Selîm olan akıl, hakikati görür

A -
A +

İnsanların şekil ve ahlâkları başka başka olduğu gibi, akıl, tabîat ve ilimleri de, ayrı ayrıdır. Birinin aklına uygun gelen bir şey, başkasının aklına hiç de uygun gelmeyebilir.
Akl-ı selîm sahibi olanlar, İslâmiyetin, hakîkatin ta kendisi olduğunu anlar, bilir ve îmân eder. Aklı olup düşünmeyen, gözü olup hakkı görmeyenler ve kulağı olup hakîkati işitmeyenler için cenâb-ı Hak Kur'ân-ı kerîmin A'râf sûresinin 179. âyetinde meâlen;
(Onlar ancak dört ayaklı hayvanlar gibidir, belki de hayvanlardan daha fenâdır) buyurmaktadır.
İnsanların şekil ve ahlâkları başka başka olduğu gibi, akıl, tabîat ve ilimleri de, ayrı ayrıdır. Birinin aklına uygun gelen bir şey, başkasının aklına hiç de uygun gelmeyebilir. Birinin tabîatına uygun olan bir şey, başkasının tabîatına uymaz. Din işlerinde akıl, tam bir ölçü, doğru bir senet olmadığı için; "Dînini ve îmânını, insan düşüncelerinin netîcelerine bağlama!" buyurmuşlardır.
Hakîm Senâî hazretleri, nasihat olarak; körlerin hakikatleri göremeyeceklerine dâir şöyle bir misâl anlatmıştır:
"Vaktiyle küçük bir şehrin sâkinlerinin ekserisi âmâ olup görmezlermiş. O belde sultanı büyüklüğünü göstermek için büyük bir fil beslemiş. Günün birinde şehir sâkinlerinin içinde, herkesin dillerinde dolaşan bu fili görmek arzusu uyanır. Bu sebeple tanımadıkları bu yaratığı görmek ve kendilerine haber getirmek için bir heyet seçerler. Her biri âmâ olan heyet, incelemelerini yapmak için filin bulunduğu yere gider ve filin bir tarafına dokunarak tanımaya çalışırlar. Neticede fili tanımış olmanın sevinciyle şehirlerine dönerler. Herkes büyük bir merakla etraflarını sarıp onları soru yağmuruna tutarlar ve filin nasıl olduğunu sorarlar. Bunlardan sadece filin kulağına dokunmuş olan;
-Korkunç, halı gibi sert yassı ve geniş bir yaratıktır der. Filin sadece hortumuna dokunmuş olan ise buna îtirâz eder;
-Hayır, hayır, hiç de öyle değil. Bir su hortumu gibidir. Ben doğruyu söylüyorum. İçi boş, öldürücü ve tahrif edici bir yaratıktır der. Sâdece filin ayaklarına dokunmuş olan da buna îtirâz eder ve;
-Hayır, hayır, ey insanlar, biliniz ki o öyle değildir. O yukarı doğru genişleyen bir kolon, bir sütun gibi yaratıktır der. Her birisi filin bir parçasını tanımıştır. Lâkin tamâmen tanımamışlardır. Bu sebepten büyük hatâlara düşmüşlerdir."
Netice olarak akıl, hüccettir, doğru yolu gösterir. Fakat, selîm olan akıl gösterir, her akıl değil. Selîm olmayan akılların, yanıldıkları için, bir hakîkati kabûl etmemeleri, uygun bulmamaları, bir kıymet bildirmez. Selîm olan akıllar, yani Peygamberlerin akılları, din hükümlerinin hepsinin doğru olduklarını açıkça görür. İslâmiyetin her hükmü, bu akıllar için apaçıktır. Senede, isbât etmeye lüzum yoktur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.