Sevdiklerinin hatırı ve hürmetine...

A -
A +

Allahü teâlâ, yaratmasında, belli şeyleri, belli şeyler için sebep kılmıştır. Bu sebeplere yapışan, o sebebin neticesindeki şeye kavuşur. Hastalıkların tedavisinde ilacı, açlığın giderilmesinde bir şeyler yemeyi sebep kıldığı gibi, duaları kabul etmekte de, sevgili kullarını vesile kılmıştır. Allahü teâlâ, Mü'min sûresinin 60. âyetinde meâlen; (Duâ ediniz, kabûl ederim, isteyiniz, veririm) buyuruyor. Duânın kabûl olması için, beş şart vardır: Duâ edenin Müslümân olması, itikâdının doğru olması, harâm işlemekten, bilhâssa harâm yemekten, içmekten sakınması, farzları yapması, bilhassa beş vakit namâz kılması, ramazân oruçlarını tutması, zekât vermesi, Allahü teâlâdan istediği şeyin sebebini öğrenip, bunu araması lâzımdır. Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeple yaratmaktadır. Bir şey istenince, o şeyin sebebini gönderir ve bu sebebe tesîr ihsân eder. İnsan bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur. Evliyâsının hâtırı için, âdetini bozarak, bunlar duâ edince veyâ evliyâyı kirâm vesîle edilerek duâ edilince, bunlara kerâmet olarak, sebebe hâcet kalmadan, doğruca istenileni verir. Ebû Hüreyre hazretlerinin bildirdiği bir hadîs-i şerîfte; Öyle kimseler var ki... (Saçı sakalı karışmış çok kimseler vardır ki, hangi kapıya gitseler kovulurlar. Allaha yemîn etseler, istedikleri şeyi ihsân eder) buyurulmuştur. Yanî sözlerine kulak asılmayan nice kimseler görürsünüz ki, bunlar, bir şey için yemîn etseler, Allahü teâlâ bu sevgili kullarının hâtırı için, o şeyi hemen yaratır. Bu hadîs-i şerîfe dayanarak, Berîka ve Hadîka kitâblarında, söylenilmesi yasak olan sözler bahsinde; "Yâ Rabbî! Şu Peygamberin veyâ ölü yâhut diri sâlih, velî, âlim kulunun hürmeti, senin ona ihsân ettiğin kıymeti hürmetine senden istiyorum" demenin câiz yani helâl olduğu, Bezzâziyye fetvâsında yazılıdır. Münye ve başka kitaplarda da bildirildiği gibi, böyle duâ etmek müstehabdır. Ebül Abbâs Ahmed hazretleri talebelerine; "Allahü teâlâdan bir şey isteyeceğiniz zamân, imâm-ı Muhammed Gazâlî hazretlerinin hürmeti için isteyiniz!" buyururdu. Peygamber efendimiz, gazâlarında ve sıkıntılı zamânlarında, muhâcirlerin fakîrleri hürmetine Allahü teâlâdan yardım dilerdi. Askeri, ordusu olduğu hâlde, muhâcirlerin fakîrlerini vesîle ederek duâ ederdi. Bir gün iki gözü de görmeyen bir kimse, Resûlullah efendimize gelerek: -Yâ Resûlallah, duâ et, gözlerim açılsın dedi. Resûlullah efendimiz ona: -Kusûrsuz bir abdest al! Sonra yâ Rabbî! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselâmı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim hazret-i Muhammed! Seni vesîle ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hâtırın için kabûl etmesini istiyorum. Yâ Rabbî! Bu yüce Peygamberi bana şefâatçı eyle! Onun hürmetine duâmı kabûl et, duâsını okumasını söyledi. O zât abdest alıp gözlerinin açılması için böyle duâ etti ve hemen gözleri açıldı. Ali bin Muvaffak hazretleri şöyle anlatır: "Bir sene hacca gitmiştim. Arefe gecesi olunca, Minâ'da Hîf Mescidinde uyudum. Rüyâmda; gökten üzerlerinde yeşil elbiseler bulunan iki meleğin indiğini gördüm. Birisi diğerine; -Bu sene, Kâbe-i muazzamayı kaç kişinin ziyâret ettiğini biliyor musun? diye sordu. Diğeri; -Bilmiyorum! dedi. Soran melek; -Altı yüz bin kişi ziyârette bulundu dedi. Yine; -Kaç kişinin haccı kabûl oldu, biliyor musun? diye sordu. Diğeri yine bilmediğini söyleyince, soruyu soran melek; -Altı kişinin haccı kabûl oldu dedi. Sonra, her iki melek gökyüzüne doğru yükselip, kayboldular. Ben korku ile uyanıp çok üzüldüm. Altı kişinin haccı kabûl olunca, benim bu altı kişi arasında olmam pek zor, diye düşündüm. Arafât'tan ayrılıp Meş'ar-i Haram'a geldim. Geceyi orada geçirdim. İnsanların çok olmasına rağmen, pek azının haccının kabûl olmasının üzerinde düşünmeye başladım. Bu düşünce ile uyuya kaldım. Önceki gördüğüm iki melek, yine aynı sûretleri üzere geldiler. Biri diğerine; -Bu gece, Allahü teâlânın nasıl ve ne ile hükmettiğini biliyor musun? dedi. Diğeri; -Bilmiyorum! dedi. Bunun üzerine soruyu soran; "O altı kişinin hürmetine!" -Allahü teâlâ altı kişiden her birine, yüz bin kişi verdi. Onların haccını, bu altı kişinin yüzüsuyu hürmetine kabûl etti dedi. O sırada ben sevinçle uyandım..." Netice olarak kitaplarda; mazlûmların, sıkıntıda olanların, sâlihlerin, misâfirin, oruçlunun iftâr vaktindeki duâsı, anasına babasına itâat ve hizmet edenlerin, ana babasının, hocasının, Müslümânın arkasından yapılan duâ, sabreden hastanın duâsı, mübârek zamânlarda, mübârek yerlerde, namâzlardan sonra, Peygamber efendimizin ve evliyânın kabirleri yanında, onları vesîle ederek, onların hatırı ve hürmetine yapılan duâlar çabuk kabûl olunur buyurulmaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.