İbâdet mi, mal toplamak mı?

A -
A +

Dinimizi doğru olarak öğrenebilmek için, doğru yazılmış, nakli esas alan kitapları okumamız lâzımdır. Peygamber efendimiz: (Bana, tüccâr ol, mal topla diye emrolunmadı. Fakat, Rabbini tesbîh et ve ona secde et. Rabbine ölünceye kadar ibâdet et! diye emrolundu) buyurmaktadır. Bu hadîs-i şerîfi okuyan bir kimse, açıklamasını bilmiyorsa, çalışmayı bırakıp, devamlı ibâdetle meşgul olmaya başlayabilir veya böyle anlayabilir. Bu anlayışı ise, hem kendini, hem de bu kimseye uyanları, yanlış yollara sürükleyebilir. Halbuki İmâm-ı Gazâlî hazretleri bu konuda buyuruyor ki: "Kendinin ve çoluk çocuğunun ihtiyaçlarına mâlik olan zengin bir kimsenin, vakitlerini ibâdetle geçirmesi, para kazanmaktan dahâ sevâbdır. İhtiyâcı olmayanların mal kazanmak için uğraşması sevâb değildir. Hattâ kalbini dünyâya bağlamak olur. Dünyâya bağlamak ise, bütün günâhların başıdır. Malı olmayan, fakat, vazîfe görüp maâş alanların da, mal kazanmak için ayrıca uğraşmaması dahâ iyidir. Meselâ ilim adamlarının, din âlimlerinin ve her türlü faydalı ilimleri bilenlerin, din büyüklerinin ihtiyaçları, hayır kurumları veya hayır sâhipleri tarafından istenmeden veriliyorsa, bunların halkı bilgilendirmesi, aydınlatması, onlara yardım etmeleri, mal kazanmakdan dahâ sevâptır. Fakat, zamân değişir, bunlara, istemeden, boyun bükmeden bir şey verilmez olursa, bunların da çalışarak kazanması dahâ iyi olur. Çünkü, istemek harâmdır. Ancak zarûret hâlinde mubâh olabilir. Mal kazanırken helâle, harâma dikkat edenin, yani Allahü teâlâyı unutmayanın, çalışması, mal kazanması dahâ iyidir. Çünkü bütün ibâdetlerin rûhu, özü, Allahü teâlâyı hâtırlamaktır." Kesb, yaşamak için lâzım olan malları helâlden kazanmaya çalışmak demektir. Kendine, evlâdına, ıyâline ve borçlarını ödemeye lâzım olanları kesbetmek farzdır. Bunun için çalışan sevap kazanır. Özürsüz terk edene azâb yapılacaktır. Kendilerine nafaka verilmesi vâcib olanlara, Iyâl denir. Borç ödemek farzdır. Ödeyemeden vefât edenin, ödemek niyeti varsa, günâhı olmaz. Hadîs-i şerîfte; (Beş vakit namâzı kıldıktan sonra, çalışıp helâl kazanmak, her Müslümâna farzdır) buyuruldu. Önce sebebe yapışmalı!.. Peygamberlerin hepsi, çalışıp kazanmışlardır. Çalışmayıp, câmide oturarak, Allahü teâlâya tevekkül ediyorum diyene inanmamalıdır. Böyle bir kimse, çalışmayı terk ettiği için, günâh işlemektedir. Sâlih değil, fâsıktır. Bu kimsenin kalbi, Allahü teâlâya değil, kulların mallarına bağlıdır. Önce sebebe yapışmak, sonra bu sebebin tesîrini Allahü teâlâdan beklemek emrolundu. Muhtaç olduğu malı kazandıktan sonra, fazla çalışmayıp, ibâdet etmek câizdir. Bunun için, çalışmayıp ibâdet edene sû-i zan ve tecessüs etmemelidir. İkisi de harâmdır. İhtiyaçtan fazla çalışıp, kazandıklarını, senelerce saklamak mubâhdır. Saklamayıp hayra, hasenâta sarf etmek müstehabdır. Nâfile ibâdetlerden dahâ sevâbdır. Hadîs-i şerîfte; (İnsanların iyisi, insanlara faydası olanlardır) buyuruldu. Öğünmek, kibirlenmek için, ihtiyaçtan fazla kazanmak ise, harâm olmaktadır. Görülüyor ki, bir kimsenin, ehlinin ve ıyâlinin nafakalarını ve borçlarını ödemek için çalışıp kazanması, nâfile ibâdetleri yapmaktan kat kat dahâ sevâptır. Hadîs-i şerîfte; (Eshâbım için fakîrlik saâdettir. Âhir zamândaki ümmetim için, zenginlik saâdettir) buyuruldu. Abdullah Dehlevî hazretleri buyuruyor ki: "Çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını temin ve fakirlere yardım ve İslâmiyete hizmet için, çalışıp helâl mal kazanmak, çok iyidir. Süleymân aleyhisselâm, hazret-i Osmân, Abdurrahmân bin Avf hazretleri ve Eshâb-ı kirâmdan bazıları çok zengin idiler. Bu zenginlikleri, Allahü teâlâ indindeki derecelerinin azalmasına sebep olmadı. Fakîrlik, ibâdete ve hizmete mâni olursa, tâat yapmaya kuvvet hâsıl etmek için, zengin olmak efdaldir. Böyle zenginlik büyük nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti dilediğine ihsân eder." Kalblerin en nurlusu... Müslümân, dünyâyı sevdiği, dünyâya düşkün olduğu için değil, Allahü teâlâ, çalışmayı emrettiği için çalışıp kazanır. Kadın da, erkek de, para kazanmak için harâm işlememelidir ve hiçbir namâzı kaçırmamalıdır. Ezelde ayrılmış olan rızık değişmez. Aynı rızık, helâlden istiyene helâl yoldan gelir. Harâm işleyerek istiyene de, harâm yoldan gelir. Ahmed bin Ebû Verd hazretleri buyurdu ki: "Üç şey vardır ki, bunlar bir velî kulda arttıkça, güzel hâlleri artar: 1-Makâmı yükseldikçe, tevâzusu artar. 2-Malı çoğaldıkça, cömertliği artar. 3-Ömrü uzadıkça, hizmeti artar." Netice olarak Ebü'l-Hasan-ı Harkânî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Nîmetlerin en iyisi, çalışarak kazanılanıdır. Arkadaşların en iyisi, Allahü teâlâyı hatırlatandır. Kalblerin en nurlusu, içinde mal sevgisi olmayandır."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.