Bir şeyin bütünü ele geçmezse...

A -
A +

İnsan, elinde bulunan imkanların yani sıhhatin, servetin, makamın kıymetini iyi bilmeli ve bunları, Allahü teâlânın rızâsına uygun olarak kullanmalıdır. Elindekini az görüp, daha çoğunu isteme felâketine düşmemelidir. "Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz" atasözünü unutmamalıdır. Bir hadîs-i kutsîde buyruldu ki: (Ey Âdemoğlu! Kanâat et zengin ol. Hasedi terk et, rahat ol! Dünyâyı terk et, dînin halis olsun.) Ahmed-i Bîcan hazretleri; "Kim aza kanâat ederse, gerçekten Allahü teâlânın ahdine inanmış olur" buyurmaktadır. Şumeyt bin Aclân hazretleri de, bir talebesine hitaben buyuruyor ki; "Her gün ömrünün bir kısmı gitmekte, sen ise buna üzülmüyorsun. Her gün sana yetecek kadar rızık verilmekte, fakat, sen, sana verilen şeyleri kâfi görmüyorsun ve seni azgınlaştıracak, Allahü teâlâdan uzaklaştıracak şeyi istiyorsun. Aza kanâat etmiyor, çokla doymuyorsun. Kendine ihsân edilen ve içinde bulunduğun nîmetlere şükretmekten âciz iken, daha fazlasını istemek, nasıl uygun olur? İsteğinin fazlalığı seni aldattı. Arzu ve istekleri dünyâ için olan bir kimse, âhiret için nasıl çalışabilir. Hayret edilir, ne kadar çok şaşılır şu kimseye ki, âhirete inanıyor ve dünyâ için çalışıp ona koşuyor." "Hepsini elden kaçırmamalıdır" İnsanın elinde bulunan imkanları sınırlı olsa bile, bunlarla yapabileceği şeyleri yapması gerekmektedir. İleride daha geniş imkanlarla, bilgilerle daha iyisini ve daha çoğunu yaparım demek, insanın kendisini aldatmaktan ve sonunda pişman olmaktan başka bir şeye yaramaz. İmâm-ı Rabbânî hazretleri bir talebesine hitaben yazdığı mektupta buyuruyor ki; "İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namaz, doğru namaz değildir. Görünüşte namazdır. Bununla beraber, doğrusunu yapıncaya kadar, görünüşü yapmayı elden bırakmamalıdır. İslâm âlimleri; "Hepsini yapamayan, elden geleni yapmalı, hepsini elden kaçırmamalıdır" buyurulmuştur. Günâhlarına tövbe etmek, herkese farz-ı ayındır. Hiç kimse tövbeden kurtulamaz. Peygamberlerin sonuncusu ve en yükseği olan Muhammed aleyhiselâm buyuruyor ki; (Kalbimde envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan perde hâsıl oluyor. Bunun için her gün, yetmiş kere istigfâr ediyorum.) Günâhta kul hakkı varsa, buna tövbe için, kul hakkını hemen ödemek, onunla helâllaşmak, ona iyilik ve duâ etmek de lâzımdır. Resûlullah efendimiz buyurdu ki; (Günâh işleyen biri, pişmân olur, abdest alıp namâz kılar ve günâhı için istigfâr ederse, Allahü teâlâ, o günâhı elbette affeder. Çünkü, Allahü teâlâ, Nisâ sûresi 109. âyetinde: Biri günâh işler veyâ kendine zulmeder, sonra pişmân olup, Allahü teâlâya istigfâr ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve af ve magfiret edici bulur, buyurmaktadır.) Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; (Müsevvifler helâk oldu) buyurmuştur. Yanî, ileride tövbe ederim diyenler, tövbeyi geciktirenler ziyân etti. Lokman hakîm hazretleri oğluna nasîhat ederek; "Oğlum, tövbeyi yarına bırakma! Çünkü, ölüm ânsızın gelip yakalar" buyurmuştur. Peygamber efendimiz buyurdu ki; (Allahü teâlâ buyuruyor ki: Ey kulum! Emrettiğim farzları yap, insanların en âbidi olursun. Yasak ettiğim harâmlardan sakın, vera sâhibi olursun. Verdiğim rızka kanaat eyle, insanların en ganîsi olursun, kimseye muhtâç kalmazsın.) Din Büyükleri buyuruyorlar ki: "Bir kimse, şu on şeyi, kendine farz bilmedikçe, tam vera sâhibi olamaz: Gıybet etmemeli. Müminlere sû-i zan etmemeli, kötü bilmemeli. Kimse ile alay etmemeli. Harama bakmamalı. Doğru söylemeli. Kendini beğenmemek için, Allahü teâlânın, kendisine yaptığı ihsânları, nimetleri düşünmeli. Malını helâl yere harcedip, harâmlara vermemeli. Nefsi, keyfi için, mevki makâm istemeyip, buraları insanlara hizmet yeri bilmeli. Beş vakit namâzı vaktinde kılmayı birinci vazîfe bilmeli. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği îmân ve işleri iyi öğrenip, kendini bunlara uydurmalı." Tövbe etmek nasîb olursa... Bütün günâhlara tövbe etmek nasîb olur ve vera ile takvâ yanî harâmların ve şübheli olanların hepsinden sakınmak nasib olursa, büyük nimet, yüksek devlet ele geçmiş olur. Bu, ele geçmezse, bazı günâhlara tövbe etmek ve bazı harâmlara vera eylemek de nimettir. Bu bazılarının bereket ve nûrları, belki hepsine sirâyet eder de, bütün günâhlara tövbe etmeye ve tam vera sâhibi olmaya yol açar. Zira; 'Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de elden kaçırmamalıdır' buyuruldu." Abdüsselâm bin Meşîş hazretleri de, nasihat isteyen bir talebesine; "Farzları yerine getir, günahları terk et. Kalbini dünyâyı istemekten, nefsin arzu ve isteklerinden koru. Allahü teâlânın sana verdiği ile kanâat et. Allahü teâlânın beğendiği bir şeye kavuşursan şükret" buyurmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.