İtâat ettiğin kadar itâat ederler!..

A -
A +

İtâat; söz dinlemek, boyun eğmek, emre göre hareket etmek demektir. İnsan, oyun eğlence, yiyip içmek, gezmek, yatmak, keyif sürmek için yaratılmadı. Kulluk vazîfelerini yapmak, Rabbine itâat, tevâzu, kuvvetsizliğini, ihtiyâcını göstermek, Ona sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı. İbâdet yapmaktan maksat da, her şeyin yaratıcısı olan Allahü teâlâya itâate ta'zîmdir. Halbuki insanın nefsi, Allahü teâlâya isyân, can düşmanı olan şeytâna itâat dilemektedir. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği ibâdetlerin hepsi, insanlara faydalı şeylerdir. İnsanlara yaradığı için emredilmiştir. Yoksa, hiçbir ibâdetin Allahü teâlâya faydası yoktur. Nisâ sûresinin 69. âyet-i kerimesinde meâlen; (Allahü teâlâya ve O'nun peygamberlerine itâat edenler, âhirette Peygamberlere ve sıddıklara ve şehîdlere ve sâlihlere verilen nîmetlere ortak olacaklardır) buyurulmuştur. Râhat ve huzûr için... Allahü teâlânın yarattığı bütün canlılar, îmân ve itâat etse, Ona hiçbir faydası olmaz. Bütün âlem inkâr etse, azgın, taşkın olsa, Allahü teâlâya hiçbir zarar vermez. Ahmed bin Yahyâ Münîrî hazretleri buyuruyor ki: "Her izzet ve her nîmet, Allahü teâlâya itâat ve ibâdet etmekten; her kötülük ve sıkıntı da, ma'siyetten hâsıl olur. Herkese dert ve belâ, günâh yolundan gelir. Râhat ve huzûr da, itâat yolundan gelmektedir." İtâat edene, itâat edilir. Fudayl bin İyâd hazretleri, sohbetlerinde Allahü teâlâya itâat etmenin lüzumunu anlatır ve kendinden misâl vererek; "Ben Allahü teâlâya karşı itâatsizlik ettiğimi merkebimin ve hizmetçimin huyundan ve bana itâatsizlik etmesinden anlarım" buyururdu. Allahü teâlâya itâat edene, mahluklar itâat eder. Çünkü her şeyin âmiri, yaratanı, sahibi, Allahü teâlâdır. Sırrî-yi Sekatî hazretleri; "Bir kimse âmirine itâat ederse, emrindekiler de kendisine itâat eder" buyurmuştur. Câfer-i Huldî hazretleri de; "Allahü teâlâya ibâdet ve itâat eden kimseye, mahlûklar itâat ve hizmet ederler" buyurmaktadır. Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyuruyor ki: "Herkesi kötüleyici ve suçlayıcı olma, insanların dilinden kurtulursun. Şefkatli ve merhametli ol, herkes seni sever. Allahü teâlânın yaptığı taksime râzı olup, rızkından memnun olursan, gönlü zenginlerden olursun. Allahü teâlâya tevekkül et, kuvvetli olursun. Dünyâ ehli ile onların dünyâ menfaatleri üzerinde münâkaşa etme, o zaman seni, Allahü teâlâ ve insanlar sever. Mütevâzı, alçak gönüllü ol, sâlih amelleri tamamlamış olursun. Acırsan, her şey sana acır." Âmir bin Abdullah hazretlerinden bir kimse duâ isteyince, cevaben; "Allahü teâlâya itâat et, emirlerine uy, sonra duâ et, kabûl eder" buyurmuştur. Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretleri buyuruyor ki: "Son Peygamber Muhammed aleyhisselâm gönderildiği zaman, dünyâda şu yedi sınıf insan vardı: Krallar, zirâatle uğraşanlar, hayvancılıkla uğraşanlar, ticâretle meşgûl olanlar, sanatla meşgûl olanlar, işçiler, yoksullar... Allahü teâlânın elçisi Sevgili Peygamberimiz bu sınıflardan hiçbirini başka bir sınıfa geçmeye zorlamadı. Onları Allahü teâlâya itâate, takvâya, ilme çağırdı. İnsanlara şöyle buyurdu: (Allah bütün bu varlığı insan için, insanı da Allahü teâlâyı bilmek için yaratmıştır. Dünyâ nîmetlerini Allahü teâlâya itâat için kullanan, hem dünyâyı, hem âhireti kazanır. Bunun tersini yapan kimse ise, hem âhireti, hem de dünyâyı kaybedecektir.) Allahü teâlâya itâat eden, Onun emirlerini yerine getiren, dünyada da, âhirette de ve ölürken de rahat eder. İmâm-ı Gazâlî hazretleri; "İyi amel işleyen, Allahü teâlâya itâat eden kullar, Azrâil aleyhisselâmı en güzel bir şekilde görürler. Onun güzel yüzüne bakmaktan başka râhatlık bilmezler" buyurmuştur. "Dünyâda kalacağın kadar!.." Peygamber efendimiz bir Sahâbîye hitaben buyuruyor ki: (Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış! Âhiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtâç olduğun kadar itâat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günâh işle!) Hazret-i Ebû Bekir, halife seçildiği zaman; "Ben de, sizin gibi bir insanım. İnsan ise yanılır. Yanılınca, bana doğruyu gösterin! Ben, Allahü teâlâya itâat ettiğim müddetçe, siz de, bana itâat edin. Ben, itâattan çıkarsam, siz de bana itâat etmeyin!" buyurmuştur. Netice olarak, Allahü teâlâyı sevdiğimiz kadar herkes bizi sever ve Ondan korktuğumuz kadar da, herkes bizden korkar. Allahü teâlâya itâat ettiğimiz nisbette, her şey bize itâat eder. Allahü teâlâya hizmet ettiğimiz kadar da, herkes bize hizmet eder. Yahyâ bin Muâz-ı Râzî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Allahü teâlâyı sevdiğin kadar, herkes seni sever. Allahü teâlâdan korktuğun kadar, herkes senden korkar. Allahü teâlâya kulluk ettiğin miktârda da, herkes sana yardımcı olur."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.