Dünyada kalacağın kadar çalış!..

A -
A +

Ölümden önce olan her şeye dünya denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyadan sayılmaz, âhiretten sayılır. Çünkü dünyâ, âhiret için tarladır. Âhirete yaramayan dünyâlıklar, zararlıdır. Harâmlar, günâhlar ve mubâhların fazlası böyledir. Dünyada olanlar, İslâmiyete uygun olarak kullanılırsa, âhirete faydalı olur ve böylece hem dünya lezzetine, hem de âhiret nimetlerine kavuşulur. Dünya, insanın gölgesine benzer. Kovalarsan kaçar, kaçarsan, o seni kovalar. Dünya, âşıklarına mihnet, lezzetlerine aldanmayanlara ise, nimet yeridir. İbâdet edenlere kazanç, ibret alanlara da, hikmet yeridir. Onu tanıyanlara selâmet yeridir. Dünya, ana rahmine nisbetle Cennet, âhirete nisbetle, çöplük gibidir. Bunun için Peygamber efendimiz; (Dünyâ, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamir etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!) buyurmuşlardır. İşte kurtuluş reçetesi Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri buyuruyor ki: "Dörtyüz hocadan ders okudum. Bunlardan dörtbin hadîs-i şerîf öğrendim. Bütün bu hadîslerden bir tânesini seçip kendimi ona uydurdum, diğerlerini bıraktım. Çünkü, kurtuluşu ve ebedî saâdete kavuşmayı bunda buldum ve bütün nasîhatleri hep bunun içinde gördüm. Peygamber efendimiz bir Sahâbîye hitaben; (Dünyâ için, dünyada kalacağın kadar çalış! Âhiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtâç olduğun kadar itâat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günâh işle!) buyurmuştur." Seyyid Burhâneddîn hazretleri, bir sohbetlerinde buyuruyorlar ki: "Allahü teâlâ; "Dünyâ hayâtı ancak metâ-ı gurûr'dur" buyurmaktadır. Bâzı ârifler de: "Dünyâyı üç talakla boşa! Kendine ondan başka birini ara! Çünkü dünyâ kötü bir zevcedir. O kendine gelene kıymet vermez. Ondan Rabbine dön! O sana ezâ etmeden önce ondan korun ve onun hevâsından uzaklaş. İşte bu sûrette Cennet'e girersin" buyurmaktadır. Hepimiz dünyânın bir gün yok olacağını, kendine sarılanları yalnız bırakacağını biliyoruz. Böyle olduğu o kadar açıktır ki, bunun için delil getirmeye bile hâcet yoktur. Fakat nefis, şeytan, tûl-i emel, nefsin arzu ve istekleri, kalblerde kalın perdeler meydana getirmiştir ki, bu yüzden gözler uykuda, basiretler kapalıdır. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Fakat fırsat elden gider. Kaçırılan fırsatlara, pişman olmanın faydası yoktur. Âhirette kurtuluşa erenler, haramlardan ve dünya sevgisinden yüz çevirip, hâlis bir niyet ile Allahü teâlâya dönenlerdir. Allahü teâlâya götüren yol, yalnız bunlara açıktır. Peygamber efendimiz; (Dünyâ sevgisi, her kötülüğün başıdır)buyurmuştur. İki sevgi, bir kalbde bulunmaz. Ahmed Rufâî hazretleri; "Ey nefesleri sayılı insan! İnsan ömrünün sonu olan gün elbette gelecektir!" buyurmuştur." Dünya ile âhiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir kimse, ibâdetini yapmaz ve geçiminde, kazancında Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını gözetmezse, dünyaya düşkün olmuş olur. Allahü teâlâ herkesin kalbini bundan soğutur. Bunu kimse sevmez. Seyyid Emîr Gilâl hazretleri; Ölmemek mümkün müdür? "Dünyada iken günahlara pişmân olup, kulluk vazifesini yaparak âhireti kazanmak lâzımdır ki, bütün işin aslı budur. Sevgi ve muhabbet; Allahü teâlânın rızâsını aramak ve kötü işleri terk etmek, ahde vefâ göstermek, emânete ihânet etmemek, kendi kusûrlarını görüp, amelleri ile övünmemek, amellerini görmemek, dâimâ Allahü teâlâyı zikretmekle meşgûl olmaktır. Hiçbir işe, Allahü teâlânın ismini söylemeden başlamayınız ki, âhirette yaptığınız o işten dolayı utanmayasınız" buyurmaktadır. Netice olarak, dünya için, dünyada kalacağımız kadar çalışmalıyız. Şu anda, bizimle âhiret arasındaki mesafe, üç beş saniye ya vardır veya yoktur. Aldığımız nefesi, ya veremeyeceğiz veya verdiğimizi alamayacağız. Bir deprem olabilir ve her şeyle beraber biz de, kendimizi, her şeyimizi kaybedebiliriz. Hem de birkaç dakika içinde. Bütün bunlara karşı, ne garantimiz var, buna mani olmak veya bundan kurtulmak için ne imkânımız var? Ölmemek mümkün müdür? Bunun için, dünyada çalış, dünyada kalacağın kadar buyurulmuştur. Çünkü insanın hayatı, üç beş saniye içinde değişebilir. Bu zaman dilimi içinde, ya varız, veya yokuz. Dünya yani hayat, fânidir, geçicidir. Ahiret ise bâkidir, sonsuzdur. Müslüman, dünya için değil, âhiret için yaşayan insan demektir. Dünya, handır, hamamdır yani bir bir konaktır, oturacak, kalınacak yer değildir. İşte bütün Peygamberler, Eshab-ı kiram ve Allahü teâlânın sâlih kulları, hepsi gitmiş, hiçbiri kalmamıştır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.