Yüzü dünyaya dönük olandan uzaklaş!..

A -
A +

İnsanın, dünyada rahata, âhirette de ebedi saadete kavuşabilmesi için, yüzünü, gönlünü âhirete çevirmesi, yüzü, gönlü dünyaya yönelmiş olanlardan da uzaklaşması lazımdır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "En iyi kimse, kalbi dünyâya bağlı olmayan ve Allah sevgisi ile çarpandır. Dünyâ muhabbeti, günâhların başıdır. Dünyâyı sevmekten kurtulmak da, ibâdetlerin başıdır. Çünkü Allahü teâlâ, dünyâya düşkün olmayı sevmez. Dünyâ demek, kalbi Allahü teâlâdan gâfil eden, Onu unutturan, kalbe Allah'tan başkalarını getiren şeyler demektir. Allahü teâlâyı unutturan mallar, sebepler, mevkiler, şerefler hep dünyâ olur. İşte bu dünyâ, insanın cân düşmanıdır. Bu dünyânın düşkünleri, hiç toparlanamaz, kendilerine gelemezler. Âhirette de, pişmân olacaklar, çok acılarla karşılaşacaklar. Dünyâyı terk etmek demek, kalbin onu sevmemesi, ona düşkün olmaması, kıymet vermemesi demektir. Ona düşkün olmamak da, varlığı ile yokluğu müsâvî olmaktır. Dünyâ ile âhiret zıttır! Allahü teâlânın sevmediği bu dünyânın arkasında koşmamalıdır! Gönlünü hep Allahü teâlâya bağlamak sermâyesini elden kaçırmamalıdır! Ne sattığını ve buna karşılık neyi aldığını düşünmelidir! Dünyâyı ele geçirmek için âhireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak alçaklık ve ahmaklıktır. Dünyâ ile âhiret birbirinin zıddıdır, tersidir. İkisinin sevgisi bir kalbde toplanamaz. Dünyâya düşkün olanlarla arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, öldürücü zehirdir. Bu zehirle öldürülen kimse, sonsuz olarak ölür. Bunların yağlı, tatlı yemekleri, kalbin hastalığını arttırır. Onlarla görüşmekten, arslandan kaçar gibi, hattâ dahâ çok kaçmalıdır. Arslan insanın yalnız cânını alır. Bu da, âhirette faydalı olur. Dünyâya düşkün olanlarla berâber olmak ise, insanı sonsuz felâkete ve zarara sürükler. Onlarla konuşmaktan, onların lokmalarını yemekten ve onları sevmekten ve onları görmekten sakınmalıdır. Hadîs-i şerîfte; (Zengine, zenginliği için alçaklık gösterenin dîninin üçte ikisi gider) buyuruldu. Onlara karşı yapılan bu alçalmalar ve yaltaklanmalar, onların malları ve makâmları için midir, yoksa değil midir? İyi düşünmek lâzımdır. Malları, mevkileri için olduğunda hiç şüphe yoktur. Bunun sonu da, dîninin üçte ikisinin gitmesidir. Artık Müslümânlık nerede, kurtuluş nerededir? Onların sohbetinden sakın! Onları görmekten sakın!" Ebüssü'ûd Ebü'l-Aşâir El-Bâzinî hazretleri buyuruyor ki: "Bir kimse, seni dünyâlık şeylerle anar ve senin yanında onları överse, ondan kaçın! Yine bir kimse, Rabbine karşı senin gaflete dalmana sebep olursa, ondan yüz çevir, derhal ayrıl! Dünyâ sevgisini doğuran her türlü maddî düşünceyi ve buna benzer meşgaleleri kalbinden söküp at. Seni, Allahü teâlâyı hatırlamaktan alıkoyan her ne olursa olsun, bundan yüz çevir! Kafanda ve kalbinde yer eden lüzûmsuz hâtıralarla oyalanıp durmaktan sakın. Böyle düşüncelerden keder meydana gelir. Çok kerre kederden de gaflet hâsıl olur. Böyle olunca, insanda nefsânî arzular harekete geçer. Bu istek kuvvet bulunca, boş ve faydasız şeylerle uğraşmak arzusu hâsıl olur. Bu arzular galip gelince, kalp zayıflar ve nûru söner. Çok defâ tamâmen telef olur ve akıl ondan sıyrılıp gider. Artık bundan sonra, sanki kalbin üzerine bir perde gerilmiş olur." Abdullah-i Dehlevî hazretleri; "İslâm âlimi, dünyâya düşkün olmaz ve dünyâya düşkün olanlarla birlikte bulunmaz. İslâmiyetin bildirdiği iyi işleri yapar. Çalıştıklarının dünyâdaki ve âhiretteki karşılığını yalnız Allah'tan bekler. Her işinde takvâ, sabır, kanâat, tevekkül ve rızâ yolunu tutar. Onu görenler Allahü teâlâyı hâtırlar. Dünyâ düşünceleri kalbinden kaçar" buyurmuştur. Bahâeddîn-i Buhârî hazretleri anlatır: "Talebeliğimin ilk günlerinde, bir yerde iki kişinin konuşup sohbet ettiğini görsem, gider onlara katılırdım. Onları dinlerdim. Eğer Allahü teâlâdan, Resûlullah'tan, Kur'ân-ı kerîmden konuşup, hayır olan işlerden bahsederlerse, memnun olur ferahlık duyardım. Boş şeyler konuşanlardan ise, keder ve üzüntü duyarak uzaklaşırdım." Ecel ansızın yakalayıverir!.. Hasan-ı Basrî hazretleri, Ömer bin Abdülazîz hazretlerine yazdığı mektupta; "Dünyâya düşkün kimse, murâdına kavuşamaz. Bir gün olsun rahat nefes alamaz. Her gün, ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyâya o kadar dalar, ömür biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda, azıksız âhiret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle duruma düşmekten sakın" buyurmuştur. Ahmed Siyâhî hazretleri de, oğluna nasihat ederek buyuruyor ki: "Ey oğul! Dünyâya sarılmış ona gönül vermiş olanlarla bulunma. Onlarla sohbet ve berâberlik, gam, keder ve üzüntü getirir. Bu tecrübe ile sâbittir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.