En büyük iyilik...

A -
A +

Bir insanın başka bir insana iyilik etmesi, Allahü teâlânın en çok sevdiği bir hâldir. İyilik; para, beden, fikir ve çeşitli yollarla olur. İnsanın elinden hiçbir yardım gelmezse, Allahü teâlânın kullarına, güler yüz gösterirse, onun bile sevâbı vardır. Zira Kur'ân-ı kerîm, hep iyilik etmeyi emrediyor. Allahü teâlâ; (Benim kullarıma yardım edene, ben fazlasıyla yardım ederim) buyuruyor. Peygamber efendimiz de; (Allahü teâlâ, melekler ve her canlı, insanlara iyilik öğretene duâ ederler) buyurmuştur. Elinden yardım geldiği hâlde, yardımı esirgeyen insan, Allahü teâlânın indinde sevgili bir kul olamaz. Kimseye zarar vermeyip, hep iyilik yapanı, Allahü teâlâ da, kulları da sever. Şems-i Tebrîzî hazretleri sevenlerine hitaben; "Eğer bir kimse bana âhiretim ile ilgili bir defâ iyilik edip, dünyâ ile ilgili binlerce kötülük etse, ben onun bir defâ yaptığı iyiliğe nazar ederim. Çünkü iyi ahlâk bunu icâbettirir" buyururdu. İnsanların iyisi, insanlara iyilik edendir. İnsanların kötüsü ise, insanlara kötülük edendir. Zerre kadar iyilik eden, yaptığı iyiliğin karşılığını mutlaka bulacaktır. Çünkü Zilzâl sûresinin 7. ve 8. âyet-i kerîmelerinde meâlen; (Zerre kadar iyilik yapan, onun mükâfâtına, zerre kadar kötülük yapan da, onun karşılığına kavuşur) buyurulmuştur. Hadîs-i şerîfte de: (Allahü teâlâ, iyilik edenlere, karşılığını elbette verecektir) buyuruldu. Ebû Hüreyre hazretleri şöyle nakletmektedir: "Peygamber efendimize bir gazâda, kâfirlerin yok olması için duâ buyurmasını söylediğimizde, bize; (Ben, lanet etmek, insanların azâb çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek, insanların huzûra kavuşması için gönderildim) buyurdu." Enbiyâ sûresinin 107. âyet-i kerimesinde de meâlen; (Seni, âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyurulmaktadır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki: "Bu dünyâda en mes'ûd kimse, kısa ömründe, âhirete yarayacak işleri yapan, uzun olan âhiret yolculuğuna hâzırlanan kimsedir. Allahü teâlâ, size insanların ihtiyâçlarını karşılayacak, onları adâlete ve râhata kavuşturacak bir makâm, bir vazîfe ihsân etmiştir. Bu büyük nimete çok şükrediniz! Buna şükretmek, Allahü teâlânın kullarının ihtiyâçlarını karşılamakla olur. Kullara hizmet etmeniz, dünyâ ve âhiret derecelerine kavuşmanıza sebep olacaktır. Bunun için, Allahü teâlânın kullarına iyilik etmeye, güler yüz, tatlı dil ve güzel huy ile onlara kolaylık göstermeye çalışınız! Bu çalışmanız, Allahü teâlânın rızâsını kazanmanıza ve âhirette yüksek derecelere kavuşmanıza sebep olacaktır. Hadîs-i şerîfte; (İnsanlar Allahü teâlânın ıyâlidir, kullarıdır. Kullarına iyilik edenleri çok sever) buyuruldu." İki büyük yol vardır Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik etmelidir. Kıyâmette azâblardan kurtulmak için, iki büyük yol vardır: Birincisi, Allahü teâlânın emirlerine kıymet vermek, saygı göstermek. İkincisi, Allahü teâlânın kullarına, yarattıklarına şefkat, iyilik etmektir. Bunun için Allahü teâlâ, hep iyilik yapmayı, çalışmayı, herkese yararlı olmayı emretmiştir. İnsanları, öldükten sonra tekrar dirilterek, hepsini hesâba çekeceğini, iyilik etmiş olanların Cennetlerde lezzetler içinde sonsuz yaşayacaklarını ve Peygamberlerin bildirdiklerine inanmayanların Cehennemde sonsuz azâblar, acılar içinde kalacaklarını haber vermiştir. Bu birkaç günlük hayât, eğer dünyâ ve âhiretin en kıymetli insanı olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi olarak geçirilirse, sonsuz kurtuluş umulur. Yoksa Ona tâbi olmadıkça, her şey, hiçtir. Ona uymadıkça, her yapılan hayır, iyilik, burada kalır, âhirette ele bir şey geçmez. Hazret-i Ali; "Doğru bildiğini söylemek, susmaktan daha hayırlıdır. Günahkâr insanlara günah ve haramların kötülüğünü anlatmamak, iyilik değildir" buyurmuştur. Cenâb-ı Hak, bütün insanlara, sayılamayacak kadar çok nimet, iyilik vermiştir. Bu iyilik ve nimetlerin en büyüğü, en kıymetlisi olarak da, Resûller ve Nebîler göndererek, saâdet-i ebediyye yolunu göstermiştir. Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin 104. âyet-i kerîmesinde meâlen; (İçinizde, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunur. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir) buyuruyor. Netice olarak, Cennete girmek, Cehennemden kurtulmak, ancak İslâmiyete uymakla olur. İnsanların en iyileri, seçilmişleri olan Peygamberler, herkesi İslâmiyete çağırmıştır. Kurtuluş yolu İslâmiyettir. O büyükler, İslâmiyeti bildirmek için gönderildi. O hâlde en kıymetli ibâdet, insanlara yapılacak en büyük iyilik, İslâmiyyetin öğrenilmesine, yapılmasına çalışmaktır. Hakiki iyilik, insanları azâb-ı ilâhiden yani Cehenneme gitmekten kurtarmaktır. Bu iyilik, sonsuz iyiliktir. ..... NOT: Okuyucu ve dinleyicilerimizden gelen yoğun talep üzerine, gazetede çıkan makalelerimiz ile televizyondaki "Huzura Doğru" ve radyoda yayınlanan "Gönül Pınarı" ile "İslâm ve Toplum" programlarındaki sesli sohbetlerimizin hepsi www.osman-unlu.com isimli web sitesine konulmuştur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.