Dünyada yolcu gibi yaşamalı...

A -
A +

İnsan, bu dünyâda sonsuz kalacak şekilde yaratılmadı. Zaten dünyanın kendisi de sonsuz değildir. Allahü teâlâ, sonsuz olarak kalınacak iki yer yarattı ki bunlar da, Cennet ve Cehennemdir. Bu ikisine giden yol da, dünyadan geçmektedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıldınız! Âhirette ise, Cennetten ve Cehennem ateşinden başka yer yoktur.) İnsan, dünyada bir yolcu gibidir. Yolculuk ise, âhiretedir. Bunun için Peygamber efendimiz; (Dünyâda, kalıcı değil, yolcu gibi yaşamalı! Öleceğini hiç unutmamalı) buyurmuşlardır. Yahyâ bin Muâz-ı Râzî hazretleri de; "Dünyâya aldanmaktan çok sakınınız. Burası, yolcu konağı gibi geçicidir. Bugün buradayız. Belki yarın, belki daha önce göç edeceğiz. Burada bir an evvel azığımızı tamamlayalım. O kadar çabuk olalım ki, konuşmaya vaktimiz kalmasın. Konuşmayı âhirete bırakalım" buyurmuştur. İnsan, dünyâ zevklerine daldıkça, dertleri, üzüntüleri artar. Önüne sayısız güçlükler çıkar. Bu dertlerle, güçlüklerle uğraşırken, niçin yaratıldığını ve yolculuğunun nereye olduğunu, vazifelerini, ibâdetlerini kısaca kulluğunu unutur. İsyan, günah bataklığına saplanıp kalır. Nitekim hadis-i şerifte; (Dünyâya gönül bağlamak, bütün günâhların başıdır) buyurulmuştur. Mal kötülenmemiştir!.. Mâl, mevki arkasında koşanların hiçbiri murâdına kavuşamamış, topladıklarını yiyememiş ve hasret ateşi ile bu topladıklarından ayrılmak mecburiyetinde kalmışlardır. Dinimizde mal, mevki sahibi olmak, kötülenmemiştir. Kötülenen, bunlara olan sevgidir. Zira mâlı, mevkii hayır için arıyan ve hayır işlerde kullananlar, râhata, huzûra kavuşmuşlardır. Böyle olanlar, malı, mevkii, gâye değil, hayra vâsıta olarak bilmişler ve öyle kullanmışlardır. Gaye ile vasıtayı karıştıranlar, hüsrana uğramışlardır. Çünkü mal ve mevki sahibi olmak, bir deryâya benzer. Çok kimse, bu denizde boğulmuştur. Ahmed bin Ebü'l-Havârî hazretleri başından geçen bir hâdiseyi şöyle nakletmektedir: "Bir gün çöle gitmiştim. Oradaki insanlar, develerini koşturuyorlardı. Onlar bu işle meşgûl olurken, bir köşeye çekilmiş Allahü teâlâyı zikreden birine gözüm ilişti. Onun bu hali dikkatimi çekti ve yanına gittim. Selâm verdim selâmımı aldı. Biraz konuştuktan sonra bana; -Allahü teâlâyı zikretmek en lezzetli şey ve şifâ verici bir iştir. Şaşıyorum insanlar nasıl boyun büküp, yalvarmazlar! Halbuki ölüm onların peşinde, onları tâkib ediyor. İnsanlar ise tehlike ve musîbetler içinde. Buna rağmen boş şeylerle meşguller dedi. -Allah'ın rahmeti üzerinize olsun insanlar hangi musîbetler ve hangi tehlikeler içinde? diye sordum: -Günah musîbeti ve ölüm tehlikesi, ölümden öncesi ve sonrası! dedi. Sonra ağlamaya başladı. Ben de onunla birlikte ağladım. Sonra tekrar; -Neden yapayalnız duruyorsun? diye sordum: -Ben yalnız değilim, Rabbimle berâberim, dedi. Fakir ve muhtâç olduğunu zannederek; -Bir şey ister misin? deyince; -Evet kalbimin derdini tedavî edecek bir tabib isterim, dedi. -Tabîbin kimdir? -Rabbimdir. -Kalbinin derdi nedir? -Günahlar. -Peki bunlardan kim kurtuldu? diye sordum. -Allahü teâlânın râzı olduğu kimseler dedi. Tekrar sordum: -Yolculuğun nereye? -Kabiredir dedi. -Yolcu musun? dedim. -Annemden doğduğumdan beri yolcuyum. Âhirete gidiyorum cevabını verdi..." Muhammed Hâdimî hazretleri, oğluna nasihat ederek buyuruyor ki: "Ömrünü faydalı şeylerde harca, seni ilgilendirmeyen mâlâyâni şeylerde zâyi etme. Şu hadîs-i kudsîye sarıl: (Ey dünyâ! Bana hizmet edene hizmetçi ol! Sana hizmet edene güçlük göster!) Kim dünyâya tâbi olursa, felâh bulamaz, âhirette ise kurtuluşa eremez. Dünyâdan ve ona düşkün olanlardan, arslandan kaçar gibi kaç. Yüksek olanı, alçak olanla ifsâd etme. Sermâyeni, zillette olan amellere harcama. Resûlullah efendimizin şu hadîsini düşün; (Dünyâya, dünyada kalacağın kadar, âhirete de orada kalacağın kadar çalış. Dilediğin gibi yaşa; muhakkak ki öleceksin. Dilediğini sev, muhakkak ki ondan ayrılacaksın. Dilediğini yap, muhakkak ki, onun karşılığını göreceksin.) O halde ömrünü boş şeylerle zâyi etme. Tâatlere, ibâdetlere devâm et!" Ey yolcu, bil ki!.. Bir kimse, Behlül Dânâ hazretlerine gelerek; -Efendim, oğlum vefât etti. Kabrini türbe gibi çevirip yaptırdım. Bunun kapısına, insanların okuyup ibret alacakları bir şey yazdırmak istiyorum. Ne yazayım? dedi. Behlül Dânâ hazretleri buna gülüp; "Dün altımda olan çimenler bugün üstümde yeşerdi. Ey yolcu, bil ki şu toprak, günahlardan başka her şeyi örtmektedir, yaz" dedi. Ve Ebû Yâkûb Nehrecûrî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Dünyâ bir deryâ, insanlar bu denizde yolcu, gemi takvâ, âhiret ise sâhildir..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.