Rûhunun kâtili olan

A -
A +

İnsan vücudu, üç temel unsurdan meydana gelmiştir. Bunlar; beden, rûh ve nefisdir. Bedenin gıdası, topraktan yaratıldığı için topraktır. İhtiyacı, su, sebze, meyve, et ve hasılı bunların ihtiva ettiği şeylerdir. Bedenin ihtiyacı bunlarla giderilir. Eğer bunlar yeterli miktarda verilmezse, beden zayıf düşer, hiç verilmezse, ölmek zorunda kalır. Rûh, âlem-i emirden geldiği için, çok mübarek, mukaddes bir nûrdur ve gıdası da, ibâdettir, itaattir, zikirdir, tövbedir, duâdır. Rûh, gıdasını almadığı zaman hastalanır. Rûhun hastalığı budur. Bu hastalığın tedavisi için Allahü teâlâ, Peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İnsan, inkâra saparsa, rûh, mecazen ölür. Rûhun ölmesi, o kimsenin kâfir olması demektir. Her şeyin cezası sınırlıdır ama küfrün cezası, Cehennemde sonsuz kalmaktır. İmanın mükafatı da, Cennette sonsuz kalmaktır. Nefis de bir mahluktur ve kötülükler deposu olarak yaratılmıştır. Nefsin gıdası, inkar, haramlar, günahlar ve vazifesi de, inkar etmek, haram işlemektir. Bedenin ve rûhun gıdasını vermemiz, nefsin gıdasını ise vermememiz emredilmiştir. Bedenin, rûhun çeşitli ihtiyâçları olduğu, din kitaplarında, yer almaktadır. Bütün duyu organlarımızın başka başka ihtiyâçları olduğu gibi, sinir sisteminin, hattâ her organın ayrı ayrı ihtiyâçları vardır. Bu ihtiyâçların, ekmek, su gibi mühim olduğunu, aklı başında olan herkes delilsiz olarak anlar ve bilir. Ruhun gıdası din ilimleridir İnsan, rûh ve bedenden yaratıldığı ve bedeninin hastalanmaması için ona iyi bakması, beslemesi gerektiği gibi, rûhuna da iyi bakması, onu da beslemesi gerekir. Rûhun gıdası, dinî ilimlerdir. Bu ilimlerin kaynağı da, ehl-i sünnet âlimleridir yani onların kıymetli kitaplarıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: "Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmaması ile anlaşılır. Çünkü ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her mana, her buluş kıymetsizdir, yanlıştır. Çünkü her sapık, Kur'an ve sünnete uyduğunu sanır, sapıklığının doğru olduğunu iddia eder. Yarım aklı, kısa görüşü ile, bu kaynaklardan yanlış manalar çıkarır. Doğru yoldan kayar, felakete gider. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri manalar doğrudur, bunlara uymayan yanlıştır." Allahü teâlâ, rûhun gıdâsını, Peygamberlerin ve Onların vârisi olan islâm âlimlerinin, evliyânın rûhları vasıtası ile göndermektedir. Üzüm isteyen, bağa gidip asmadan koparır, erik ağacına gitmez. Su isteyen, kaynağa, çeşmeye gider. Buğday isteyen, tarlasını sürer, eker, biçer. Çocuk isteyen, evlenir. İlâç isteyen bir hasta, doktora ve eczâhâneye gider. Bakkala, avukata gitmez. Kalbin gıdâsını, rûhun temizliğini isteyen de, Evliyânın kalbine, rûhuna başvurur. Allahü teâlâ, bu nimetlerini, Evliyânın kalbinden göndermektedir. Herşeyi yaratan, gönderen, yalnız Allahü teâlâdır. Fakat, herşeyi belli bir sebeple göndermek, Onun âdetidir. Onun nimetine kavuşmak isteyenin, Onun âdetine uyması, sebebi arayıp, bulup, öğrenip, Onun sebebine yapışması lâzımdır. Sebepleri aramak ve öğrenmek istememek, Allahü teâlânın âdetini bozmak olur. Nefsin gıdası haramlardır Vücudun rahatı, az yani ihtiyaç kadar yiyip içmekte, rûhun rahatı ise, günah işlememektedir. Nefsin gıdası haramlardır, günahlardır ve nefs, harama, günaha doymaz, işledikçe işler. Rûhun gıdası ise, ilim ve iyi haldir. Bir kimse, dünyâda zehir yer ve Allah rahîmdir, zehrin zararından beni korur derse, hastalanır, ölür. Şeker hastası, tatlı ve hamur işi yerse, hastalıkları artar. Şehvete uymak, yani nefsin arzûlarını yapmak, kalbi hasta eder. Şehvete uymanın, günâh olduğuna, zararlı olduğuna inanırsa, şehvete uyması, kalbini öldürmez. Zararlı olduğuna inanmazsa, kalbini öldürür. Çünkü, inanmıyan kâfir olur. Küfür, inkar ise, kalbin ve rûhun zehridir. İman etmek, peki demek rûhun, itiraz etmek ise, nefsin isteğidir. İtirazdan, her zaman inkar, küfür kokusu gelir. Allahü teâlâyı seven, Onun kelamını yani Kur'an-ı kerimi okumayı da sever. Kur'an-ı kerim okumak ise, rûhun gıdasıdır. Allahü teâlâyı seven, Onun bildirdiği ile amel eder, Onun Habibine, Peygamberine tâbi olur ve Resulullah efendimizi sever. Peygamber efendimizi seven de, Ona çok salevat okur ve sünnetine uyar. Netice olarak; rûhunun kâtili olan yani onu öldüren, ahirette felakete uğrayacak, azap içinde olacak, ateşte yanacaktır. Rûhu öldürmemek için onu beslemek lazımdır. İnsanın, bedenini, sabah akşam yemek yiyerek beslediği gibi, rûhunu da beslemesi lazımdır. Rûhun gıdası ise; imandır, namazdır, oruçtur, Kur'ân-ı kerimi, islâm âlimlerinin kitaplarını sözlerini, hayatlarını okumaktır. Çünkü rûhun manevi gıdaya ihtiyacı vardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.