Din, rûhun gıdâsıdır

A -
A +

Din, insanları ebedi saâdete götürmek için Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol demektir. Din ismi altında insanların uydurduğu eğri yollara din denmez, dinsizlik denir. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmdan beri, her bin senede, bir Peygamber vâsıtası ile, insanlara bir din göndermiştir. Bu Peygamberlere Resûl denir. Her asırda, en temiz bir insanı Peygamber yaparak, bunlarla dinleri kuvvetlendirmiştir. Resûllere tâbi olan bu Peygamberlere de, Nebî denir. Bütün Peygamberler, hep aynı îmânı söylemiş, hepsi aynı şeylere îmân etmeyi istemişlerdir. Fakat, kalb ve beden ile yapılması ve sakınılması lâzım olan şeyleri başka başka olduğundan, müslümânlıkları da ayrıdır. Allahü teâlâ tarafından gönderilen her din, kendisinden önce gelen dini neshetmiş, değiştirmiştir. En son gelen ve her dini değiştirmiş, dahâ doğrusu gönderilen bütün dinlerin hepsini kendinde toplamış olup, kıyâmete kadar hiç değişmiyecek olan din, Muhammed aleyhisselâmın getirdiği dindir. Din değişir mi? Bazı kimseler; "Din, zamâna göre değişir, dinin hükümleri eskimiştir. Asrımızın ihtiyaçlarını karşılayacak bir din lâzımdır" diyorlar. Evet, din, zamânla değişir. Fakat bu değişikliği, sâhibi, yani Allahü teâlâ yapar. Nitekim Âdem aleyhisselâmdan beri, çok kere, önceki gönderdiği dinleri değiştirmiş ve en son olarak ve kıyâmete kadar bütün ihtiyaçları karşılayacak, en mükemmel, en üstün bir din olarak, Muhammed aleyhisselâmın dinini yani islamiyyeti göndermiştir. Böyle söyleyenler, acaba Allahü teâlânın mükemmel dediği dinden dahâ iyisini mi yapabileceklerdir? Bugün, Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği din, İslâm dînidir. Bu dinin bildirdiği farzları yapanlara ve harâmlardan kaçınanlara Allahü teâlâ, âhirette nimetler, iyilikler verecektir. Yani bunlar, sevâb kazanır. Farzları yapmıyanlara ve harâmlardan kaçınmıyanlara, âhirette cezâlar vardır. İmrân sûresinin 85. âyetinde meâlen; (Muhammed aleyhisselâmın getirdiği İslâm dîninden başka din istiyenlerin, dinlerini Allahü teâlâ sevmez ve kabûl etmez. Dîn-i islâma arka çeviren, âhirette ziyân edecek, Cehenneme girecektir) buyuruldu. Bütün insanlara faydalı olsa Bir kimse, binlerce sene ibâdet etse ve ömrünü, nefsini temizlemekle geçirse ve güzel huyları ile yanındakilere ve keşf ettiği âletler ile, bütün insanlara faydalı olsa, Muhammed aleyhisselâma tâbi olmadıkça ebedî saâdete kavuşamaz. Nisâ sûresinin 13. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Allahü teâlânın ve Peygamberi Muhammed aleyhisselâmın emirlerine aldırış etmiyenler, beğenmiyenler, kıyâmette Cehennem ateşinden kurtulamıyacaklardır. Bunlara, Cehennemde, çok acı azâb vardır) buyuruldu. Rûhun gıdâsı dindir. Rûhunu beslemeyen dinsiz kimsenin, âdi bir hayvandan farkı yoktur. Bu gibi insanlarda, sevgi, acıma, şefkat, anlayış ve merhamet kalmaz. Böyle dinsiz kimseleri, en kötü maksatlar için kullanmak, çok kolaydır. Çünkü bunları, kötü işlerden koruyacak inandıkları, itâat ettikleri, teslîm oldukları, yüksek bir varlık kalmamış, inançları kaybolmuştur. Bu gibi insanlar, korkunç bir canavar gibidirler, nerede, kimlere, ne şekilde kötülük yapacakları belli olmaz. İnsanlık âlemini mahveden en kötü işler, böyle kimselerden meydana gelir. İmkansız değildir Böyle insanları tekrar doğru yola sokmak güçtür. Fakat imkânsız değildir. Bunlara, büyük bir sabır ile islâm dîninin esâslarını, onların anlayacağı bir tarzda telkîn etmelidir. Allahü teâlâ, din telkîni için Peygamberine emir vermiştir. Nahl sûresinin 125. âyetinde meâlen; (Ey Muhammed! Rabbinin yoluna hikmet ile, güzel öğütlerle çağır! Onlarla en gü zel şekilde tartış! Doğrusu Rabbin, yolundan sapanları dahâ iyi bilir) buyurulmuştur. Unutmamalıdır ki, müslüman olarak bildiğimiz iyi ve doğru şeyleri, bilmiyenlere, en güzel tarzda öğretmek, üzerimize farzdır, Allahü teâlânın kesin emridir. Bu vazîfeye, Emr-i ma'rûf denir. Bu bir ibâdettir. İlmin zekâtı, bilmeyenlere ilmi öğretmekle ödenir. Bu, çok hayırlı bir iştir. Dînimiz, âlimin mürekkebini, şehîdin kanından efdal tutmakta, hayırlı iş görmeyi nâfile ibâdetten üstün saymaktadır. Netice olarak din; rûhun gıdâsıdır. Dinsiz bir insan, kafasız bir gövdeye benzer. Bir vücûdun nasıl nefes almaya, yemeye ve içmeye ihtiyâcı varsa, rûhun da, tam bir asâlete erişmek, tertemiz olmak, huzûra kavuşmak için, dine ihtiyacı vardır, dine muhtaçtır. Dinsiz bir insan, bir makineden, bir hayvandan farksızdır. Din, insana Allahını tanıtan, onu fenâlık yapmaktan koruyan, onun yolunu açan, dimâğını ferâhlatan, dertli zamânlarda onu tesellî eden ve ona maddî ve manevî kudret veren, toplum içinde ona hürmet, şeref, itibâr ve muhabbet kazandıran ve âhirette de, ebedî, sonsuz Cehennem ateşinden koruyan en büyük âmildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.