Gülerek günâh işleyen...

A -
A +

Kalb, yaratılışında temiz bir ayna gibidir. İbâdetler, kalbin temizliğini, cilâsını arttırır. Günâhlar ise, kalbi karartır ve muhabbet yolu ile gelen nûrları alamaz olur. Sâlihler bu hâli anlar ve üzülürler, günâh işlemek istemezler. Hatta ibâdetlerin çok olmasını, her gün beş kere değil daha çok namaz kılınmasını isterler. Günâh işlemek, nefse tatlı gelir. Bütün bidatler, günâhlar, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsi besler, kuvvetlendirir. İnsanın nefsi, Allah'la kul arasında en büyük engel, en büyük duvardır. İnsanın bu duvarı delmesi lâzımdır. Bu duvar, şöhrettir, âmir olmaktır, emir vermek arzusudur ve kibirdir ki çok çok tehlikelidir. Çünkü cenâb-ı Hak bir hadis-i kudside; (Kibriyâ, üstünlük ve azamet bana mahsûstur. Bu ikisinde bana ortak olanı Cehenneme atarım, hiç acımam) buyuruyor. Bütün günahlara Allahü teâlâ, sıfatları ile düşmandır. Kibirliye ise zâtı düşmandır. Bu duvarların yıkılması için aletler farklıdır. Bunun ilâcı ibâdet değildir. Bunun ilâcı, imâm-ı Rabbânî hazretleri gibi bir Allah dostunu sevmek, onunla beraber olmaktır. Onları seven, kitaplarını okuyup yollarında olan, onlarla beraber olmuş demektir. Cehenneme inanan kimse... Tâbiînin büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretleri; "İçinde yılan bulunduğu bilinen bir deliğe insan elini sokmaz. Eğer sokarsa, içinde yılan bulunduğuna inanmamış demektir" buyurmuştur. Bunun gibi, Allahü teâlâya ve Cehenneme inanan bir kimsenin, İslâmiyyetin yasak ettiği şeyleri yapmaması lâzımdır. Günâh işleyenler; "Allah kerîmdir, affetmesini sever, Ona güveniyoruz da yapıyoruz" derlerse, bu söz, delikteki yılanın sokmamasını düşünerek elini koymaya benzer. Günâhlar nefse tatlı gelmektedir. Mümin, nefsine aldanarak günâh işleyebilir. Fakat, günâh işlerken, aklı ve îmânı onu üzmektedir. İnsan, aklı ile îmân eder. Nefse tatlı geldiği için de, günâha sürüklenir. Bundan dolayı, îmân ile isyânın başka başka olduğu anlaşılır. Yılanın deliğine el uzatmak, nefse tatlı gelseydi veyâ bu iş nefse tatlı gelen bir şeye sebep olsaydı, meselâ, elini uzatırsan, sana şu kadar para var denilse idi, o zamân nefse uyar, elini belki uzatırdı. Muhammed Karsî hazretleri; "Hak yola girmiş bir kimsenin, küçük günahlardan da çok sakınması lâzımdır. Zîrâ günâh, gönle ve bedene zarar verir" buyurmuştur. Abdullah-ı Dehlevî hazretleri buyuruyor ki: "İnsan dâimâ Allahü teâlâya yönelmelidir. Her an ve zamanda, her ibâdet ve işte kendisine gelen feyz ve nûrları düşünmeli, nasıl bir berekete kavuştuğunu anlamalıdır. Meselâ; namaza durduğunda gelen nûrlar ve bereketlerin nasıl olduğunu, kırâat ile berâber bu feyz ve bereketlerin ne hâle döndüğünü, Allahü teâlâya hamdü senâdaki feyzi, dil ve Kelime-i tevhîd söylemekteki bereketi, hadîs-i şerîfleri okurken ihsân buyurulan sırları incelemeli ve bu sûretle günahlardan hâsıl olan mânevî zararları gözleyip, anlamalıdır. Meselâ; haram ve şüpheli lokmadan kalbe nasıl bir zulmet geliyor ve gıybet etmek insanın bâtınına nasıl zarar veriyor, yalan söylemek kalbde nasıl bir leke bırakıyor anlaşılır. Böylece, bütün haram, mekrûh ve günahların zehir, zarar ve ziyân olduğu vicdânen bizzat fark edilir. Yâni her hâlinde, her iş ve sözünü inceleyip, İslâmiyete uygun olup olmadığını dikkat ile tâkib etmelidir. Eğer işi ve sözü İslâmiyete uygun ise, bunun şükrünü yerine getirmelidir. Şayet, Allahü teâlâ muhâfaza buyursun, O'na aykırı ve uymuyor ise, hemen tövbe etmeli, istigfârda bulunmalıdır. Açıkça işlenen günahın tövbesi, âşikâre yapılmalı, gizli günahınki de gizli yapılmalıdır. Tövbeyi geciktirmemelidir. Çünkü Kirâmen kâtibîn melekleri, işlenen günahı hemen yazmazlar, müminin tövbe etmesini beklerler. Tövbe edince bu günahı hiç yazmazlar." Günâhı küçük tutarsan... Veysel Karânî hazretlerine; Harem bin Hayyan hazretleri; -Bana vasiyet, nasihat et diye arz edince, cevabında; -Yattığın zaman ölümü yastığının altında bil. Kalkınca da karşında bulundur. Günahın küçüklüğüne değil, onunla âsî olmaklığının büyüklüğüne bak! Günâhı küçük tutarsan, onu yasak eden Rabbini küçük tutmuş olursun. Onu büyük tutarsan, Rabbini büyük tutmuş olursun, buyurmuştur. Ali Müzeyyen hazretleri buyurdu ki: "Bir kimsenin bir günâh işledikten sonra tekrar günah işlemesi, ilk günâhın cezâsıdır. Bir sevap işledikten sonra tekrar sevab işlemek de, birinci sevabın karşılığı, mükâfâtıdır." Netice olarak, laf ile Müslümanlık olmaz. Dinin emir ve yasaklarına önem vermeyenin imânı gider. Önem vermemek, işlediği günaha zerre kadar da olsa üzülmemek demektir. Bekir bin Abdullah el-Müzenî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Kim gülerek günâh işlerse, ağlayarak Cehenneme girer."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.