Muhammed aleyhisselâm doğduğu gece

A -
A +

Mevlid, doğum zamânı demektir. Rebî'ul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gece, Mevlid Gecesidir. Dünyâdaki bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen, Peygamberlerin sonuncusu ve en üstünü Muhammed Mustafâ aleyhisselâmın doğduğu gecedir. Bu gece, Kadir Gecesinden sonra, en kıymetli gecedir. Bu gece, O doğduğu için sevinenler affolur. Bu gece, Resûlullah efendimizin doğduğu zamânda görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevâbdır. Resûlullah efendimiz, kendileri de anlatırdı. Eshâb-ı kirâm da, bu gecede, bir yere toplanıp, okurlar, anlatırlardı. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştır. Bugün de, Müslümânların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür. Âdem aleyhisselâm rûh ile ceset arasında iken, O Peygamber idi. Âdem aleyhisselâm ve her şey, Onun şerefine yaratılmıştır. Arş, gökler ve Cennetler üzerine, mübârek ismi yazılmıştır. Ona Muhammed adını, dedesi Abdülmuttalib koydu. Onun adının yeryüzüne yayılacağını, herkesin Onu medh ve senâ edeceğini rüyâda görmüştü. Muhammed, çok medholunan, övülen demektir. Melekler beşiğini sallardı... Doğduğu zamân, göbeği kesilmiş ve sünnet olmuş görüldü. Yeryüzünü şereflendirince, şehâdet parmağını kaldırdı ve secde etti. Melekler beşiğini sallardı. Beşikte iken konuşmaya başladı. Cebrâîl aleyhisselâmın, ilk gelerek, Peygamber olduğunu bildirmesi ve Hicret'te Mekke şehrindeki mağaradan çıkması ve Medîne-i münevverenin Kubâ köyüne ayak basması ve Mekke'yi fetih için Medîne'den çıkması ve vefâtı, hep pazartesi günü olmuştur. Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretleri Şevâhid-ün Nübüvve isimli kitabında, Resulullah efendimizin doğum zamanındaki hadiseleri şöyle nakletmektedir: Resûlullah efendimizin annesi hazret-i Âmine, doğum zamanında gördüklerini şöyle anlatır: "O hazretin doğacağı sırada evde yalnızdım. Abdülmuttalib, Beytüllah'ı tavâf etmeye gitmişti. Abdullah dört ay önce Medîne'de vefât etmiş ve orada defnedilmişti. Evin tavanı tarafından büyük bir şeyin indiğini hissettim ve beni bir korku kapladı. O anda bir ak kuşun kanadıyla beni sıvazladığını hissettim ve böylece korkum dağıldı. Sonra bana süt gibi beyâz bir şerbet verdiler. Çok susamıştım. Aldım, bu şerbeti içtim. Uzun boylu küçük yüzlü hâtunlar gördüm. Abd-i Menâf'ın kızlarına benziyorlardı. Etrâfımda duruyorlardı. Gökten yere kadar uzanmış beyaz ipekten bir örtü gördüm. Birisinin, 'Onu insanların gözünden gizliyoruz' dediğini işittim. Bir bölük kuşlar gördüm ki gagaları zümrütten, kanatları yâkuttan idi. O sırada gözümden perde kaldırıldı. Doğudan batıya kadar yeryüzünü gördüm. Biri doğuda, biri batıda, biri de Kâbe'nin damı üzerinde üç alem, sancak gördüm. Sonra çok hâtunlar gelip çevremde oturdular. Muhammed aleyhisselâm doğar doğmaz başını secdeye koydu. Parmağını semâya kaldırdı. Sonra bir bulut indi ve onu kaldırıp götürdü. Baktım yerde göremedim. Gözden kaybolmuştu. Sonra 'Muhammedi bütün âlemde dolaştırınız. Bütün mahlûkât Onu ismiyle, sûretiyle ve sıfatıyla tanısın, bilsin' diye bir ses işittim. O bulut bir anda Onu geri getirdi. Onu beyâz bir yün içine sarmışlardı. Sardıkları kundak sütten ak, ipekten yumuşak idi. Yine bir bulut geldi, öncekinden büyüktü. Bulutun arasında at kişnemeleri işitiyordum. Şöyle bir ses duyuyordum: 'Muhammedi bütün insanlara, cinlere ve hayvânlara gösterdiler. Ona Âdem saffetini, Nûh'un rikkatini, İbrâhîm'in hulletini, İsmâîl'in lisânını, Yûsüf'ün cemâlini, Ya'kûbun besâretini, Eyyûb'ün sabrını, Yahyâ'nın zühdünü ve Îsâ'nın keremini verdik...' Sonra bulut bir ânda açıldı." "O gece altı alâmet gördüm!" Osmân bin Ebî Âs hazretlerinin annesi; "Muhammed aleyhisselâmın doğduğu sırada hazret-i Âmine'nin yanında idim. O gece ne tarafa baksam gündüz gibi aydınlık idi. Yıldızlara baktıkça bana yaklaştıklarını gördüm. Neredeyse üzerime düşecekler sanırdım" diye anlatmaktadır. Abdülmuttalib'in kızı Safiyye Hâtun da şöyle anlatıyor: "Muhammed aleyhisselâm doğduğu sırada hazret-i Âmine'nin ebesi idim. Muhammed aleyhisselâmın nûru, lambanın ışığını bastırıyordu. O gece altı alâmet gördüm. Birincisi, doğar doğmaz secde etti. İkincisi, başını kaldırıp, fasîh bir lisânla "Lâ ilâhe illallah innî Resûlullah" dedi. Üçüncüsü, Onun nûruyla ev çok aydınlandı. Dördüncüsü, doğduktan sonra yıkamak istediğimde; 'Zahmet etme, biz Onu yıkadık' diye bir ses işittim. Beşincisi, oğlan mıdır, kız mıdır diye merâk ettim. Göbeği kesilmiş ve sünnet edilmiş gördüm. Altıncısı, istedim ki Onu kundağa sarayım. Sırtında mühr-i nübüvveti gördüm. İki küreği ortasında 'Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah' yazılı idi..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.