Emânete hıyânet etmek

A -
A +
Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Yâ Alî! Münâfıkta üç alâmet olur: Söz söylese yalan söyler. Bir şey vâdetse, vâdinde durmaz. Yanına emânet koysalar, hıyânet eyler."

Güvenilen, itimat edilen kimseye bırakılan mala, söze, emânet denir. Emânet bırakılan şey, emânetçinin olmaz, sâhibinindir. Emânet, hıyânetin zıddıdır ve emîn olmak demektir. Hıyânet ise, birine kendini emîn, güvenilir olarak tanıttıktan sonra, o emniyeti bozacak iş yapmak anlamındadır. Mü'min, herkesin mâlını, cânını, sözünü emniyet ettiği kimsedir. Emânet ve hıyânet, malda olduğu gibi, sözde de olur. Hadîs-i şerîfte; (Meşveret edilen kimse emîndir) buyuruldu. Yani onun doğruyu söyleyeceğine ve sorulanı başkalarından gizleyeceğine güvenilir. Yûsuf el-Gürânî hazretlerine talebe olmak için bir kimse gelir ve üç seneye yakın yanında kalır. Bu kimse, Yûsuf el-Gürânî hazretlerinden devamlı Allahü teâlâya giden yolu taleb eder. Yûsuf el-Gürânî hazretleri ise, ona hiç iltifât etmez. Bir gün o şahsı yanına çağırarak;
-Evlâdım, ben bu gece bir cana kıydım, onun cesedi, bu torbanın içindedir. Benim senden isteğim, bu torbayı alıp, bu gece falan yere götürmen ve oradaki tepeye  gömmendir. Bu işi yaparsan sana birçok altın veririm der.
O şahıs da Yûsuf el-Gürânî hazretlerinin dediğini yapar ve torbayı, denilen yere götürüp gömer. Bu durumdan kimsenin haberi olmaz. Birkaç gün sonra Yûsuf el-Gürânî hazretleri, talebelerine, o şahsı dergâhdan çıkarmalarını emreder. Bir süre sonra, o şahıs, durumu vâliye anlatır ve vâlinin adamları Yûsuf el-Gürânî hazretlerinin yanına gelerek;
-Sen birisini öldürmüşsün. Biz öldürdüğün kişiyi gömdürdüğün yeri biliyoruz derler. Bunun üzerine Yûsuf el-Gürânî hazretleri talebelerinden birkaçına;
-Siz de onlarla gidin ve o tepedeki yeri açın, bakalım ne çıkacak? derler. Talebeleri ve vâlinin adamları şikâyet edenin gösterdiği yeri kazarlar, çıkan torbayı açtıklarında, içinde bir koyun ölüsü olduğunu görürler. Sonra o şahsı, Yûsuf el-Gürânî hazretlerinin yanına götürürler. Yûsuf el-Gürânî hazretleri, o şahsa;
-Kendisine emânet edilen bir sırrı saklayamayan kimse, Allahü teâlâya nasıl kavuşur? buyururlar.
Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Mes'ûd hazretleri; "Dîninizden ilk olarak, ayrılacağınız, elinizden kaçıracağınız şey, emânet olacaktır. Son olarak elinizden kaçacak şey namâzdır. Dîni olmadığı hâlde, namâz kılan kimseler olacaktır" buyurmuştur.
Netice olarak, kendisine mâl veyâ söz yâhut sır emânet olunan kimsenin bunlara hıyânet etmesi, münâfıklık olur. Peygamber efendimizin hazret-i Ali'ye hitâben buyurduğu gibi:
(Yâ Alî! Münâfıkta üç alâmet olur: Söz söylese yalan söyler. Bir şey vâdetse, vâdinde durmaz. Yanına emânet koysalar, hıyânet eyler.)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.