Orta yolda olmak...

A -
A +

Her iyi huyun zıddı, karşılığı olan sayısız kötü huy vardır. Çünkü iyilik demek, tam orta yol demektir. Bunun sağında veya solunda olmak, iyilikten ayrılmak olur. Zira hak olan, doğru olan yol birdir. Sapık, bozuk yollar ise, çoktur. Doğru olan hak yola kavuştuktan sonra, orada kalmak, oradan hiç çıkmamak da çok zordur. Hûd sûresinin: (Emrolunduğun doğru yolda bulun!) buyurulan 113. ayet-i kerimesi nazil olduğu zaman, Resûlullah efendimiz: (Hûd sûresi, sakalıma ak düşürdü) buyurmuşlardır. Ayet-i kerîmede emrolunan istikâmeti yerine getirebilmek için, Peygamberler, âlimler, evliya ve sıddîklar şaşkına dönmüşlerdir. Bu korku sebebiyle Resulullah efendimizin mübarek sakalına ak düşmüştür. Doğru yolda bulunabilmek çok güç olduğu için: (Sırat köprüsü, kıldan ince, kılınçtan keskindir) buyurulmuştur. Her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde: (Doğru yola kavuşturmasını Allahü teâlâdan dileyiniz!) buyurulmaktadır. Bu sebeple Mü'minin, İslam âlimlerinin kitaplarında bildirdikleri doğru olan, hak yola sarılması lazımdır. Zira Kıyâmet günü, Sırat köprüsünden geçebilmek için, dünyâda iken, doğru olan hak yolda bulunmak gerekir. İslam âlimleri; "Peygamber efendimiz, kıyâmetteki ni'metlerden ve azâblardan her ne haber verdi ise, onların hepsi, insanın bu dünyâda kazandığı huyların, ahlâkın ve amellerin sûretleridir. Oradaki görünüşleridir. Ahlâkta ve amelde doğru yolda bulunmanın, oradaki sûreti, görünüşü de, Sırat köprüsüdür" buyurmuşlardır. Muhammed Bâkîbillah hazretleri: "Sâdıklar ve hakîkate erenler söz birliği ile bildiriyorlar ki: Sırât-ı müstakîm, yâni şaşmayan doğru yol, Ehl-i sünnet vel-cemâatin yoludur buyurmuştur." 'Fırkalara bölünmeyiniz!' Dünyâda iken doğru olan hak yolda bulunanlar, İslâmiyyetten ayrılmayanlar, kıyamet günü Sırat köprüsünü, çabuk geçecek ve Cennet ni'metlerine, iyi amellerin bahçelerine kavuşacaklardır. Burada, din yoluna uymakta gevşek davrananlar, orada Sırat köprüsünü düşe-kalka geçeceklerdir. İslâmiyetin gösterdiği doğru i'tikâddan ve amellerden ayrılanlar, sağa, sola sapanlar, Sırat'tan geçemeyip Cehennem ateşine düşeceklerdir. Abdullah bin Mes'ûd hazretleri şöyle naklediyor: "Resûlullah efendimiz bize, doğru bir çizgi çizdi ve; (Bu, Allahü teâlânın yoludur) buyurdu. Sonra bu çizginin sağından ve solundan çıkan çizgiler çizip; (Bu yolların her birinde şeytan vardır ve kendine çağırır) buyurdu ve; (Doğru yol budur. Bu yolda olunuz. Fırkalara bölünmeyiniz) meâlindeki En'âm sûresi 53. âyet-i kerîmeyi okudular." Orta yol deyince, iki şey anlaşılır: Birisi, herkesin anladığı gibi, bir şeyin tam ortasıdır. İkincisi, izâfî, takdîrî orta olmaktır. Yani belli bir şeyin ortasıdır. Ahlâk bilgisinde kullanılan, bu ikinci ortadır. Bunun için, iyi huy, herkese göre farklı olur. Hattâ, zamâna ve mahalle göre de değişir. Birinde güzel olan bir huy, başkasında iyi olmayabilir. Bir zamanda iyi denilen bir huy, başka zamanda iyi olmayabilir. O hâlde iyi huy, tam ortada olmak değil, ortalamada olmaktır. Kötü huy da, bu ortalamanın iki tarafına ayrılmaktır. (İşlerin en iyisi, onların ortasıdır) hadîs-i şerîfi de bunu bildirmektedir. Bundan dolayı, her iyi huya karşı, iki kötü huy bulunur. İyi huyların hepsi, ortalama miktârda olanlardır. Her iyi huyun aşırı veyâ az olması, birer kötü huy olur. İnsanda bulunması lâzım olan güzel ahlâktan, bazısı vardır ki, ne kadar çok olursa, iyiliği de o kadar artar zannolunur. Hâlbuki öyle değildir. Her iyi huyun bir sınırı vardır. O sınırı aşınca, iyilik gider, kötülük olur. İyi huyun az olması, kötülük olacağı ise, kolay anlaşılır. Şecâat yani kahramanlık ve sehâvet yani cömertlik bunlara birer misâldir. Bu iki iyi huyun yani şecaat ve cömertliğin aşırı, fazla olanları tehevvür yani atılganlık ve isrâftır. Câhiller, hele, İslâm ahlâkını bilmeyenler, isrâf eden kemseyi, çok cömerd sanır ve överler. Tehevvür edenlere de, çok cesûr, kahraman derler. Dinimizi doğru öğrenmeliyiz İnsanda bulunması lâzım olan güzel ahlâktan, huylardan bazısı da vardır ki, az olunca iyi zannolunur. Tevâzu böyledir. Tevazu, insanda kibrin bulunmaması demektir. Bunun noksan olması ise, tezellüldür. Tezellülü, tevâzudan ayırmak ise güçtür. Hattâ çok kimse, dilencinin zilletini, âlimin tevâzuu ile karıştırır. Çünkü, kibirsizlik dilencide daha çoktur. Bu sebeple dilenci, tevazu sahibi sanılır. Halbuki dilencideki tevazu değil tezellüldür ya'ni zillettir ve kötü bir huydur. Demek ki her şeyin orta miktarda olanı kıymetlidir. Aşırı olan her hareket ve söz, orta yol olan hak yoldan ayrılmak olur. Cömertlik güzel bir huydur. Fakat bunun aşırısı insanı israfa sürükler. Cömertliğin az olması da insanı cimri yapar. Tevazu sahibi olmak, güzel huylardandır. Fakat bunun aşırı olması, tezellül olur. Yani insanı zillete, aşağılanmaya sürükler. Tevazuun azlığı ise insanı kibre, kendisini beğenmeye götürür. Bu sebeple her işin orta miktarda olanını yapmak lazımdır. Tabii bunları yapabilmek için de, dinimizi, İslam âlimlerinin kitaplarından doğru olarak öğrenmemiz şarttır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.