Dünyada ve âhirette azîz olmak için...

A -
A +

Bir Müslümânın öğrenmesi lâzım olan bilgilere İslâm ilimleri denir. İslâm ilimleri; din bilgileri ve fen bilgileri olmak üzere iki kısımdır. Hadis-i şerifte; (Her müslümân erkeğin ve kadının, İslâm bilgilerini öğrenmeleri farzdır) buyuruldu. Dinimiz, ilme kıymet vermeyi, âlimlere hürmet etmeyi ve Allah yolunda olanlarla berâber bulunmayı emretmektedir. Hadîs-i şerîfte; (Bir insan, yâ âlimdir, yâhud ilim öğrenmekte olan talebedir. Yâhud bunları sevmektedir. Bu üçünden başkaları ahırlarda uçan sinekler gibidir) buyuruldu. Bunun için, kıymetli ve sınırlı olan ömrü, faydasız şeylerle geçirmemeli ve hadîs-i şerîfte bildirilen dördüncü dereceden olmamaya çalışmalıdır. Hadîs-i şerîfte; (Doğru ilim sâhibi olan ve ilmi ile amel eden bir âlim ile Peygamberler arasında bir derece fark vardır. Bu bir derece, peygamberlik makâmıdır) buyuruldu. Bu saâdete kavuşmak için, ilim öğrenmeye çalışmak lâzımdır. Şu hususu iyi bilmelidir ki, insanı dalâletten, kötü yoldan ancak ilim ve âlimler kurtarır. Zira rehber olmadan doğru yola kavuşulamaz. İlme kıymet vermezler! İlme ve ilim öğrenmeye Allahü teâlâ kıymet vermektedir. Dünyâya tapanlar, mektebe gitmemiş ve hakîkî din âliminin sohbetinde bulunmakla şereflenememiş olanlar, ilme ve âlime kıymet vermezler. Bunlar, dinlerinin noksan olması tehlikesinden korkmaz ve hakîkî din âlimlerinin kitaplarından okuyup öğrenmezler. Bunların tek düşünceleri, para, mal toplamak ve mevki elde etmektir. Helâlden mi, harâmdan mı geldiğine bakmazlar. Hakkı bâtıldan ayırmazlar. İlmin ve hakîkî din âlimlerinin kıymetini bilmezler. Hakîkî din adamlarının vaazları, kitâpları, bunların nazarında, hayvan pazarında güzel kokular satan attâr ve körlere ayna satan kimse gibidir. Ebû Leheb gibi kimseye Tâhâ sûresini okumak ve sokak serserisinin cebine inci, mercan doldurmak ve bir köre sürme hediyye etmek, akıllı kimsenin yapacağı şey değildir. Allahü teâlâ, böyle boş kafalı kimseler için; (Bunlar hayvan gibidir, hattâ dahâ aşağıdırlar) buyurmuştur. Enes bin Mâlik hazretlerinin haber verdiği hadîs-i şerîfte; (Âlime haksız olarak hakâret eden kimseyi, Allahü teâlâ, bütün insanlar arasında hakîr, rezîl eder. Âlime hürmet eden kimseyi, Allahü teâlâ, Peygamberler gibi azîz eder, şereflendirir) buyuruldu. Mûsâ aleyhisselâm, ilmin en yüksek derecesinde olduğu, Allahü teâlâ ile konuşmak şerefine kavuştuğu ve Allahü teâlânın muhabbet şerbetinden içtiği hâlde, ilim edinmek için, Hızır aleyhisselâmın talebesi olan Yûşa aleyhisselâm ile berâber geldiği Kehf sûresinde bildirilmektedir. Mûsâ aleyhisselâm mantık ilminin üstâdı iken, Hızır aleyhisselâmdan ilim öğrenmeye geldi. İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretlerinin 15 yaşında bir oğlu vardı ve bu oğlunu çok seviyordu. Ama bir gün ansızın vefât etti. Talebesine; "Defin işini size bıraktım. Ben üstâdımın dersine gidiyorum. Bugünkü dersi kaçırmıyayım" demiştir. İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretleri, vefâtından sonra rüyâda görülür. Cennette, çok büyük bir köşkün önünde durmaktadır. Bu makama nasıl yükseldiği sorulunca; "İlme ve ilim öğrenmeye ve öğretmeye olan muhabbetim ile" cevabını vermiştir. Muhammed Celâl Hirevî hazretlerinin en büyük oğlu takvâ sâhibi ve çok âlim bir kimse idi. Bu oğlu vefât ederken yanında idi. Oğlu vefât edince, üstünü örttü ve medreseye gidip, hadîs dersini verdi. Sonra medreseden çıkıp defin işine başladı. Sultana nasihat!.. Dede Ömer Rûşenî hazretleri, Osmanlı âlimlerindendir. Akkoyunlu sultanlarının dâveti üzerine Tebriz'e gider. Sultan Hasan, bir cumâ gecesi, meşhur âlim ve velîlerle beraber onu da saraya davet eder. Sultan bir ara âlimleri göstererek, şikâyette bulunur. Bunun üzerine Dede Ömer Rûşenî hazretleri sultana şöyle nasihat eder: "Âlimler, peygamberlerin vârisleri ve dînin direkleridir. Bu âlimlerin kalblerinde Allahü teâlânın kelâmı Kur'ân-ı kerîm, O'nun mübârek isimleri ve ilmi vardır. Onların bereketli nefeslerini koklayıp, Cennet kokularına kavuşasın. Resûlullah efendimiz; (Kim bir âlime ikrâm ederse, bana ikrâm etmiş olur. Bana ikrâm eden, Allahü teâlâya ikrâm etmiş olur. Allahü teâlâya ikram eden, Cennet'e girer) buyurdu. Âlimlere hürmet husûsunda âyet-i kerîmeler vardır. Bu hususta hadîs-i şerîfler de çoktur. Dolayısıyla âlimlere hürmet mutlaka lâzımdır. Onlara kötülük yapmayı düşünmek, insanın felâketine ve Allahü teâlâdan uzaklaşmasına sebep olur. Âlimleri kim zemmedip kötülerse, onların etlerini yemiş gibi olur." Sultan Hasan büyük bir dikkatle bu sohbeti dinledikten sonra, söylediklerine pişman olur. Netice olarak, dünyâda ve âhirette azîz olmak için, ilim öğrenmek, bunlarla amel etmek ve başkalarına da öğretmek lâzımdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.