Vaktinde tohum ekmeyen...

A -
A +

Uzun emel, çok yaşamayı istemektir. İbâdet yapmak, dine hizmet etmek için çok yaşamayı istemek, uzun emel değildir. Uzun emel sahipleri, ibâdetleri vaktinde yapamaz, tövbe etmeyi terk eder ve kalbleri de katı olur. Böyle olanlar, ölümü hatırlamaz, nasihatlerden ibret almaz ve hep dünya malına, mevkiine kavuşmak için ömürlerini harcarlar, âhireti unutur, yalnız zevk ve sefâlarını düşünürler. Peygamber efendimiz; (Cennete gitmek isteyen, uzun emel sâhibi olmasın. Dünyâ işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Harâm işlemekte Allahtan hayâ etsin) buyurmuştur. Harâm olan lezzetlerin içinde yaşamak için uzun emel sâhibi olmak harâmdır. Mubâhlarla lezzetlenmek için tûl-i emel sâhibi olmak, harâm değil ise de, iyi değildir. Çok yaşamayı değil, sıhhat ve âfiyet ile yaşamayı istemelidir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri bir talebesine hitaben buyuruyor ki: > Aklı olan kimse... "Yavrum! Dünyâda kalmak zamânı pek azdır. Bu kısa zamânın çoğu da boş yere geçmiş bulunuyor. Pek azı kalmıştır. Âhiret zamânı ise sonsuzdur. Orada başa gelecek şeyler, bu birkaç günlük işlere bağlıdır. Bundan sonra, yâ sonsuz nimetler, zevkler veyâ bitmez tükenmez azâblar, acılar vardır. Rusûlullah efendimiz, bunları haber vermiştir. Elbette olacaklardır. Aklı olan kimsenin, durmadan çalışması lâzımdır. Gençlik çağı, kazanç zamânıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık herkese nasîb olmaz. Nasîb olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamânında, yarar iş yapılamaz. Bugün fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür ile, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyen helâk oldu, ziyân etti) buyurdu. Eğer dünyâ işlerini yarına bırakırsan ve bugün hep âhiret işlerini yaparsan güzel olur. Fakat, bunun aksini yaparsan çok çirkin olur." Takıyyüddîn Sübkî hazretleri buyuruyor ki: "Kulun her hâlinde ibâdet yapması gerekir. Çünkü ömür çok kısadır. Ömrünün bir kısmı küçüklükte geçer. Bir kısmı büyüyünce, bedenî ihtiyaçlarını temin etmek, uyku, kendisine ârız olan hastalık, özür hâlleri, zarûrî meşgaleler, insanlarla uğraşma ve geçim derdi gibi işlerle geçer. Bunlardan geriye, insan için çok az vakit kalır. İşte insan, ya bu kısacık ömrünü ibâdet ve tâatle geçirmek sûretiyle Cennet nîmetlerine kavuşur veya bu kısacık hayâtı kendi aleyhine zâyi eder, hüsrâna uğrar, Cehenneme gider. Herkes, yaşadığı kısa ömür içerisinde bu hâlden birinde bulunur." Yûsüf Nebhânî hazretleri buyuruyor ki: "Ey insân! Kendine merhamet et! Aklından gaflet perdesini kaldır! Bâtılın bâtıl olduğunu görerek, ondan kurtulmaya çalış! Hakkın hak olduğunu da görerek, ona tâbi ol, sarıl! Vereceğin karâr, çok büyük, çok mühimdir. Vakit ise, çok azdır. Muhakkak öleceksin! Öldüğün vakti düşün! Başına geleceklere hâzırlan! Hakka tâbi olmadıkça, ebedî azâbdan kurtulamazsın! Son pişmânlık fayda vermez. Son nefeste hakkı tasdîk etmek kabûl olmaz. Fakat, Müslümânın günâhlarına tövbe etmesi, kabûl olur. O gün, Allahü teâlâ, (Kulum! Sana akıl nûrunu vermiştim. Bununla, beni anlamanı, bana ve Peygamberim Muhammed aleyhisselâma ve Onun getirdiği İslâm dînine îmân etmeni emretmiştim. Bu Peygamberin geleceğini, Tevrâtta ve İncilde haber vermiştim. İsmini ve dînini her memlekete yaydım. İşitmedim diyemezsin. Gece gündüz, dünyâ kazancı için, dünyâ zevkleri için çalıştın. Âhirette başına gelecekleri hiç düşünmedin. Gaflet içinde iken, ölümün pençesine düştün) derse, ne cevâb vereceksin? Ey insan! Başına gelecekleri düşün! Ömrün tükenmeden, aklını başına topla! Etrâfında gördüğün, konuştuğun, sevdiğin, korktuğun kimselerin hepsi, birer birer öldüler. Birer hayâl gibi, gelip gittiler. İyi düşün! Ebedî ateşte yanmak, ne büyük azâbtır! Sonsuz nimetler içinde yaşamak ise, ne büyük nimettir. Bunlardan birini seçmek, şimdi senin elindedir. Herkesin sonu, bu ikisinden biri olacaktır. Bundan kurtulmak imkânsızdır. Bunu düşünmemek ve tedbîr almamak, büyük câhillik ve cinnettir." > Şu anı değerlendirmek! Amr bin Mürre hazretleri, dünyâyı sevip onun peşinde ömrünü tüketenler hakkında; "Kim dünyâya yönelip dünyâlık peşinde koşarsa âhiretini yıkar. Kim âhirete faydalı amel yaparsa, dünyâya düşkün olmaktan kurtulur. Böylece fânî geçici olanı verip bâki, kalıcı olanı alır" buyururdu. Netice olarak, ömrünü faydasız, boş şeylerle geçiren bir kimse, tarlaya tohum ekme vaktini kaçırmış olur. Vaktinde tohum ekmeyen kimse ise, hasat zamanında pişman olur. Bişr-i Hâfî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Dün öldü, bugün can çekişiyor, yarın doğmadı. Öyle ise şu anı değerlendirmek için amele sarıl."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.