Yardım eden, yardım görür

A -
A +

İnsanın yaptığı her şey, mükafat veya ceza olarak kendine geri döner. Eden kendine eder sözü meşhurdur. İyilik eden de, kötülük eden de, kendine eder. Allahü teâlâ; (Benim kullarıma yardım edene, ben fazlasıyla yardım ederim) buyuruyor. Elinden yardım geldiği hâlde, yardımı esirgeyen bir kimse, Allahü teâlânın sevgili kulu olamaz. Enes bin Mâlik hazretleri; "Bütün mahlûkâtı Allahü teâlâ yaratmıştır. Onların her türlü ihtiyâcını irâde ederek, yaratıp göndermektedir. Allahü teâlânın rızâsı için O'nun kullarına kim daha çok hizmet ederse, Allahü teâlâ da o kullarını o kadar çok sever" buyurmuştur. Yahyâ bin Muâz-ı Râzî hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâyı sevdiğin kadar, herkes seni sever. Allahü teâlâdan korktuğun kadar, herkes senden korkar. Allahü teâlâya kulluk ettiğin miktârda, herkes sana yardımcı olur." İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Faydalı işler yapmak... "Allahü teâlânın, bir kuluna, faydalı, güzel işler yapmayı, çok kimsenin ihtiyaçlarını sağlamasını nasîb etmesi, çok kimsenin ona sığınması, bu kul için pek büyük bir nimettir! Allahü teâlâ, kullarına ıyâlim demiş, çok merhametli olduğu için, herkesin rızkını, nafakasını kendi üzerine almıştır. Allahü teâlâ, bu ıyâlinden birkaçının rızıkları, nafakaları için ve bunların yetişmeleri, râhat yaşamaları için bir kulunu görevlendirirse, bu kuluna büyük ihsân etmiş olur. Bu büyük nimete kavuşup da, bunun için şükretmesini bilen kimse, çok tâlihli, pek bahtiyârdır. Bunun kıymetini bilip, şükretmek, kendi sâhibinin, Rabbinin ıyâline hizmet etmeyi saâdet ve şeref bilmek ve Rabbinin kullarını yetiştirmekle öğünmek, akıl icâbıdır." Muhammed Ma'sûm hazretleri bir talebesine hitaben buyuruyor ki: "Allahü teâlânın kullarına hizmet etmeniz dünyâ ve âhiret derecelerine kavuşmanıza sebeb olacaktır. Bunun için, Allahü teâlânın kullarına iyilik etmeye, güler yüz, tatlı dil ve güzel huy ile onlara kolaylık göstermeye çalışınız! Bu çalışmanız, Allahü teâlânın rızâsını kazanmanıza ve âhirette yüksek derecelere kavuşmanıza sebep olacaktır. Hadîs-i şerîfte, (İnsanlar Allahü teâlânın ıyâlidir, kullarıdır. Kullarına iyilik edenleri çok sever) buyuruldu. Müslümânların ihtiyaçlarını karşılamanın, onları sevindirmenin, fazîleti, sevâbı pek çoktur. Hadis-i şerifte; (Amellerin, ibâdetlerin efdali, en kıymetlisi, bir mü'mini sevindirmek veyâ elbise vermek yahut aç ise doyurmak veyâ herhangi bir ihtiyâcını karşılamaktır) buyuruldu." Ebû Bekr Ayderûs hazretleri, fakirlere yardım etmek ve ihtiyaçlarını görmek için çok borç para isterdi. Borçları çok olduğu halde, kendisinde ödeyememe korkusu görünmezdi. Bu halinden dolayı dedikodu yapanlara karşı da; "Rabbimle benim arama girmeyiniz. Ben bu şekilde aldığım parayı, O'nun rızâsından başka yere sarf etmedim. Rabbim, benim borcumu ödemeden, beni bu dünyâdan çıkarmayacağını bana vâdetti" buyurmuş ve dediği gibi de olmuştur. Nâfile hacca gideceklerden biri, Bişr-i Hâfî hazretlerine vedâ için gelir ve; -Ben hacca gidiyorum bir emriniz var mı? diye arzeder; -Ne kadar harçlığın var? diye sorulunca; -İki bin dirhem harçlığım var cevabını verir. Bişr-i Hâfî hazretleri; -Hacca gitmekle zühdü mü, yoksa Kâbe'ye olan aşkını mı, yoksa Allah rızâsını mı kastediyorsun? diye sorar. O kimse de; -Allah rızâsını kastediyorum der. Bunun üzerine Bişr-i Hâfî hazretleri; -O halde evinde dururken, Allah'ın rızâsını kazandıracak bir şeyi sana söylersem, yapar mısın? Buyurur. O kimse; -Evet yaparım karşılığını verir. Bunun üzerine Bişr-i Hâfî hazretleri; -O halde sen bu iki bin dirhemi, borcunu ödeyemeyen bir fakire, yiyeceği olmayan bir yoksula, nüfusu kalabalık, geçimi dar olan bir âileye, yetimi sevindiren bir yetim bakıcısına ve bunlar gibi on kişiye yirmişer dirhem ve hattâ istersen hepsini bunlardan birine ver. Zîrâ Müslümanı sevindirmek, düşkünlere el uzatmak, sıkıntıyı gidermek ve zayıflara yardım etmek, nâfile olarak yapılan yüz hacdan daha sevaptır. Kalk da dediğim gibi yap. Şâyet böyle yapmak istemiyorsan asıl kalbinde olanı bana söyle, buyurur. Vedâya gelen kimse; "Servet şüpheli ise!.." -Doğrusu kalbimde hacca gitmek tarafı kuvvetlidir deyince, Bişr-i Hâfî hazretleri; gülümseyerek adama döner ve; -Servet, şüpheli şeylerden kazanıldığı takdirde, nefs, kendi arzularından birinin yerine getirilmesini ve sâlih ameller yaptığını göstermek ister. Halbuki Allahü teâlâ, yalnız muttakîlerin, haramlardan sakınanın amelini kabul eder, buyurur. Netice olarak, Allahü tealanın kullarına yardımcı olanın, onların sıkıntısını giderinin yardımcısı Cenâb-ı Hak olmaktadır. Zira hadis-i şerifte; (Din kardeşinin yardımına koşanın, yardımcısı Allah'tır) buyurulmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.