İnsanların kötüsü, ikiyüzlülerdir

A -
A +

Nifâk, içinin dışına uymaması, ikiyüzlülülük, kalbin bozuk olması anlamlarına gelmektedir ki kısacası, münâfıklıktır. Kalbi ile inanmadığı halde, inanmış görünmek, münâfıklıktır. Kalbinde küfür, inkâr olan bir kimsenin, mü'min olduğunu söylemesi, dinde nifâk olur. Kalbinde düşmanlık olup, dostluk göstermek ise, dünyâ nifâkı olur. Küfrün, inkârın en kötüsü, dinde nifâk yapmaktır. Hadis-i şerifte; (Suyun buzu eritmesi gibi nifâk da, kalbi eritir) buyurulmuştur. İbni Hacer-i Mekki hazretleri; "Nifâk yani münâfıklık, zâhirin bâtına, sözün, özüne uymaması demektir" buyurmuştur. Sözleri veyâ ibâdetleri riyâ ile olan kimsenin, eğer din bilgisi varsa, buna "Münâfık" denir. Eğer din bilgisi yoksa, buna "Din yobazı" denir. Resûlullah efendimiz zamânında insanlar üçe ayrılmıştı: 1-Hem dil, hem de kalb ile inanmayıp Resûlullah efendimize karşı gelenlere kâfir denildi. 2-Kalbi ile inanmadığı halde, inanmış gibi görünenlere münâfık denildi. 3-Dili ile söyleyip, kalbi ile tasdik ederek inananlara ise, Eshâb denildi. Âhireti kazanmak isteyen... Nifâk, münâfıklık, içinin dışına uymamasıdır. Kalbinde küfür, inkâr olan kimsenin mü'min olduğunu söylemesi, dinde nifâk olur. Kalbinde düşmanlık olup, dostluk göstermek dünyâ nifâkı olur. Küfrün en kötüsü, dinde nifâk yapmaktır. Medîne şehrindeki münâfıkların reîsi, Abdullah bin Ubey bin Selûl idi. Müslümânların Bedir Gazâsındaki zaferlerini görünce, Müslümân olduklarını söylediler. Fakat, kalbleri ile inanmadılar. Hadîs-i şerîfte; (Müslümânlara, sözleriyle dostluk gösterip, davranışlarıyla düşmanlık edenlere, Allahü teâlâ ve melekler lânet eylesin) buyuruldu. İmâm- Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Din ile dünyâyı birlikte kazanmak imkânsızdır. Âhireti kazanmak isteyenin, dünyâdan vazgeçmesi lâzımdır. Bu zamânda, dünyâyı tamâmen terk etmek, kolay değildir. Hiç olmazsa, hükmen terk etmek, yani terk etmiş sayılmak lâzımdır. Bu da, her işte İslâmiyete uymak demektir. Yiyecekte, içecekte, giyecekte ve ev kurmakta İslâmiyete uymak lâzımdır. İslâmiyetin emirlerini aşmamak lâzımdır. Altının, gümüşün, ticâret eşyâsının ve kırda, çayırda otlayan dört ayaklı hayvanların zekâtını vermek farzdır. Bunların zekâtını elbette vermelidir. İslâmiyete uymakla ziynetlenen bir kimse, dünyânın zararından kurtulmuş olur ve âhireti kazanır. Dünyâyı, böyle hükmen de terk edemeyen kimse, münâfık demektir. Îmânlı olduğunu söylemesi, âhirette kendisini kurtaramaz. Münâfık, muhabbet iddiâsında bulunup, düşmandan teberrî etmeyen, kaçınmayandır. Dünyâyı, harâmları tercih edenler, münâfık hükmündedir. Sûrette olan îmân, âhirette fayda vermez." Mü'min, kendisine karşı hata eden kimseyi affetmek için, o kimsenin özür dilemesini bekler. Münâfık ise, ayıpların, kusurların ortaya çıkmasını ister. Hadîs-i şerîfte; (Münâfık, iki koç arasında dolaşan koyun gibidir. Bir ona gider. Bir ötekine gider) buyuruldu. İbn-i Muhayrız hazretleri, insanların ikiyüzlü olmasına, nefislerinin arzuları peşinden koşmalarına çok üzülür ve; "Eğer sizler iyi güzel şeyleriniz olduğu zaman insanlara gösteriş yapar, öğünür, onu parmağınızla gösterir ve beğenmeyecekleri bir şey olduğu zaman da gizlerseniz; Allahü teâlâ böyle olanları kıyâmet günü Cehenneme atar ve onu yalancı diye adlandırır" buyururdu. Abdülehad Nûrî hazretleri buyuruyor ki: "İlimde mâhir, dînî meselelere gereği gibi vâkıf olmayan, fakat âlim sıfatını taşıyan câhil; Ehl-i sünnet vel cemâat îtikâdı ile diğer dalâlet ve bozuk îtikâdları birbirinden ayırmaya gücü yetmeyen, ihtilaflı meselelerin sâdece bir tarafını bilip, diğer tarafından haberi olmayan ve yanlış düşüncesinde direten, ilmi ile amel etmeyen münâfık sıfatlı kimseler, âhireti taleb edenleri bid'at ve dalâlete düşürerek dinden ederler. Onun için; Allahü teâlânın emirlerine uyan, yarattıklarına şefkat eden, sırf Allah için doğru yolu gösteren mürşid-i kâmillere uyup, nâkıs olanlardan çok sakınmalıdır." Nifak tozu bulunmayan kalp!.. Hasan-ı Basrî hazretleri, Tâbiînin büyüklerindendir. Bir gün bir kimse, kendisine; -Efendim, şimdi münâfık var mı? diye sual edince; -Eğer şimdiki münâfıklar, öldürülüp, cesetleri sokaklara atılsa, hiçbir yere çıkamazdınız, cevabını vermiştir. Habîb-i Acemî hazretlerine; -Allahü teâlânın rızâsı hangi şeydedir? diye sorulunca, cevabında; -İçinde nifak tozu bulunmayan kalpte buyurmuştur. Şumeyt bin Aclân hazretleri, dinleri dünyâya bağlı olanlar için; "Altın ve para, münâfıkların boynuna geçmiş bir iptir. Her türlü pisliğe boyunlarındaki bu iple çekilirler" buyurmuştur. Netice olarak, hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi: (İnsanların kötüsü, ikiyüzlü olanlardır. Bazılarına bir yüz ile, başkalarına, başka yüz ile görünür.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.