Dünyâ, gölge gibidir...

A -
A +

Dünyâ, insanın gölgesine benzer. Kovalarsan kaçar, kaçarsan, seni kovalar. Dünyâ, âşıklarına mihnet, sıkıntı yeridir. Lezzetlerine aldanmayanlara, ni'met, ibâdet edenlere kazanç, ibret alanlara hikmet ve dünyayı tanıyanlara ise, selâmet yeridir. Dünya, ana rahmine nisbetle, Cennet gibidir. Âhirete nisbetle ise, çöplük gibidir. Muhammed Murâd Efendi buyurdu ki: "Dünyada ve ahirette selâmet isteyen kimse, önce bedenini sıhhatli tutup, ihtiyacından fazla şeyleri kazanmak için haddi aşmamalıdır. Kendine her ne muamele yapılırsa başkasına da o muameleyi yapmalıdır. Bu nasihati kabul eden kimse, dünya ve ahirette selamet bulur." Ölümden önce olan her şeye dünyâ denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyâdan sayılmaz, âhiretten sayılırlar. Çünkü dünyâ, âhiret için tarladır. Abdülazîz Bekine hazretleri buyurdu ki: "Seni Mevlâdan alıkoydu ise, dünyâ bir çöp de olsa dünyâdır." Âhirete yaramayan dünyâlıklar, zararlıdır. Harâmlar, günâhlar ve mubâhların fazlası böyledir. Peygamber efendimiz buyurdu ki; (Dünyâ, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamir etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!) Bu dünyâ, çalışmak yeridir. Ücret alınacak yer ise, âhirettir. Abdülehad Serhendî hazretleri, kardeşine hitaben: "Ey kardeşim! Bu dünyâ amel yeridir. Karşılık yeri âhirettir. Ameli, işi bitirmeden ücret, karşılık istemek yersizdir. İş yapma ve amel etme bittiği gün, yapılan işin karşılığı ihsân olunacaktır" buyurmuştur. Dünyâ ile âhiret, birbirinin zıddı Dünyâ, zevk için, lezzet için yaratılmadı. Âhiret, bunun için yaratılmıştır. Dünyâ ile âhiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birinde zevk aramak, ötekinde elem çekmeye sebep olur. O hâlde, dünyâda ni'metleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lâzım olan şükrü yapmazlarsa âhirette çok korkacak, çok acı çekecektir. Bunun gibi, dünyâda tehlikelerden sakındığı, çalıştığı hâlde çok acı çeken mü'min, âhirette çok lezzete kavuşacaktır. Abdullah-ı Ensârî hazretleri buyurdu ki: "Gönlüne gelen ve seni Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şey, dünyâ demektir. Bu kısa ömrü, Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylere yaklaşmakla geçiren, O'ndan başka şeylerle meşgûl olan kimse, âhiretini harâb etmiş olur. Bu ise, akıl sâhiplerinin yapacağı şey değildir." Dünyânın ömrü, âhiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Bunun için Allahü teâlâ, sevdiklerine merhamet ederek, sonsuz ni'metlere kavuşmaları için, dünyâda birkaç gün sıkıntı çektiriyor. Düşmânlarına, hîle, istidrâc yaparak, biraz lezzet verip, çok elemlere sürüklüyor. Allahü teâlâ bir hadîs-i kudsîde buyuruyor ki: (Ey dünyâ! Bana hizmet edene hizmetçi ol! Sana hizmet edene güçlük göster!) Vaktiyle bir kimse ölür ve geride bir köşk ile iki oğlu kalır. Çocuklar, köşkü taksîmde anlaşamazlar ve kavga ederler. Tam o anda duvardan şöyle bir ses gelir: "Benim için birbirinize düşman olmayınız. Ben bir hükümdar idim. Çok yaşadım. Mezârda yüz otuz sene kaldım. Sonra, toprağımla çanak çömlek yaptılar. Kırk sene evlerde kullandılar. Kırıldım. Sokağa atıldım. Sonra, benimle kerpiç yaptılar. Bu duvarın inşaasında kullandılar. Birbirinizle dövüşmeyiniz. Siz de, benim gibi olacaksınız!.." Atâ bin Meysere Horasânî hazretleri, nasîhat isteyenlere: "Dünyâya çok düşkün olduğunuzu görüyorum. Size âhireti tavsiye ederim. Dünyâ işleriyle uğraşırken âhiretinizi unutmayınız. Bir kimsenin dünyâda makam, mal ve mülk sâhibi olması, herkesin yanında sözünün geçmesi, âhirette Cehennem'e düşmesine, ateşte yanmasına mâni olamaz. Orada hüküm, Allahü teâlânındır. Dilerse azâb eder, dilerse Cennet'ine koyar. Onun için bu dünyâda, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya, şu imtihan yurdunda, îmân edip, sâlih ameller yapan, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyan, bu uğurda gelen sıkıntılara katlananlardan olmaya çalışmak lâzımdır" buyururdu. "Mâdem ki dünyâyı terk edemiyorsun!.." Bir gün Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, talebesi Akbıyık Sultan'a hitaben; -Evlâdım bu dünyâ fânîdir. Malı mülkü elde kalmaz. Ne kadar malın olsa murâd alamazsın. Âhiretten gâfil olma. Zîrâ gidişin dönüşü yoktur. Allahü teâlâdan gayri işlere tutulmaktan kurtul. Devamlı bâki kalan işlerle meşgul ol! buyurunca Akbıyık Sultan; -Hocam! Peygamber efendimiz; "Dünyâ, âhiretin tarlasıdır" buyuruyor. Bu sebeple dünyâ malı ile de meşgul olmak gerekmez mi? diye arzeder. Hacı Bayram-ı Velî hazretleri uzun bir sükûttan sonra; -Evlâdım! Mâdem ki dünyâyı terk edemiyorsun, öyle ise bizi terket. Bu dergâhta dünyâ ile meşgul olanların işi yoktur buyurmuştur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıldınız! Âhirette ise, Cennetten ve Cehennem ateşinden başka yer yoktur.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.