâlen; (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini günâhta, cehâlette, dalâlette bırakan, ziyân etti) buyuruldu. Allahü teâlâyı sevmek, başka şeyleri sevmekten daha çok olmadıkça, hatta kalbde Allahü teâlâdan başka şeylerin sevgisi yok olmadıkça, kâmil imân ve tam takvâ elde edilemez. Feth-i Mûsulî hazretleri: "Kendi arzularından ziyâde Allahü teâlâyı isteyenin kalbinde Allah sevgisi doğar" buyurmuştur. Seven; sevdiğini Allahü teâlâ için sever, her işi O'nun rızâsı için yapar. Süfyân bin Uyeyne hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâyı seven, Allahü teâlânın sevdiklerini de sever. Allahü teâlânın sevdiklerini seven, Allahü teâlânın rızâsı için sever" Kul ile Rabbi arasındaki perde Kalb, birden fazla şeyi sevmez. Bu bir şeye olan sevgisi kesilmedikçe başka şeyi sevemez. Kalbin mal, evlat, mevki, övülmeyi sevmek gibi çeşitli arzuları, bağlantıları ve sevdikleri görülür ise de bu sevgilileri hakikatte hep bir sevgilisi içindir. O biricik sevgilisi de, kendi nefsidir. Onların hepsini, kendi nefsi için sevmektedir. Bunları, hep kendi nefsi için istemektedir. Onların nefslerini düşünmemektedir. İnsanın nefsine olan sevgisi kalmazsa, nefsi için onlara olan sevgisi de kalmaz. Bunun içindir ki, kul ile Rabbi arasındaki perde, kulun kendi nefsidir. İnsan, hep nefsini düşünmektedir. Bunun için perde, yalnız kendisidir. Bir kul, nefsini düşünmekten büsbütün kesilmedikçe Rabbini düşünemez. Allahü teâlânın sevgisi onun kalbine yerleşemez. Hâtim-i Esam hazretleri buyuruyor ki: "Dört şey olmadan, dört şeyi iddiâ eden yalancıdır: 1- Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden sakınmadan, Allahü teâlâyı sevdiğini iddiâ eden, 2- Fakirleri, yoksulları aşağı görerek, Resûlullah efendimizi sevdiğini iddiâ eden, 3- Elinden geldiği halde fakirlere sadaka vermeyerek, Cennet'i sevdiğini iddiâ eden, 4- Günahlardan sakınmadığı halde, Cehennem ateşinden korktuğunu iddiâ eden yalan söylemiştir." Bir şişeye hava sokmak için uğraşmak lâzım değildir. Sıvıyı boşaltmak lâzımdır. Şişedeki sıvı boşaltılınca, hava kendiliğinden girer. Kalb de böyledir. Mahlûkların sevgisi, hattâ düşünceleri kalbden çıkarılınca, Allah sevgisi, kendiliğinden kalbe gelir. Kalbi mahlûklardan temizlemeye sebep de, Ehl-i sünnet itikâdı, harâmlardan sakınmak, farzları ve diğer ibâdetleri yapmaktır. İsmâil Fakîrullah hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâ gibi sevgilisi olan, başkasına nasıl bakar. Allahü teâlâ gibi habîbi olan, başkasına nasıl güvenir. Allahü teâlâ gibi dostu olan başkasından nasıl korkar. Allahü teâlâ gibi sâhibi olan, başkasıyla nasıl meşgûl olur! Allahü teâlâ gibi güzeli olan, başkasına nasıl gönül verir. Nitekim Allahü teâlâ meâlen; (Beni sevdiğini söyleyip de kalbinde benden başkası olan, iddiâsında yalancıdır) buyurdu." Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri: "Dünyâ mel'ûndur ve dünyâda olan şeylerden Allah için yapılmayanlar da mel'ûndur. Allahü teâlânın sevgisi ile dünyâ sevgisi bir araya gelmez. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için mâsivâyı yâni Allahü teâlâdan başka her şeyi ve bütün maksatları terk etmek lâzımdır" buyurmaktadır. Seven, itaat eder... Abdüsselâm bin Meşîş Hasenî hazretleri, kendisinden nasihat isteyen kimseye; "Dünyâ kirinden temizlen. Arzu ve isteklerine meylettiğin zaman onu tövbe ile düzelt. Allahü teâlânın sevgisine yapış. Allah sevgisi öyle bir şeydir ki, her iyilik, hayır ve üstünlüğün esası odur" buyurmuştur. Abdullah bin Mübârek hazretleri de; "Allahü teâlâya isyân ederken, O'nu sevdiğini söylersin. Eğer sevgin doğru olsaydı, O'na itâat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itâat eder" buyurmaktadır. Gönül Pınarı Allahü teâlâdan başka şeylere düşkün olmak, nefse düşkün olmaktan ileri gelir. İnsan, her şeyi, kendini sevdiği için sever. Çocuğunu, malını sevmek, onlardan istifade edeceği içindir. Allah sevgisi insanı kaplayınca, insan, kendini sevmekten kurtulur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.