Doğmak, ölmenin alâmetidir...

A -
A +

Var olan her cisimde, devamlı değişiklikler olur. Herhangi bin cisim, hareket ederek yer değiştirebilir, büyüyebilir, küçülebilir veya rengi değişebilir. Eğer bu cisim canlı ise, hasta olabilir veya ölebilir. Canlı cansız bütün cisimlerde bu vardır ve bu değişmelere olay yâhut hâdise denmektedir. Allahü teâlâ, ezelde böyle takdir etmiştir ve bunu kimse değiştiremez. İnsan da, değişime uğrayan bu varlıklardan birisidir. O da, doğar, büyür ve ölür. Dünyaya gelmek, ölümün habercisidir. Yaratılan her varlık için, mutlak bir son vardır. Başlangıcı olanın, sonu da olur. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, kıyâmet günü ile alâkalı olarak buyuruyor ki: "Allahü teâlâ, Sûr üfürüldükten sonra, kıyâmetin kopmasını murâd buyurduğu vakit, dağlar uçar, bulutlar gibi yürümeye başlar. Denizlerin bazısı bazısına taşar. Güneşin nûru giderek simsiyâh olur. Dağlar toz hâline gelir. Âlemler birbirine girer. Yıldızlar, dizili incinin kopup dağıldığı gibi olur. Gökler gülyağı gibi erir ve değirmen döner gibi deverân eder ki, şiddetli bir şekilde hareket eder. Bazı kerre toplanır, bazı kerre de dümdüz olur. Allahü teâlâ, göklerin parça parça olmasını emreder. Yedi kat yerde ve yedi kat gökte ve kürsîde diri olarak kimse kalmaz. Her türlü varlık ölür. Yerde taş taş üstünde kalmaz. Göklerde hiç canlı kalmaz." Ölümden kaçış yok! İnsan dahil, hiçbir varlık, Allahü teâlânın takdirinin dışına çıkamaz ve bu mümkün de değildir. İnsan da ölümden kaçamaz çünkü ölüm, insan için takdir edilmiştir. Hiç kimsenin elinde bir saniye bile yaşama imkânı yoktur. Eceli gelen ölür. Bu vakit, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir andır. Muhammed bin Kudbuddîn-i İznikî hazretleri buyuruyor ki: "Ey biçâreler, siz ölümden kaçarsınız. Filân öldü, ben dahî onun yanında bulunacak olursam, bana dahî, bulaşır dersiniz. Bulaşıcı hastalık filân mahalleye geldi diyerek, başka yere kaçarsınız. Ey biçâreler, nereye kaçarsınız! Ölüm size vadolunmuştur. Ecel ileri gitmez! Allahü teâlâ size, eceliniz geldikte, göz açıp yumuncaya kadar vakit vermez. Takdir edilenden ne fazla ve ne de eksik olur. Hak teâlâ, emrini, her nerede hüküm ettiyse, o kişi, malını, evlâdını ve ailesini, cümleten bırakıp, o mahalle gider. Ve toprağı olan memlekete varmayınca, canını almaya emrolunmaz. Herkes, eceli geldikte ölür. A'râf sûresinin 33. âyetinde meâlen; (Ecelleri geldiği zamân, onu az zamân ileri ve geri alamazlar) buyuruldu. Kişi doğmadan önce, ne kadar yaşayacağı takdîr edilmiştir. Allahü teâlâ ölümü yarattı. Sonra diriliği yarattı. Sonra rızkımızı yarattı ve levh'e yazdı. Şimdi, Hak teâlâ, sizin günde ne kadar nefes alıp verdiğinizi bilicidir ve levh'e yazmıştır. Melekler, gözetirler, vakti gelince, melek-ül-mevte haber verirler..." İnsan için üç türlü hayât vardır. Bunlar; dünyâ, kabir ve âhiret hayâtıdır. Dünyâda, beden rûh ile birliktedir. İnsana hayât, canlılık veren rûhdur. Rûh bedenden ayrılınca, insan ölür. Beden mezârda çürüyüp, toprak olunca veyâ yanıp kül olunca, yâhut yırtıcı hayvan yiyip yok olunca rûh yok olmaz. Kabir hayâtı başlar. Kabir hayâtında his vardır, hareket yoktur. Kıyâmette yeni bir beden yaratılıp, rûh ile bu beden birlikte Cennette veyâ Cehennemde sonsuz yaşarlar. Cennete ve Cehenneme giden yol ise, dünyadan geçmektedir. Bunun için insanın tercihini iyi yapması ve hazırlıklı olması lazımdır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Gaflet uykusu ne zamâna kadar sürecek, kulaklardan pamuk ne vakit atılacak? Ecel gelince, insanı uyandıracaklar, gözleri kulakları açacaklar. Fakat, o zamân pişmânlık işe yaramayacak. Rezîl olmaktan başka, ele bir şey geçmeyecektir. Hepimize ölüm yaklaşıyor. Âhiretin çeşit çeşit azâbları, insanları bekliyor. İnsan öldüğü zamân, kıyâmeti kopmuş demektir. Ölüm uyandırmadan ve iş işten geçmeden önce uyanalım! Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını öğrenip, şu birkaç günlük ömrümüzü, bunlara uygun geçirelim. Kendimizi âhiretin çeşitli azâblarından kurtaralım! Tahrîm sûresinin 6. âyetinde meâlen; (Ey îmân edenler, kendinizi ve çoluk çocuğunuzu öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır) buyuruldu." Fırsat günleri ganîmettir... Netice olarak, fırsat günleri ganîmettir. Dünyâya iki kerre gelmek yoktur. Her şeyin bir alâmeti vardır. Doğmak da, ölmenin alâmetidir. Bu sebeple vakit çok kıymetlidir. Muhammed Ma'sûm hazretlerinin buyurduğu gibi: "İnsanın ömrü çok azdır. Sonsuz olan âhiret hayâtında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyâda yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, dünyâdaki kısa hayâtında, âhirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Âhiret yolcusuna lâzım olan şeyleri hazırlar."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.