Çalışmayıp herkese muhtaç kalan...

A -
A +

Kendinin ve çoluk çocuğunun ihtiyâçlarını helâlden kazanmak, kimseye muhtâç kalmamak, cihâd etmek demektir ki, birçok ibâdetlerden dahâ sevaptır. Resûlullah efendimiz, bir sabâh, Eshâbı ile konuşurken, kuvvetli bir genç, erkenden dükkânına doğru geçer. Orada hazır bulunanlardan bazıları; -Erkenden dünyâlık kazanmaya gideceğine, buraya gelip birkaç şey öğrenseydi daha iyi olurdu, deyince, Resûlullah efendimiz; -Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye muhtâç olmamak ve ana, baba, çoluk çocuğunu da muhtâç etmemek için gidiyorsa, her adımı ibâdettir. Eğer, herkese öğünmek, keyif sürmek niyetinde ise, şeytânla berâberdir,buyurur. Çalışmayıp fakir düşerek, kendini ve çoluk çocuğunu zarûrî lâzım olanlardan, nafakadan mahrûm bırakmak harâm olmaktadır. Bir hadîs-i şerîfte; (Kendini başkasından sadaka isteyecek hâle düşüreni, Allahü teâlâ yetmiş şeye muhtâç eder) buyurulmuştur. Hazret-i Ömer buyuruyor ki: "Çalışınız, kazanınız, Allahü teâlâ rızkımı çalışmadan gönderir, demeyiniz! Allahü teâlâ, gökten para yağdırmaz." "İslâmiyetten haberi yok!" İmâm-ı Ahmed ibni Hanbel hazretlerine; -Her gün sabahtan akşama kadar câmide ibâdet edip Allahü teâlâ, benim rızkımı nerden olsa gönderir diyen, nasıl bir kimsedir? diye sorulunca cevâbında buyurdu ki; -Bu kimse câhildir. İslâmiyetten haberi yoktur. Çünkü, Resûlullah efendimiz; (Allahü teâlâ benim rızkımı, süngümün ucuna koymuştur) buyurmuştur. Yani rızkım, İslâm dînine ve Müslümânlara saldıranlarla harb etmekle gelmektedir. Din büyüklerinden birine; -Özü sözü doğru olan tüccâr mı, yoksa geceleri namâz kılan, gündüzleri oruç tutan âbid mi daha üstündür? diye sorulunca; -Emîn olan tüccâr dahâ kıymetlidir. Çünkü, şeytânla her sâat cihâd etmektedir. Şeytân, alışta, verişte, tartmada onu aldatmaya uğraşmakta, o ise Allahü teâlânın emrini, rızâsını gözetmektedir, cevabını vermiştir. Hazret-i Ömer de; "Alış veriş ederken, helâl kazanırken cân vermeyi, başka şekilde ölmekten dahâ çok severim" buyurmuştur. Hadîkada, çalışmakla alakalı olarak buyuruluyor ki: "Kesb, yaşamak için lâzım olan malları helâlden kazanmaya çalışmak demektir. Kendine, evlâdına, ıyâline ve borçlarını ödemeye lâzım olanları kesb etmek farzdır. Bunun için çalışan sevap kazanır. Özürsüz terk edene azâb yapılacaktır. Kendilerine nafaka verilmesi vâcib olanlara ıyâl denir. Borç ödemek farzdır. Ödeyemeden vefât edenin, ödemek niyeti varsa, günâhı olmaz. Hadîs-i şerîfte; (Beş vakit namâzı kıldıktan sonra, çalışıp helâl kazanmak, her Müslümâna farzdır) buyuruldu. Peygamberlerin hepsi, çalışıp kazanmışlardır. Çalışmayıp, câmide oturarak, Allaha tevekkül ediyorum diyene inanmamalıdır. Bu, çalışmayı terk ettiği için, günâh işlemektedir, sâlih değil, fâsıktır. Bunun kalbi, Allahü teâlâya değil, kulların mallarına bağlıdır. Önce sebebe yapışmak, sonra bu sebebin tesîrini Allahü teâlâdan beklemek emrolundu. İmâm-ı Evzâî hazretleri, İbrâhîm bin Edhem hazretlerini, sırtında bir yığın odun götürürken görür ve; -Niçin bu kadar sıkıntı çekiyorsun? Kardeşlerin, seni hiçbir şeye muhtâç bırakmıyor deyince, İbrâhîm bin Edhem hazretleri; -Öyle söyleme, hadîs-i şerîfte; (Helâl kazanmak için sıkıntı çekenlere Cennet vâcib olur) buyuruldu diye cevap verir. Müslümân, dünyâyı sevdiği, dünyâya düşkün olduğu için değil, Allahü teâlâ, çalışmayı emrettiği için çalışıp kazanır. Muhtâç olduğu malı kazandıktan sonra, fazla çalışmayıp, ibâdet etmek câizdir. Öğünmek, kibirlenmek için, ihtiyâçtan fazla kazanmak ise, harâmdır." Görülüyor ki, ehlinin ve ıyâlinin nafakalarını ve borçlarını ödemek için çalışıp, helâl kazanmak, nâfile ibâdetleri yapmaktan kat kat dahâ sevaptır. Abdullah Dehlevî hazretleri buyuruyor ki: "Çoluk çocuğunun ihtiyâçlarını temin için ve fukarâya yardım ve İslâmiyete hizmet için, çalışıp helâl mal kazanmak, çok iyidir. Süleymân aleyhisselâm, hazret-i Osmân, Abdürrahmân bin Avf hazretleri ve Eshâb-ı kirâmdan bazıları çok zengin idiler. Bu zenginlikleri, Allahü teâlâ indindeki derecelerinin azalmasına sebep olmadı." Dünyâ bir konaktır... İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: "Bu dünyâ, âhiret yolcularının bir konak yeridir. İnsana burada yiyecek ve giyecek lâzımdır. Bunlar ise çalışmadan ele geçmez. Her ân mal kazanmak için uğraşan aldanmıştır. Hem âhiret için hâzırlanmalı, hem de dünyâ ihtiyâçlarını kazanmalıdır. Fakat, bunları da, âhiret yolculuğunda lâzım olduğunu düşünerek kazanmalıdır." Netice olarak, çalışmayıp herkese muhtaç kalanların, dini ve aklı noksan olur. Lokman Hakîm hazretlerinin, oğluna buyurduğu gibi: "Çalış, kazan! Çalışmayıp, herkese muhtâç kalanların dîni ve aklı noksân olur ve iyilik etmekten mahrûm kalır ve herkesten hakâret görür."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.