İlâhî dinler ve fen bilgileri

A -
A +
Fen adamları arasında dinsiz olanlar, İslâm âlimlerinin, Kur'ân-ı kerîmden çıkardıkları fenne bağlı bilgileri okuyup anlasalardı, hepsi seve seve Müslüman olurdu...

Peygamberlerin, ilâhî kitapların gönderilmesine sebep; yerlerin, göklerin yaratanının varlığını, Onun bir olduğunu, ilim ve başka üstün sıfatları bulunduğunu, kudretini, büyüklüğünün sonsuz olduğunu kullara bildirmektir. İnsanlar,  gördüklerine, duyduklarına, göründüğü gibi inanıp, inceliklerini anlayamadıklarından, Allahü teâlâ, kitaplarında, Ay'ı, Güneş'i, yıldızları, her insanın anlayabilmesi için, göründükleri gibi tarif buyurmuştur. Bunların içyüzlerini açıklamayarak, câhil olan çoğunluğu, anlayamayacağı şeylerle uğraşmaya zorlamamış, bunları her asırdaki zekî, akıllı kimselerin çalışarak anlamalarını teşvik buyurmuştur...
İnsanların buluşları, zamanla değişmekte, bir vakitler doğru sanılan buluşların, sonradan yanlış olduğu anlaşılmaktadır. Her asrın insanları, zamanlarındaki son buluşların doğru olacağına inandıkları için, çeşitli asırlardaki insanların inanışları başka başka olmuş, bu inanışlar, günâh, küfür olmamıştır. Sadece Peygamberlerin bildirdiklerini inkâr eden inanışlar, suç olmuştur. Cenâb-ı Hak, kullarını küfürden, suçtan korumak için, herkesin anlayamayacağı fen bilgilerini, kitaplarında açıklamayıp, bunlara işâret buyurmuş, yerküresini, Güneş'i, gökleri göründükleri gibi anlatarak, bunlardan ibret alınmasını, varlığının, büyüklüğünün anlaşılmasını emretmiştir. Kâdı Beydâvî hazretleri, Nahl sûresinin 125. âyet-i kerîmesini tefsîr ederken; "Anlayışlı olanlara, fen bilgileri ile; hislerine tâbi olanlara da, görünenleri anlatmakla bildir, demektir" buyuruyor.
Yahûdî ve Hıristiyanlar, görünüşe göre bildirilenleri okuyunca, hakîkatleri de böyle sanarak, yeryüzünü düz ve hareketsiz, Güneş'in bunun etrâfında döndüğünü, göklerin yer üzerine çadır gibi kapatılmış olduğunu, Allahü teâlânın, insan gibi, kürsîde oturup, işleri yürüttüğünü sanmışlardır. Fen bilgileri, bu inanışlarına uymadığından, fen adamlarına dinsiz demişlerdir. Din düşmanlığı ile tanınan William Draper;
"Kâinâttan ayrı, kâinâta hâkim, dilediğini yapabilen bir insan yoktur" diyor ki, bu sözü, Allahü teâlâyı bir insan sanıp bunu inkâr etmekte olduğunu göstermektedir.
Netice olarak, fen adamları arasında dinsiz olanlar, ya papazların ve câhil halkın yanlış anladıkları şeylere haklı olarak saldırmış, yâhut zamanlarının fen bilgileri arasına sıkışmış kafaları ile düşündüklerini, hayâlî inanışlarını inkâr etmişlerdir. Eğer, İslâm âlimlerinin, Kur'ân-ı kerîmden çıkardıkları fenne bağlı bilgileri, bunların inceliğini, doğruluğunu okuyup anlasalardı, hepsi hakîkati görüp, seve seve Müslümân olurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.