Diriler, ölen yakınlarını seviyorlarsa...

A -
A +

Hayatta olanlar, eğer ahirete intikal eden yakınlarını seviyorlarsa, haram, günah işlemekten çok sakınmalıdır. Zira hayatta olanların yaptıkları, ahirete intikal edenlere gösterilmektedir. Eğer iyi amelleri varsa, seviniyorlar, amelleri, yaşayışları uygun değilse üzülüyorlar. Hadis-i şerifte; (İnsanların yaptığı işler, pazartesi ve perşembe günleri, Allahü teâlâya arz olunur. Enbiyâya, evliyâya ve ana-babaya cuma günleri gösterilir. İyi işleri görünce sevinirler. Yüzlerinin parlaklığı artar. Kötü işlerinizi görünce üzülürler. Allahtan korkun, ölülerinizi incitmeyin!) buyurulmuştur. Cemâleddîn-i Aksarâyî hazretleri anlatır: "Tâbiînden Hasan-ı Basrî hazretleri bir gün dergâhta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve; -Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir duâ öğret de rüyâmda görüp hasretimi gidereyim, der. Hasan-ı Basrî hazretleri gerekeni yaptıktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu hâlde ağlayarak tekrar dergâha gelir. Hasan-ı Basrî hazretleri kadına; -Niçin ağlıyorsun? diye sorunca kadın; -Kızımı rüyâda gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor, cevabını verir. "Hangi peygamberin kızısın?" Hasan-ı Basrî hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar. Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basrî hazretleri, rüyâsında kendinin vefât ettiğini ve cennete girdiğini görür. Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir kadın görür. O kadına; -Yavrum sen hangi peygamberin hanımı veya kızısın? diye sorar. Kadın; -Efendim ben, bir peygamberin hanımı veya kızı değilim. Geçen gün size gelip de sizden rüyâsında kızını görmek isteyen kadının kızıyım, cevabını verir. Hasan-ı Basrî hazretleri; -Kızım annen senin Cehennemde yandığını söylemişti. Hâlbuki sen yüksek makamlardasın. Bu makâma nasıl ulaştın? diye sorar. Kadın; -Efendim biz kabir hayâtında beş yüz elli kişi azâb görüyorduk. Bir mümin kabristana gelip on bir İhlâs, on bir Felak, on bir Nâs sûresini okudu. Kabristanda yatan müminlerin ruhlarına bağışladı. Allahü teâlâ bize azâb eden meleğe; "Benim âyetlerim ve adım hürmetine burada bulunan ve azâb görenleri affettim. Onlara azâb etmeyin ve birer makam verin" buyurdu. Onun için bu makâma geldim cevabını verir..." Vaktiyle bir kimse, ölen yakınının azâbda olduğunu rüyâda görür ve Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerine gelerek, azabda olan yakınının magfiret olunması için duâ etmesini istirhâm eder. Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri de, o kimsenin kurtulması için duâ eder. Daha sonra o kimse, rüyâda, ölen yakınının azabdan kurtulduğunu görür ve sebebini sorar. O da; "Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin duâsı bereketi ile, azâbdan kurtuldum" cevabını verir. İslam âlimlerinden İmâm-ı Yâfi'î hazretleri buyuruyor ki: "Ölenleri iyi veya kötü halde görmek, Cenâb-ı Hakkın bazı kullarına ihsân ettiği bir keşiftir. Dirilere nasihat vermek ve ölülere hayırlı bir iş yapılmasına vesile olmak içindir. Ölüleri görmek daha çok rüyâda olmaktadır. Uyanık iken gören evliyâ da vardır." Ebû Bekr-i Ebherî hazretleri, bir gün bir cenâzede bulunur ve ölenin yakınlarının çok ağladıklarına şahit olur. Bunun üzerine şu meâle gelen bir şiiri okur; "Kendini unutmuş bir halde, ağlıyor ölünün hâline. Halbuki o kimse, akıl ve fikir sâhibi olsaydı, ölene değil, kendi bulunduğu hâle ağlardı..." Muhyiddîn-i Arabî hazretleri, Ebû'l-Abbas Kastalânî hazretlerinin naklettiği bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır: "Şeyh Ebü'r-Rebi' hazretleri, yetmiş bin kelime-i tevhîd okumuştu. Bir kimse adına veya bir kimseye bağışlamaya da niyyet etmemişti. Bir gün bir cemâatle birlikte bir sofrada yemek yiyordu. Aralarında kalb gözü açık bir çocuk da vardı. Çocuk yemeğe elini uzatıp yiyeceği sırada âniden feryad etmeye başladı. Yemekten elini çekti. Ona, Kötü amellerden sakınmalıyız -Niçin ağlıyorsun? dediklerinde; -Şu anda Cehennemi ve annemin de Cehennemde azâbda olduğunu görüyorum! Bu sebebden ağlıyorum! dedi. Şeyh Ebü'r-Rebi' hazretleri buyurdu ki: -Bu sözleri duyunca içimden; "Yâ Rabbî sen biliyorsun ki ben yetmiş bin defa "Lâ ilâhe illallah" demiştim. O yetmiş bin kelime-i tevhîdin sevâbını bu çocuğun annesinin Cehennem azâbından kurtulması için ona bağışladım, diye niyyet ettim. Ben içimden böyle niyet edince çocuk tebessüm etti, yüzü güldü ve; -Annemi görüyorum. Cehennem ateşinden kurtuldu. Elhamdülillah! dedi. Sonra yemek yemeğe başladı..." Netice olarak, ölen yakınlarımızı seviyorsak, onları üzecek kötü amellerden sakınmamız ve onlara dua etmemiz, sadaka vererek, hayır, hasenât yaparak imdatlarına koşmamız lazımdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.