Her işte samimi olmak...

A -
A +

İslamiyyete tam uyabilmek, ilim, amel ve ihlâs ile olur. Her sözde, her işte, her harekette, her duruşta, kendiliğinden hâsıl olan ihlâs, muhlas olan kimseye nasîb olur. İhlâs, hâlis, temiz etmek, niyeti temizlemek, dünyâ faydalarını düşünmeden bütün işleri, ibâdetleri yalnız Allah için yapmak demektir. İhlâs, gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veyâ nâfile bütün ibâdetleri, meselâ hayrât ve hasenât yapmağı, müslümânları sevindirmeği, onları sıkıntıdan kurtarmağı, zikri, istigfârı Allah rızâsı için yapmaktır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Bütün mü'minler ibâdet yaparken, Allahü teâlâ emrettiği ve beğendiği için yapmağa niyyet ediyorlar. Böylece ihlâs ile yapıyorlar. Fakat bütün işlerin, iyiliklerin hep ihlâs ile yapılması ve bu ihlâsın kalbe hemen gelmesi lâzımdır. Bazı kimselerde, ibâdetlere başlarken yapılan niyyet, ihlâs, zahmet çekerek, kendini zorlayarak hâsıl oluyor ve kısa bir zaman devam ediyor. Sonra kalbe nefsin arzûları geliyor. Devamlı ihlâs sâhiblerine 'muhlas' denir. Zahmet çekerek elde edilen, devâmsız ihlâsın sâhiblerine 'muhlis' denir. Muhlas olana, ibâdet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkü bunlarda, nefslerinin arzûsu ve şeytânın vesvesesi kalmamıştır. Böyle ihlâs, insanın kalbine ancak bir velînin kalbinden gelir." İhlâs elde etmek için... İş ve ibâdet, ihlâs elde etmek içindir. İhlâs da, hakîkî ma'bûd ve kayıtsız, şartsız var olan Allahü teâlâyı sevmek içindir. İbâdete başlarken nefis ve şeytân ile mücâdele ederek, devâmsız olan ihlâs elde edilebilince, böyle ihlâs ile yapılan ibâdetler de, zamânla nefsi zayıflatır, devâmlı ihlâs elde etmeğe sebep olur. Fakat buna kavuşmak senelerce sürer. Resûlullah efendimiz, Muâz bin Cebel hazretlerini, Yemen'e vâli gönderirken şöyle buyurmuşlardır: (İbâdetlerini ihlâs ile yap. İhlâs ile yapılan az amel, kıyâmet günü sana yetişir.) Bir gün Peygamber efendimiz, huzurunda hazır bulunanlara hitaben şöyle buyurmuşlardır: (Kıyamet günü, ilk hesaba çekilecek üç sınıf insan vardır. Bunlardan birincisi, Allahü tealanın kendisine ilim verdiği kimsedir. Cenab-ı Hak buna; Sana ilim verdim. Bu ilimle ne yaptın, ne gibi amel işledin diye soracak. O kimse de; Ya Rabbi, sabah akşam bana verdiğin ilimle sana kulluk ettim, ibadet ettim. Kullarına senin dinini anlattım ve bunları da senin rızan için yaptım diyecek. Allahü teala, bu kimseye hitaben; Yalan söylüyorsun. Sen, sana verdiğim ilimle, falan kimse ne kadar bilgili, ne kadar âlim desinler diye öyle yaptın ve bu şekilde meşhur da oldun buyuracak ve melekler de; Evet buyurduğun gibi ya Rabbi diyerek Cenab-ı Hakkı tasdik edeceklerdir. İlk önce hesaba çekilecek ikinci sınıftaki kimse ise, kendisine mal, servet verilendir. Allahü teala; Sana verdiğim malla, servetle ne yaptın diye soracak. O kimse; Ya Rabbi, bana verdiğin malı, sabah akşam demeden senin kullarına dağıttım, tasaddukta bulundum diyecek. Allahü teala; Yalan söylüyorsun. Falan kimse ne cömert ne hayır sahibi bir kimsedir desinler diye dağıttın, onlar da sana böyle söyledi, muradına kavuştun buyuracak. İlkönce hesaba çekileceklerin üçüncüsü ise, harpte ölendir. Allahü teala; Sana verdiğim güç, kuvvetle ne yaptın diye soracak. O kimse; Ya Rabbi, bana verdiğin gücü, kuvveti, senin yolunda harcadım, senin rızan için düşmanlarınla harbettim ve öldürüldüm diyecek. Allahü teala ve melekler; Yalan söylüyorsun. Falan kimse, ne kahramandır, ne yiğittir desinler diye harbe gittin, döğüştün ve öldürüldün. Sana da böyle söylediler buyururlar.) Daha sonra Peygamber efendimiz, o sohbette hazır bulunan Ebu Hüreyre hazretlerine dönerek; Ey Eba Hüreyre! İşte Kıyamet günü, Cehennem ateşinin ilk yakacağı kimseler bunlardır buyurmuşlardır. Dâvûd-i İskenderî hazretleri buyurdu ki: "Amelin ve ilmin hâlis olanını iste! Hâlis niyetle Allahü teâlâya ibâdet ederken, insanlık hâli bâzı kusûrların olursa, onlar için de derhâl tövbe et!" İbn-i Hafîf hazretleri buyurdu ki: "Akıllı insan, önce îtikâdını düzeltir ve Rabbine ulaşmaya hazırlanır. Niyetini hâlis yapar, işlerini temiz kılar. İbâdetini güzel yapar ve âhiret azığı toplar. Kendisinin başıboş yaratılmadığını bilir." Sâlim bin Abdullah hazretleri buyurdu ki: "Eğer sen Allahü teâlânın rızâsını gözetirsen, Allahü teâlâ sana yardımcı insanlar gönderir. Allahü teâlânın yardımı, herkesin niyetinin derecesine göredir. Eğer niyet tam hâlis olursa, Allahü teâlânın yardımı da tam olur. Eğer niyet noksan olursa, Allahü teâlânın yardımı da ona göre olur." Şeytana karşı korunmak! Süfyân bin Uyeyne hazretleri buyurdu ki: "Helâl lokma ile, hâlis kalb ile kırk gün ibâdete devâm eden kimsenin kalbi nurlanır, hikmet söylemeye başlar." İnsan, şeytana karşı ancak ihlas ile korunabilir. Zira İslam âlimlerinin büyüklerinden olan Ma'rûf-ı Kerhi hazretleri, kendi kendine; "Ey nefsim! Halis ol, temizlen ki, halâs olasın, kurtulasın" derdi. Hazret i Ömer, Ebu Musel Eşari hazretlerine yazdıkları bir mektupta: "Niyyeti halis olan kimseye, kendisi ile insanlar arasındaki işlerinde, Allahü teala ona yeter" buyurmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.