Açgözlülük, insanı fakirleştirir

A -
A +

İnsan olarak çoğumuz, başkaları hakkında açgözlünün birisidir ifadesini kullanır veya bu ifadeyi kullananları işitiriz. Ancak açgözlü olmanın ne demek olduğunu pek bilmeyiz. Halbuki açgözlü insan diye, dünyâ lezzetlerini harâm yollardan aramaya, elde etmeye çalışan kimseye denir. Açgözlülük, kötü huylardan, kalb hastalıklarından birisidir. Açgözlülüğe, tamah yani doymazlık, çok istemek denmektedir. Ayrıca insanı kibirlenmeye, ucuba yani yaptıklarını beğenmeye sürükleyen nafile ibadetler ve insana ölümü, ölümden sonraki ahiret hayatını unutturan mubahları yapmak, kullanmak da, açgözlülük yani tamah olarak bildirilmektedir. Açgözlülüğün en kötüsü, insanlardan beklemek yani onların elindekine göz dikmektir. Açgözlülüğün zıddına, aksine, tefvîz denir. Tefvîz, helâl ve faydalı şeyleri kazanmak için çalışmak ve bunlara kavuşmayı Allahü teâlâdan beklemek demektir. Şeytân, insana, riyâyı ihlâs olarak, açgözlülüğü de tefvîz yani faydalı, helal şeyleri kazanmak olarak gösterebilir ve bu şekilde insanı aldatmaya çalışır. Allahü teâlâ, herkesin kalbine bir melek vazîfelendirmiştir. Bu vazifeli melek, insanın kalbine iyi düşünceler getirir ki buna ilhâm denir. Şeytân da, insanın kalbine kötü düşünceler getirir ki buna da, vesvese denir. İlhâm ve vesvese... Helâl lokma yiyen, bedenini helal gıda ile besleyen bir kimse, ilhâm ile vesveseyi birbirinden ayırır. Harâm yiyen kimse ise, melekten gelen ilham ile şeytandan gelen vesveseyi birbirinden ayıramaz. Zira Melek tarafından ilham edilenler, İslamiyete uygun olur. Şeytanın verdiği vesvese ise, İslamiyetten ayrılmaya, uzaklaşmaya sebep olur. Nitekim bir hadîs-i şerifte: (Melekten gelen ilhâm, İslâmiyete uygun olur. Şeytândan gelen vesvese, İslâmiyetten ayrılmaya sebep olur) buyurulmuştur. Melek tarafından ilhâm olunan şeyleri yapmalı, şeytanın vesvese ettiği şeyleri ise yapmamaya çalışmalı, bunun için gayret etmelidir. Şeytandan ayrı olarak, insanın nefsi de, kalbe kötü düşünceler getirir. Nefisten gelen bu düşünce ve arzûlara ise, hevâ denir. Melekten gelen ilhâm ile, şeytandan gelen vesvese, devâmlı olmaz. Nefsin verdiği hevâ ise, devâmlıdır ve gittikçe artar. Şeytandan gelen vesvese, duâ ederek, Allahü tealayı hatırlayıp zikrederek azalır ve yok olur. Nefisten gelen hevâ ise, ancak kuvvetli mücâhede ile azalır ve yok olur. Şeytân, köpek gibidir. Köpek kovalayınca kaçar ise de, başka taraftan yine gelir. Nefs, kaplan gibidir. Saldırması, ancak öldürmekle biter. İnsan, şeytânın bir vesvesesine uymazsa, bundan vazgeçer. Başka vesveseye başlar. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: (Şeytân, kalbe vesvese verir. Allahın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devâm eder) buyurulmuştur. Kalbe gelen hâtıranın cinsini, iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak için, bunun İslâmiyyete uygun olup olmadığına bakılır. İnsanda bulunan Nefs-i emmâre, dâimâ zararlı şeyler ister. Şeytân ise, çok hayırlı işe mâni olmak için, az hayırlı olan şeyi de vesvese yapar. Büyük günâha sürüklemek için, küçük hayır yapmayı da vesvese eder. Şeytânın vesvesesi olan hayırlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Bunun için hadîs-i şerîfte; (Acele etmek, şeytândandır Fakat beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misâfiri doyurmak, günâh yapınca hemen tövbe etmek) buyurulmuştur. Nefse uyan kimse, hem nefsine hem de şeytanın vesvesesine tâbi olur. Nefsin hevâsına ve şeytanın vesvesesine uymayan kimsenin, melekten gelen ilhâma uyması kolay olur. Haram ve mekruhlar... Demek ki nefis ve şeytan, kötü düşüncelerini vesvese ederek, insanı, kibir, ucub gibi yollarla helake sürükler ve insanı açgözlü yapar. Zira nefs, yaratılış itibariyle helal ve mubah olan şeylerle doymaz. Çünkü onun gıdası haram ve mekruh olan şeylerdir. Bu sebeple nefs, insanı haram işlemeye iter. Haram işlemeye alışan bir kimse de, açgözlü olur. Böyle bir kimse, isteklerini, arzularını haram yollardan temin etmeye çalışır. Haramlara dalan bir kimse ise, doymak bilmez. Hiçbir ölçü tanımadan mal, mülk sahibi olmaya ve herkes tarafından bilinmeye, tanınmaya yani şöhret sahibi olmaya çalışır. Bu iki afet ise, onu Cehenneme sürükler. Bu sebeple Peygamber efendimiz: (İki aç kurt, bir koyun sürüsüne girdiği zamân, yaptıkları zarardan, mal ve şöhret hırsının, insana yapacağı zarar dahâ çoktur) buyurmuşlardır. Netice olarak hazret-i Ömer'in buyurduğu gibi; "Tamah yani açgözlülük, fakirliktir. Başkasının elindekine göz dikmemek ise zenginliktir. İnsanların elindekine göz dikmeyen, onların zararından korunmuş olur."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.