Kendini seven, sevilmez

A -
A +

Allahü teâlâ, insanlara merhamet ederek, seve seve çalışabilmeleri, çalışmaktan usanmamaları için, insanlarda nefs denilen bir kuvvet yaratmıştır. Nefsin yaratılması, insanların yaşaması, üremesi, dünyâ için çalışmaları ve âhiret için cihâd sevâbı kazanmaları içindir. Allahü teâlâ, nefsi böyle nice faydaları için yaratmış ve bütün insanlara merhamet ederek, acıyarak, nefse hâkim olup, zararlı arzûlarını önlemeleri için de, insanlarda akıl yaratmış, akla rehberlik eden Peygamberler de göndermiştir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "İnsanın nefsi îmân etmez ve İslâmiyete uymak istemez. Onun yaratılışı böyledir. İnsan deyince, insanın nefsi anlaşılır. Herkes 'ben' deyince nefsini bildirmektedir. İnsan ibâdet yaparken, nefsi küfür hâlindedir. Yaptıklarının yerinde bir iş olduğunu inkâr etmektedir. Kul, hep nefsini düşünür! Kalb yani gönül, birden fazla şeyi sevmez. Bu bir şeye olan sevgisi kesilmedikçe başka şeyi sevemez. Kalbin mal, evlât, mevki, övülmek gibi çeşitli arzûları, bağlantıları ve sevdikleri görülür ise de bu sevgilileri hakîkatte hep bir sevgilisi içindir. O biricik sevgilisi de, kendi nefsidir. Onların hepsini, kendi nefsi için sevmektedir. Nefsine olan sevgisi kalmazsa, nefsi için onlara olan sevgisi de kalmaz. Bunun içindir ki, kul ile Rabbi arasındaki perde, kulun kendi nefsidir. Kul, hep nefsini düşünmektedir. Bunun için perde, yalnız kendisidir. Başka hiçbir şey değildir. Kul, kendi nefsini düşünmekten büsbütün kesilmedikçe Rabbini düşünemez. Allahü teâlânın sevgisi onun kalbine yerleşemez." Dünyâyı anlayan, ondan sakınır. Ondan sakınan, nefsini tanır. Nefsini tanıyan, Rabbini bulur. Mevlâsına hizmet edene, dünyâ hizmetçi olur. Veşşemsi sûresinin 9. âyetinde meâlen; (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini günâhta, cehâlette, dalâlette bırakan, ziyân etti) buyuruldu. İnsanın nefsi, Allahü teâlâ ile kul arasında en büyük engel en büyük duvardır. Bu duvarı, delmek, kırmak lâzımdır. Bu duvar, şöhrettir, âmir olmaktır, emir vermek arzusudur, kibirdir. Kibirli olmak ise, çok tehlikelidir. Çünkü Cenab-ı Hak bir hadis-i kudside; (Bütün günahların cezasını affederim, Azâmet ve Kibriyâ bana mahsustur. Kim bunda bana ortak olmak isterse, hiç acımam, Cehenneme atarım) buyuruyor. Bütün günahlara Allahü teâlâ, sıfatları ile düşmandır. Kibirliye ise, zâtı düşmandır. Hamdûn-ı Kasâr hazretleri; "Kim kendi nefsini, Firavun'un nefsinden daha hayırlı zannederse, kibirli olduğunu göstermiş olur" buyurmuştur. Allahü teâlâ ile kul arasındaki duvarların yıkılması, kaldırılması için kullanılan âletler, ilâçlar farklıdır. Bunların ilâcı, ibâdet değildir. Bunların ilâcı, İmâm-ı Rabbânî hazretleri gibi Allah dostlarını sevmek, onların kitaplarını, hayatlarını okumak ve böylece onlarla beraber olmaktır. Onları seven, kitaplarını okuyup yollarında olan, onlarla beraber olmuş demektir. Bu büyüklerle beraber olan, hatalarını, kusurlarını görür ve bunları düzeltmeye çalışır. Osman Hîrî hazretleri "Nefsine âit bir şeyi güzel gören kimse, ayıplarını ve kusurlarını göremez" buyurmuştur. Mâlik bin Enes hazretleri, kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmaz ve; "Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer" buyururdu. Ebû Muhammed Abdullah Râşî hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâ ile insan arasında olan en büyük perde, kendi nefsini düşünmesi ve kendisi gibi âciz olan bir kula güvenmesidir. İnsanların değil, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmayı düşünmelidir" Sevgi, itaât demektir... Sevgi, itaât demektir. Yani seven bir kimse, sevdiğine itaât eder. Sevginin derecesi, kişinin itaâtteki sürati ile ölçülür. Bir kimse, ben ehl-i sünnet âlimlerini, din büyüklerini seviyorum deyip de itaât etmiyorsa, kendi nefsine göre hareket ediyorsa, bu kimse yalancıdır. Bir vücutta bir hücre beyinle bağlantısını kopartırsa, kanserleştiği gibi, bu büyüklerle irtibatı kesilen bir kimse de, iflâh olmaz. Bunun için, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, hayatlarını okumalı ve onlarla irtibatı, bağlantıyı hiç kesmemelidir. Sevgi yakınlık ister, kaçan mahrum kalır, gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Kendisini yani nefsini seveni, başkası sevmez. Netice olarak insan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlâ indinde kıymeti o kadar yükselir. Kendine kıymet verenin, Allahü teâlâ katında kıymeti olmaz. Nefsini beğenen kimse, muhakkak helâke, felâkete düçâr olur. İnsan, kendini yani nefsini sever ve nefsine göre hareket ederse, insanlar tarafından sevilmez. Kısacası, kendini seven sevilmez ve kendini sevmeyeni ise, herkes sever. Abdullah bin Hubeyk hazretlerinin buyurduğu gibi: "Kim, Allahü teâlânın rızâsı için nefsini ayıplarsa, Allahü teâlâ onu gazâbından korur."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.